Bölüm 91.5

***geçmişteki haliyle çok oynamadan yayınlıyorum bu buçukluğu, hem yıllar önce nasıl bir heyecanla ve ne şartlar altında yazmaya başladığımı hep birlikte yad edelim hem de şu anki bana bir hatırlatma olsun***




Yine bir “buçukluk” bölüme hoş geldiniz.. Hikayem aldığı şikayetlerden ötürü tamamen “kısıtlı” damgası yemiş durumda.. Hayır yani “ağzıma aldım” diyenin hikayesi hoş görülürken “sikini yaladım” yazışım gözlerine batmış olsa gerek; olsun.. Sonuçta kimsenin okumasına engel bir durum değil bu gördüğüm kadarıyla..


Bir kaç okurumla gerçek hayatta da buluşmak istiyorum..


Mesela İzmir’e gittiğimde @dengedekiterazi’yle buluşmasam olmaz, “kekik kokusunu” en iyi o biliyor.. Kordonboyu’nda oturur bir iki kahve içer körfezi izleriz, çenem düşerse sen kalkıp eve ders çalışmaya gidersin; döndüğünde hala konuşuyor olabilirim^^


Mesela @Sevgi27 beni en dikkatli okuyan kişi, stoktan Keş’le öpüşmediğimiz detayını yayınlamama iki gün kala 77.Bölüm’ümün altında yazmıştı “Keş’le hiç öpüşmediniz mi yoksa yazılarında var da ben mi görmüyorum bunu cidden merak ediyorum” diye, beni çok şaşırttı bu detayı farkedişi..ve ölürüm sana yaa internetin bittiğinde okuyamayacaksın diye üzülmüştün.. Bir gün bir yerde karşılaşıcakmışız gibi bir hisse kapılıyorum.. Karşılaştığımızda bir kahveye “hayır” demezsin umarım^^


Mesela @Pichuugirl, beni ilk okumaya başladığı gece olayı abartıp telefonumu kasmıştı (telefonum hep kasılıyor) ve kendisine “Ne okudun be gece gece” diye mesaj atmama rağmen beni siklemedi; ama üşenmeden tam gaz yorum yazmaya devam etti^^ Bana benimle benim yazdıklarım harici gereksiz muhabbet çevirmediği için ona bir kahve borcum var. Kahveyi sevmesen de içeceksin ulen! ^^


Diğer okurlarımı da çok seviyorum ama bu üç arkadaşa gözlerim ayrı bir “kalp kalp” olmuştu. Yani kıskançlık veya alınganlık olaylarına girip üzmeyin beni..


Geldik iki aydır içime dert olup da görmezden geldiğim o SİKÇE sorulan sorulara..


Şu aralar ne yapıyorsun? Fıçı içinde don indirip don kaldırıyorum..


Genel anlamda tahammülsüz bir tipim.. Kendime bile zor tahammül ediyorum, yani o derece.. Bana canınız sıkıldığında yazmanız gururumu okşamıyor değil.. ama lütfen gidin bi kitap okuyun, olmadı iki film izleyin, o da olmadı “sözlerini anlayabileceğiniz şarkılar” dinleyin.. Ben canım sıkılınca böyle yapıyorum.. Bana en son “bi dakka bi durum güncellemesi yazıyorum” diyen insana o gün bugündür yazmadım.. Yazan insana yazılmaz, o kişi sana laf yetiştireceğine gider kendisiyle laf sikiştirir ve sikiştirdiği laflarla bölüm bölüm çoğaltır hikayesini..


Tanışmak adına yazdığınız mesajlar bana kendimi çok değerli hissettiriyor.. Şöyle bir gerçek var; biriyle tanışmaya çok hevesli değilim.. Facebook’ta bir profilim var ve 185 kişi ekli.. 27 yaşındayım ve sadece 185 insanla muhabbetim var, “arkadaş canlısı” olamadım hiç bir zaman. Abi üstelik fotoğrafın yok burda! Adın sanın yok! Senin kim olduğuna bakabileceğim bir sosyal medya linki yok! Aşkım mal mısın? ya benimki de soru.. Tabii ki malsın. Senin o fake profilinle iki saat muhabbet edicem, tanışıp kaynaşıcaz.. Ufaktan sanal sevişicez.. Ardından fotoğrafını yollayacaksın ve nutkum tutulacak, nefesim kesilecek… Bana en “gerçek” profilinle gelirsen belki dikkate alırım. Benim için ne tip karakterden ne de karakter tipten önemli.. En az benim kadar yakışıklı ve en fazla benim kadar çirkinsen ara beni :* (Benim kadar itici olma ama, sakin bir karakter candır; sen dik kafalı ben dik kafalı yürümez o iş.. Bütün gün kırar dökeriz evdeki eşyaları.. Aşkım ticari düşünüyorum, senle bi alakası yok.)


Yazdığı mantıksız mesajları yanıtlamadığım için bana trip atanlar var.. Yavrum 91 bölümdür gözün sike mi bakıyor? Nerenle okuyorsun beni? Küfür edebildiğim konusunda hem fikiriz sanıyordum.


Ben, bana sadece okuyup da anlayamadıkları yerleri soran, o okurlarımın taşşaklarından öpeyim! Öperim haa çekinmem (ama tenhada^^). **Ne olur bunu ciddiye almayın, sevme olayını fazla abartıyorum bazen.**


“İpucu” yani “Spoiler” denen olaya girecek herhangi bir soru sormayın, lütfen ama..


Hani demiştim ya tüm mesajlarınıza ve yorumlarınıza elimden geldiğince çabuk yanıt vermeye çalışıyorum diye.. İbneliğim tuttu.. Yorumlara yine güzelce yanıt vermeye devam edicem, ama gelen mesajlarla pek ilgilenemeyeceğim..Yaa ben manitam olduğunda bu kadar mesajlaşmıyorum.. Cidden yani nedir beklediğiniz anlayamıyorum.. Salak salak trip attıktan sonra takipten çıkaranlara ne demeli? “Ne olur beni yeniden takibe al, ben ettim sen etme” diye peşlerinden mi koşsam…


Neden kimseyi takip etmiyorum? @BugraAbsolution’ımı bile takip etmedim, kendisi “Abi sen büyük bir yazar olacaksın, az götün kalkık olmalı! Bırak biz seni takip edelim..” diyerek benim ilk takipçim oldu.. Henüz ne yazar olmayı başarabildim ne de koca götümü bir koltuktan diğerine kaldırabildim.. Umarım yakında başarabilirim.. Bırakın da bu profil açıldığı gün “Hakikatten yaa ben kimseyi takibe alıp takipçi kasmayım” diyerek verdiğim sözü ferah feza tutayım.


Sırası gelmişken “geri takip” beklemeden beni “takip eden” herkese çok teşekkür ederim. Çok samimisiniz.. Saçma bir şekilde sizi ayrı bir “seviyorum” hem de “sevilmeyi” beklemeksizin!^^ <3 <3 <3


Kaç dil biliyorum? Hayatta kalabilecek kadar Türkçe, parti verip arkadaşlarımı güldürebilecek kadar İngilizce ve alışverişe çıkıp pazarlık yapabilecek kadar İsveççe.. Üç dilde de çok net sevişirim, anlaşılmayan nokta bırakmam^^ O yüzden bana yorum yazdıktan sonra lütfen iki kere okumadan o yorumu göndermeyin, bazı yorumları anlamaya çalışırken cidden gözlerim ters dönüyor; acı çekiyorum lan “bi yorumu bile yazamayan insan beni okurken nasıl anlıyor” diye düşünürken.. (yok yok daha o kadar acayip bir yoruma rastlamadım, sadece rastlamamak için uyarıyorum)


Hikayede çok küfür varmış? Hadi canım :O Lan taşak mı geçiyon adam mı seçion? Lise hayatından bahsediyorum ve yatılı bir erkek lisesi söz konusu. Serçe parmaklarımız yarım kalkık şekilde beş çayı içmiyorduk orda biz.. Tabi ya! Ne sandın yarraaaam!


Neden çok yavaş yazıyorum.. Ben bu lise defterini 300 bölümde özetlemek istiyorum, dolayısıyla gece boyu oturup neyi anlatsam neleri atlasam diye kağıt kalem notlar çıkarıyorum.. O yüzden tıkandığım noktalar oluyor ve yavaşlıyorum.. Sıkılmadan 500 bölüm okumak isteyen varsa oturur gevrek gevrek yazarım.. Ayrıca her bölüm atraksiyon bekleyen okurlarım var.. Ah be bebeğimler, bilseydim ilerde bunları yazacağımı o günlerde sizin için her gün 3 kişiyle sikişirdim. Maksat konu çıksın yazmaya.. Lan deli misiniz? Ben hayatımı kaleme alıyorum dedim, sikiş çetelesi tutuyorum demedim! “Ay bu bölüm çok renksizmiş sadece duygularından bahsetmişsin bu ne yeaaaa” tarzı yorumlara cidden üzülüyorum 🙁 Okuduğunuz şey “aylak kurgusu” değil, yaşadıklarımı yazıyorum.. “Sabah kalktım, elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım” şeklinde yazılmaz o yaşanılanlar.. Elbette ki duygularımdan uzun uzun bahsedicem hatta kusana kadar, sıçana kadar yazıcam o duyguları.. Cidden “Gayler nasıl sikişiyor?”un merakını bastırabileceğiniz o hikaye değil bu.. Sikişmediğim vakitlerde “kurtadamlarla” ormanlarda oynaşıp “vampirlerle” gecelere aktığım bir hayat nasip olmadı henüz..


Eleştiriye gayet açığım.. Gel bana de ki “Şu deyimi yanlış yerde kullanmışsın.” ya da “Şu kelime birleşik değil ayrı yazılır.” ya da “Noktalama işaretlerinde hata yapmışsın ve imlayı katletmişsin.”… “Yazdığını anlayamıyorum, çok kötü ifade ediyorsun.”a bile razıyım.. ama kalkıp da “Yeaaaa kaç bölüm oldu bi ekşın yok” tribine girme.. O ekşınsız zamanlarımı yazmasam ekşınlarımın sebeplerini nasıl açıklayabilirim?


Şu anda nerdesin? diye soranlar var.. Aşkım evdeyim, üstümde kol uçları yırtık pırtık olmuş sweatshirt’üm var hani kitabımın kapağında giydiğim.. Altımda da sadece iç çamaşırım.. “Odam benim cumhuriyetimdir” der ve yalnızken hep böyle tiril tiril takılırım.. Kucağımda eski mi eski bir laptop, o kadar eski ki yazdıklarımı 3 cümle geriden takip ederek ekrana yansıtıp kafamı karıştırıyor sürekli… Odam mağara gibi.. Kül tablası kokuyor her yer, ama illa ki öpüşelim dersen çilekli sakızım yatağımın yanındaki antika yazı masamda (antika dediğime bakmayın zor ayakta duruyor).. Ben de o dökük yazı masasının önündeki tekli koltuğuma yayılmış, ayaklarımı da çift kişilik yatağıma uzatmış seni bekliyorum (yatak çift kişilik diyorum sana).. Benimle uyumayacaksan tekli yatak da var hani odamda.. Evet banyo da var odada ama kapısı o kadar eski ki kapanmıyor.. Şaka maka “sevişmeyeceksek” sorma nerede olduğumu, napcan sanane! Amaçsız sorulan sorular yüzünden çıkan savaşlar var! (Öyle bir savaş henüz çıkmadıysa da ben bi tane çıkarmaya hazırım..)


Bir de kısa tatillere ihtiyacım var (pşşşt çoğul kullandım orda!).. Harbiden hiç yazmadan laylaylom yapabileceğim minnak tatilimsiler.. Çok ısssızlaştım bu aralar.. “Geek”e bağladım olayı. İnsanlarla oldum olası zor geçinen biriyim.. Bir süredir de odamdan çıktığım yok.. Yeni bölümler konusunda benim bu hikayede kullandığım üslubu bana yönelterek “Ne zaman yayınlıcan amk bölümü yeaa patladım burda” diye girmeyin olaya.. Sadece birazcık sabır, çok da zor olmasa gerek; ben yaşadım valla biliyorum devamında ne olacağını ve söz size de anlatıcam.. ama zamanla..


Bana attıkları mesajlarda hep bi “gizem” yaratma çabasında olan elemanlara selam olsun.. Canlarım.. Çok cool’sunuz.. Allah belanızı versin <3 Oğlum sen git onu kendin gibilere yap.. Ulan göt suratlı! Günlerdir okuyorsun beni.. Gizemli olma olayını sevsem kendim yazmazdım her boku.. Grrrrr! Al boynunu kır böylelerinin. Senin yaratacağın Gizem’i çoktan orospu ettim ben, para mara da ödemedim üstelik.. Bir çoğunuz portakalda vitaminken ben yarrak üstünde deve cüce oynuyordum, o yüzden zahmete girip laf sokmayın.. Yapmayın yani, kardeş kardeş oynayalım işte. Hem tam hayatımın “Sevgi pıtırcığı” evresindeyken piç etmeyin modumu 🙁


Oturmuş gece gece mahalle karıları gibi kendi kendimle laf dalaşına giriyorum burda.. Ben de beyinsizin önde gideniyim.. Olsun ama yaa, belki biri de beni böyle sevcek nikahına alcak falan.. Olamaz mı? Olabilsin lütfen! Lütfen dedim, kırma beni de gel tak bi yüzük; götlüğün alemi yok!


Yazdıklarımı çoooook hızlı okuyan arkadaşlar var, atlaya atlaya okudukları hissine kapılıp mesaj attığım oluyor arada.. Umarım satır aralarındaki detayları gözden kaçırmıyorsunuzdur.. Hayır yani sonra bana okuduğunuz bir bölümü okumamışçasına fütursuz bir soru sorduğunuzda kalbinizi kırıp o kırdığım kalbi hiç kırmamışçasına fütursuzca öpücük saçarım size..


Bu arada yarım saattir, mesajlarda triplere girenlerden bahsettim durdum.. iki üç kişi falan yaptı bunu.. Kalkıp o iki üç kişi için “buçukluk” mu yayınladın diye soran olursa, O iki üç kişi için değildi bu bölüm.. Yarın öbür gün aynı hataya başkası düşmesin diye yazıyorum.. Hem burdan birine yavşamayı nasıl başarıyorlar yaa? Bu nasıl bir kafa? Oğlum okula mokula gidiyonuz şşşt alooo, kantin sırasında falan konuşun insanlarla, kaynaşın işte.. Bunu da mı ben öğreticem size.. Fake profiller ardına sığınıp ona buna ağız sulandıracağınıza, gidin gerçek hayattan birileriyle kırıştırın :*


Homoseksüel misin? Biseksüel misin?


Bu iki soruya tapıyorum… O kadar çok duydum ki…


Aseksüelim bu aralar.. Sikişesim cidden yok.. Biraz da sarılıp dingil dingil uyumak istiyorum..


Nasıl bir ilişkin olsun isterdin? (Yaaaa kalktım senin için kitabını yazıyorum)… Kısaca; “En azından her hafta sonu yanıma gelebilecek birini istiyorum, yatakta devamlılık esastır! <3” Aseksüel’im “bu aralar” dedim, tırnak içine dikkat!


Bu hikaye tam olarak ne zaman bitecek biliyor musunuz? Ben bilmiyorum. Lise hayatından sonra gelecek iki kitabım daha var.. İkinci kitabın adı belli de üçüncüye isim bulamadım henüz.. Offf ilkini bi hayırlısıyla bitireyim de, diğerleri kusur kalsın… Sıkıcı bölümlerimde “offf hiç atraksiyon yok bu aralar, şu Keş’le Anıl bir kavuşsun artık yeaa” diyorsunuz ya.. Kalbimi kırıyorsunuz amk. Anıl dediğin benim aşkım ben.. Alışmışsınız “ıhtırdı kaktırdı” diye ilerleyen basit kurgulara, gerçek hayat zorunuza gidiyor.. Ben yaşarken sabrettiysem, sen de okurken biraz sabret.. Ya da her bölümü ekşın olan bişi okumak istiyorsan Fellah’ın numarasını vereyim, vardır onda sana göre bir eser^^ (çok pis taktım bu ekşın azgını tayfaya!)


Bölümler çok kısaymış.. “Okunma Sayısı Kasmak” için bunu yapıyormuşum..


Aşkım önemli olan boyu değil işlevi <3 Ben sana “Koğuşlara doğru yürüyordum” demek yerine o bahçede gördüğüm her bir detayı betimlerim uzun uzun.. ama olmaz, sıkılırsın; sen sıkılmazsan ben sıkılırım.. Okunma sayısı kasmak mı? Kas bakalım ne kadar okunacaksın :* (Özgüven akıyor paçalarımdan.. 🙂 Olay özgüven değil, haspam öyle bir konuşuyor ki sanırsın çok bölüm koyan hikayelerin topu yok sattı.)


Kendimce dilimledim hayatımı.. Bölümlerim kısa kısa.. İstedim ki; “Şarabımı lıkır lıkır içmek yerine, benim gibi, yudum yudum kederlenin..” (oldu mu bu yanıt?)


Bu ufak pürüzler hariç beni okuyanların %98’ine aşığım.. Siz olmasanız bu köhne odada oturup saatlerce yazamazdım. Keşke hepiniz bana yakın otursaydınız, haftada bir iki kere buluşup taşak muhabbeti yapardık.. Hoş, daha çok siz anlatırdınız ben dinlerdim, anlatma sırası bana geldiğinde “Canım çok özür dilerim ama sıpoylır veremiciiiim” diyerek şımarırdım..


İticilikte uzayım.. Hayatıma yeni insanlar girmesin diye verdiğim o gayreti başka bir alanda gösterseydim şu an çok daha farklı yerlerde olabilirdim.. Yeni girdiğim ortamlarda bi kasılırım, bozulurum, surat asarım, az konuşurum.. Zamanla çenem düşer ve ekibin “susturulamayan” maymunu olurum.. Gıcıklaşıyorum biri hayatıma “arkadaşım” ya da “sevgilim” olarak girmeye çalıştığında, kıl herifin teki oluyorum.. Annem evde mobilyaların yerini değiştirince bile kıyametleri koparan bir gerizekalıyım.. Ben düzeni severim.. Devamlılığı severim.. İstikrar olsun isterim.. Benimle geçinmek cidden çok zor.. En yakın arkadaşlarım yaka silkiyorlar.. Hala bekârsam bi sebebi var 🙁 Buradan tanıdığım insanların hepsi melek gibi, hayvanlık bende.. (aşkım siz daha iyilerine layıksınız :D) Özetle; tanışılası biri değilim.. Tanısan beni çok seversin belki ben de seni çok severim, ama sevişesim yok (sevişmek:karşılıklı sevme eylemi). Uzaktan daha tatlıyım <3


İstikrarı severim dedim ya, istikrarlı bir şekilde dengesizim.. Zordur beni çözmek, “Şunu desem suyuna gitmiş olurum” diye bir denklemim yok.. Dün hoşuma giden bir söz bugün beni çileden çıkartabilir.. Oluyor, insanlık hali.. Benden ayrılan insanlar ilk bir yıl küfredip duruyorlar.. Sonradan jetonları düşüyor ve jetonları düştükten sonra bile anlamıyorlar “Neden sonradan sonraya böylesine büyük bir nefret geliştirdiğimi”.. Ben kimseden bir anda nefret etmem, ya en başında nefret eder hayatıma hiç sokmam ya da hayatımdan çıktıktan çok sonraları nefret eder bir daha hayatıma almam.. Ama hayatımdaki hiç bir insandan bir anda nefret etmedim.. Sebeplerim oldu sustum, sonuçlara vardım sustum, o sonuçlar yeni nedenler buldu kendilerine sustum, o yeni nedenler bambaşka sonuçlara vardı konuştum.. Ben konuşmaya başlayınca da onlar sustu. Hoş oldu!


Günlük hayatta bu hikayedeki kadar küfür eden biri değilim.. Tabii ki zaman zaman yana yıkıla sövdüğüm oluyor ama bu hikayedeki kadar değil.. Liseyi yazarken “lisedeki Anıl bu olay karşısında ne derdi?” diye düşünerek yazıyorum ve lisedeyken üç lafımdan ikisi “amk” idi..


“Ayyy başlarda onun hakkında şöyle yazmıştın, şimdilerde böyle yazıyorsun? Bi karar ver bence, hikayenin kurgusu çok çelişkili” diyen ablalarım abilerim var.. Yavrum sen o ilkokulda kullandığın “kurşun kalem ve kalemtraş”la üniversiteye de gidip, teneffüslerde sınıfın köşesinde kalemini açarken dedikodu yapma keyfine takılıp kalanlardansın sanırım.. Dün şerefsiz dediğim insan bugün dostum olabiliyor, düşünceler değişir; hayata bakış açın da değişir.. O yüzden bir kaç ay önce öfkelendiğin şeyler, yeri gelir bugünlerde seni güldürür.. Ya da bir yıl önce güldüğün şeyler, bugünlerde gülümsetmeyebilir de… Hiç mi bir insan hakkında “Ayyyy ne kadar iyi biri” dedikten sonra o kişiden “Yaa aslında iyi biri değilmiş” diye düşünerek uzaklaşıp sonrasında da “Offf aslında iyi biri yaa, ben neden darılmıştım ki ona” diyerek yakınlaşmadınız? Çelişki, hikayemin kurgusunda değil; hayatlarımızda… O yüzden bu çelişkiyi yazarken yaşamaya, yaşarken de yazmaya devam edeceğim.. Saygılar!


Neden “buçukluk” bölümler diğerlerine göre 3-4 kat uzun oluyor diye bana değil kendine sor.. Düşün işte ben hikayeme kafa patlatmak yerine seninle oynuyorum.. Bana mı dedin diye sorma hiç, evet sana dedim aşkım :*


Hiç bir mesaja yanıt vermeyeceğim demedim.. Bazı mantıklı mesajlar var.. Onların da hakkını yemek olmaz, iştahla yanıtlarım abi. Alınmaca darılmaca yok, yetişemiyorum! Yetişemeyince de sinirleniyorum kalp kırıyorum “Offf git odanda oyna” diyerek 🙁


Yorumlardan takip ettiğim kişilere ben zaten yazıyorum “Naber yeaaa, nasıl gidiyor” diye.. Herkese değil, bazı yorumlar kilitliyor beni, işte o yorumları yazanlara yazıyorum.. Haaa “Sen milletin mesajını siklemezsen biz de senin mesajını siklemeyiz hacı” derseniz, kırılmam hiç yeter ki hikayeye küsmeyin^^ ama bana da kendimi “gönlünüzü hoş etmek zorunda olduğumu” hissettirmeyin.. Noooooolur 🙁 **Herkes böyle hissettiriyor demedim ama demedim**


Vicdanlı ibneyim esasen! Sadece biraz aksiyim.. (sadece birazcık bak valla azıcık, ne olur evlen benimle 🙁 hadi be hacı, ne olur dedim o kadar.. )


Hikayemi şikayet ederek bana “wattpad”den uyarı gelmesine sebep olan arkadaşların yastıkları koca yüzü/karı yüzü görmesin.. Görmesin yani. Madem sana ters geldi, okuma kardeşim bırak git.. Sırf senin göz zevkin bozulmasın diye hikayemin girişine “Bu bir eşcinsel hikayedir” yazamam.. Üstelik bu bir eşcinsel hikaye değil. Bu bir hayat hikayesi, hem de çok Anıl bir hayat hikayesi..


Hayatımdan gelip geçen piçler bana “kendimi yeterince iyi ifade edemediğimi” hissettirdi durdu.. Böyle hissettirmediğiniz için çok teşekkür ederim.. Bilmem anlatabildim mi? İyi ki varsınız! <3


Yukarıda yazdıklarımı üzerinize alınıp “tamaaaam, öyle olsun, görcez bakalım” veya “ayyyyy bana da mı geldi bu taşlar”lı mesajlar atmazsanız sevinirim.. Sözüm hep “o meclis”ten dışarı.


NotunDibi: Bu bölüm tam tamına 2500 kelimedir.

Yorumlar 1

  • İkinci kitabın sonunu göremedik ki üçüncüyü dördüncüyü merak edelim :D


    Wattpad'de bu kitap yayınlanmaya başladığında büyük bir ilgiyle okunuyordu ama kitabın kaldırılmasıyla hızla herkes unuttu gitti. Neden başka derdim yokmuş gibi Anıl Absolution okuyorum? Sanırım en büyük sebebi ben lise hayatını sıradan, platonik aşklara tüketirken hep hayal ettiğim o çok olaylı lise hayatı geçiren birisini keşfedince acaba sonunda hayatı İzmirden İsveç'e nasıl gitti diye düşünmek. Ben büyük bir eleştiri yazarı değilim ama "ben" diliyle yazılmış hiçbir kitap bu kadar aynı duyguyu yaşatmaz, yaşatamaz bu kategoride. Hep yerin ayrı kalacak. İkinci kitabın ilk buçukluğunda İzmire gidince sana mesaj yoluyla ulaşan bana da bir selam çak :) Turuncu öpücük emojisi*