Bölüm 69

Kampın ikinci haftasının Pazar akşamıydı.. İzne çıkan öğrenciler izinden dönmüş ortalık yine şenlenmişti.. Herkesin anlatacak bir dünya şeyi birikmiş, benim gibi okulda kalıp cezalı olan mallar da bu izne çıkanların maceralarını dinlemek için kuyruklarına takılmıştı.. O gece Keş, Gürbüz, ben, Sincap, Muhtar, Lodos, Kermit hep beraber Keş’in çadırda toplandık.. Haftasonu maceraları anlatılacak, hep beraber goygoyun dibini bulcaktık.. Çadırların içinde 3 tane kampet vardı; ikisi çadıra girince sağ ve sol duvara, üçüncüsüyse kapının karşısındaki duvara paraleldi.. U şeklinde dizilmiş üç yatak işte, U’nun açık tarafı kapıya bakacak şekilde.. Soldaki kampette sırasıyla ben ve Keş, ortadakinde Gürbüz, Lodos, Muhtar ve sağdakinde de Kermit’le Sincap vardı.. Bildiğin 3 kişilik çadıra balık istif doluşmuş fısır fısır sohbet ediyorduk bir yandan da sigara içerek.. Sincap’la Muhtar sigara içmemelerine rağmen “Burda için ya beyler nolcak, hem sivrisinekleri de uzak tutar” dediler.. Bize de arsız arsız o çadırı duman altı etmek düşmüştü..


Haftasonu hepimiz dinlenmiş olduğumuzdan kimsenin erken uyuyası yoktu.. Keş de tüm kirlilerini yıkatmış, evinde duş alıp da okula gelmişti.. Yanında otururken tshirtünden gelen yumuşatıcı kokusuyla MiğferDibi’min kapısı “Tatlım sen geldiğinde zile bas ben otomatiğe basarım” moduna geçti.. Fısıldaşarak muhabbet etmek beni kendimden geçiriyordu, bi punduna getirsem de şu Keş’i tuvaletlere götürsem diye içim içimi yerken cebimden telefonumu çıkarıp “snake II” oynamaya başladım.. “Space Impact” baymıştı. Herkes yine bir muhabbet-goygoy halindeydi. Ben de hülyalı hülyalı telefonumla oynuyor, o yılan her yem sonrası büyüdükçe azıp duruyordum.. Madenim bildiğin salya akıtmaya başladı.. “Oğlum Anıl, sen o siki yemeden kendine gelemezsin bu gece..”den başka bir şey düşünemiyordum.. Rahat rahat çadırda sigara içmek varken de “Hadi tuvalete sigara içmeye gidelim” diyemiyordum.. Desem götüyle gülerlerdi bana.. Oyunda da hayatta olduğu gibi duvara toslayıp “game over” oldum.. Ardından hemen mesaj kutusunu açıp “Yeni mesaj oluştur”a tıkladım ve “Keşke tuvaletlere kaçabilsek.” yazıp Keş’e doğru “Baksana abi yaa senin skoru hala geçemedim.” diyerek tuttum.. Keş başta “Haa hani bakayım kaç yapmışsın diyerek aldı telefonu elimden.. Ekrana bakıp “Hmm” dedi.. Gürbüz “Kaç yapmış ki?” diye sorunca da “Ahh çıktım oyundan, dur bir daha girip göstereyim sana” diyerek ‘gerçek oyun skorumu’ Gürbüz’e doğru tuttu.. Gürbüz “Yaa bu yine benimkinden yüksek” dedi.. “E abi hayvan gibi parmaklarla oynamaya çalışırsan olacağı o, sen yine telefonu kırmadığını şükret” diyerek gülmeye başladık.. Ordan Muhtar hala yıl boyu yüzme kulübünde yapılan eziyetleri anlatıyordu.. Hepimiz sussa da kafa dinlesek modunda oturduğumuz kampetlerde yayılmıştık..


O kadar canım sıkıldı ki bir ara Keş’in bacağına koydum başımı ve kıvrıldım oraya.. Muhtar hala konuşuyordu, o konusurken de hepimiz telefonlarımızla oynuyor “Sus amk sus bi la!” boykotu yapıyorduk. Ben Keş’in bacağında uzanmışken Keş de telefonunu çıkarıp oynamaya başladı.. Bir ara kaç puana geldiğini merak edip başımı telefonuna çevirdiğimde, ekranda “Neden ki” yazıyordu.. Usulca aldım telefonunu elinden ve onun yazdıklarını silip “Uzun zaman oldu :)” yazdım.. “Evet ama tuvalete gidemeyiz ki şimdi nasıl yapcaz :(” yazarak geri verdi telefonunu bana.. “Şu an mı istiyorsun?” yazıp uzattım.. “Nasıl ya” yazıp geri verdi.. “;)” yazıp uzattım ve başımı bacağından kaldırıp tam madeninin üzerine koydum.. Muhtar orda konuşurken ben bi Gürbüz’e bir Sincap’a ufak sorular sorup Keş’in kucağındaki başımı sağa sola oynatmak için bahane yaratıyordum.. Bir süre sonra Keş’in iki bacağında olan başım üç bacağına uzanmış oldu.. Başımın altındaki madeni ben başımı sağa sola hareket ettirdikçe uyarılıyordu… Bir yandanda boynumun altına doğru kıvırdığım sol kolumu düzeltip, elimi çaktırmadan tshirtünün içine koydum.. Ardından başımı rahat edememişim gibi oturduğu yerde iyice yayılan Keş’in karnına koyup, sol elimin parmak uçlarını belinin yan tarafında gezdirmeye başladım.. Başımı bacağından kaldırıp karnına koyduğumda madeninin başı burnuma değiyordu.


O şekilde bir süre işkence çeksin istedim.. Cebimden telefonumu çıkarıp bu sefer oyun oynuyormuş ayağına ona gerçekten mesaj attım “Bacak bacak üstüne atsan ne iyi olur” diye.. Sadece “?” ile yanıtladı. Burnuma değen madenini Gürbüz’e doğru bakıyormuşum gibi yaparak dudaklarımın hizasına denk getirdim ve esnermiş gibi yaparak eşofmanının üstünden hafifçe ısırdım.. Keş tek soru sormadan bacak bacak üstüne attı.. “Yanlış bacak” diye mesaj attım yeniden.. Ardından oturduğu yerde iyice yayılarak sol bacağını sağ bacağının üstüne attı.. Bu sayede sol taraf ve ön tarafımızda yayılarak oturanlar yüzümü göremezdi.. Görüş açısından çıkar çıkmaz yerimi yadırgamış gibi hafif huysuzlanarak sol elimle Keşin eşofmanının ve iç çamaşırının bel lastiğinden madeninin bir kısmını kurtarıp tshirtünün altına sakladım.. Keş heyecandan titriyordu.. Bense abazalıktan.. Aradan bir iki dakika geçti Keş’in madeninden gelen zevk suyu tshirtüne bulaşıp ordan yanağıma geldi.. Yanağımdaki ıslaklığı siler gibi yapıp madeninin dışardaki kısmını tshirtün üstüne getirdim ve başımı madeninin üstüne koyarak gizledim.. Ola ki biri aniden tuvalete gitmek için ayağa kalkarsa burnumun önünde salya akıtan bi sikle görülmek istemiyordum.. Keş’in madeninden, benimse ağzımdan salyalar akıyordu..


Öyle heyecanlıydım ki, hem aylar sonraki ilk sevişmemiz olcaktı, hem de ulu orta.. Daha öncesinde de umumi alanlarda sevişmişliğim vardı ama hiç böyle bir şekilde izleyicilerin önünde performans sergilemeye kalkışmamıştım.. Çadırın karanlık olması işimize geliyordu.. Bu da olaya “The Greatest Blind Audition Ever!..” heyecanı katıyordu. Madeninin baş tarafını tamamen ağzıma aldim.. Başımla git gel yapmak bizi ele verirdi.. O yüzden madenin ağzıma aldığım kısmında yavaşça dilimi gezdirmeye başladım.. Bir yandan da diğerleri bize bakıyor mu diye gözlerim bir Sincap’a bir Gürbüz’e gidip geliyordu.. Muhtar Kermit’i esir almıştı, Lodos da elindeki telefona gömülmüş manitasıyla yazışıyordu.. Keş’in madeni semsert olmuş iyice kıvamına gelmişti.. Ağzımla nefes alamadığımdan yedek havalandırmaya geçip burnumdan nefes almaya başladım.. İç çamaşırı bile mis gibi yumuşatıcı kokuyordu ve bu yumuşatıcı kokusu beni deli ediyordu.. Dilimi gezdirirken hafiften dudaklarımla da baskı yapmaya başladım.. Tuvalete gitmek için ölüyordum böyle.. ya da o an zaman dursun, herkes donsun; sadece Keş’le ben hareket edebileyim…


Keş’in nefes alış verişleri hızlandıkça “gördüler off görmek üzereler… hay amk anlıcaklar” diye heyecandan titremeye başladım.. Piç o kadar güzel kokuyordu ki; o madeni ağzımdan çıkarıp gücendirmeye kıyamıyordum.. Zevk suyu boşalmadan önce az miktarda gelen saydam sıvı diye bilinir.. O öyle değil arkadaş, Keş’in madeninden gelen zevk suyu o an yutkunmama gerek kalmadan akıyordu dilimin üstünden.. Alnımdan süzülen bir kaç damla ter kaşındırıyordu, elimi oynatıp dikkat çekmek istemiyordum ama kaşıntı deli ediyordu beni.. Muhtar birden “Neyse yaa ben kalkayım geç oldu” dedi.. “Ne güzel muhabbet ediyorduk lan otur işte biraz daha sikicem belanı” diyerek durdurdu Keş.


Kimsenin duyamadığı şekilde inliyordu.. Nefesini tutup bekliyor ardından da kısa kısa nefesler alıp vererek kasılıyordu.. O an diğerleri yoktu çadırda benim için.. Keş’in sağ eli saçlarımdaydı.. Yutkunmak için madenini yavaşça ağzımdan çıkardım ve dudaklarımda gezdirmeye başladım.. Sıcak üflemeler ve ufak dil darbeleri.. Keş’in saçlarımı dolaşan parmakları.. Aralanan dudaklarım.. Madeninin yine ufak bir bölümünü tatmak isterken Keş birden yarısından fazlasıyla girdi içeri.. Boğazıma dayandığından gözlerim yaşarmıştı.. Hala çok güzel kokuyordu.. Kıyafetlerindeki o koku madenine de sinmişti.. Sol elini yavaşça madenine doğru koydu.. Sağ eliyle başımı biraz daha madenine bastırıp belli belirsiz hareketlerle asılmaya başladı.. Zevk suyunun boğazımdan akışını hissedebiliyordum… Aniden kasıldı.. Bir kaç saniye sonrasında da ılık ılık geldi bana.. Milletin önünde yapıyor olmanın heyecanından mı ya da uzun süredir ilk kez seviştiğimizden mi bilmiyorum.. ama o ılıklık beni iğrendirmedi.. Hatta hafif tatlıydı da.. O tatlılık boğazımdan akarken Keş’in bacakları ve madeni hala kasılıyordu.. Madenini ağzımdan çıkarmak için başımı geriye doğru çekmek istedim ama saçlarımda dolaşan eliyle durdurdu beni.. Madeni hala ağzımdayken elini saçlarımdan madenine indirdi.. Dipten üst tarafa doğru eliyle içerde kalan son damlaları da servis etti.. Sonra yavaşça madenini ağzımdan çıkarıp tshirtünün altına gizledi.. Ardından parmaklarıyla dudaklarımı sevmeye başladı.. Sol eliyle dudaklarımda ve yanaklarımda gezerken, sağ eliyle de sırtımda dolaşıyordu.. İlk kez bir sikiş sonrası takdir görüyordum.. Az önce kahpelenen kendim değilmişim gibi gözlerim doldu.. ve sol gözümden iki damla yaş Keş’in madenine doğru süzüldü.. O karanlıktayken ve yüzyüze bile bakmazken ben takdir edildiğimi hissetmiştim.. Umarım o da teşekkür ettiğimi hissetmiştir..

Yorumlar