Bölüm 85

Pan’ların kata indiğimde yoklama sırası henüz onun kısmına gelmemişti.. Koridorun başında gizlenerek hocanın onların kısma girmesini bekledim.. Hoca onların kısma girer girmez de kapılarının önünde hocanın beni göremeyeceği yerde dikilip Pan’a el salladım.. Pan başıyla “Tamam gördüm seni” işareti yaptı bana, gözgöze gelir gelmez abidik kubidik dans etmeye başladım kapının orda.. Beni orda dans ederken görür görmez Pan’ın yanaklar oldu sana babun yanağı gibi.. O şiştikçe ben abartıyordum şebekliği, baktım olcak gibi değil açtım kolları sağa sola “uçmaya çalışan devekuşu” dansına geçtim; bildiğin Anadolu Ateşi figürlerinin tamamını sergiliyordum.. Pan içerde ağzını burnunu kapatıp gülmeye başladı, hoca “Evladım, sen niye gülüyorsun orda!?” diye bağırınca ben dışarda bildiğin “Ahh Azize Vahh Azize” danslarına geçmiştim.. Pan “Hocam gülmüyorum” derken bile at gibi sırıtıyordu içerden.. Derken bir an hocayla gözgöze geldim.. “Şşşşt ordaki, hey sana diyorum şu şebeklik yapan!” diye haykırdı hoca, halbuki kaçmaya başlamıştım ama görüldüğümü duyunca tıpış tıpış geri döndüm.. “Buyrun hocam?” dedim dilim götüme kaçmış gibi. “Ne yapıyordun sen ordan?” diye bağırdı hoca yeniden. “Hocam, dün gece spreyim bittiğinden süremedim. Sivrisinekler ısırmış, o yüzden kaşınıyordum sadece.” dedim mıymıy tonda.. Hoca “Seni bir kaşırım görürsün! Defol git şurdan!” diye bağırınca deparı basıp gözden kayboldum.. Koridorun sonunda merdiven boşluğuna sinmiş Pan’ın sınıftan çıkmasını bekliyordum..


Pan sınıftan yine at gibi sırıtarak çıktı “Nooooooldu, aldın mı babayı!” diyerek enseme patlattı bi tane.. “Oğlum bi siktir git yaa, senin yüzünden ceza alıodum az daha!” dedim mıymıy’da takılı kalan sesimle.. “Benim yüzümdenmiş, oğlum var ya tam bi dangalaksın yaa; bu adamın biliyon mal olduğunu hala geçmişsin oraya tiptip hareketler yapıyon” dedi.. Bir anda haykırarak gülmeye başladık.. “Ama bak doğru söyle, ne yani komik değil miydi?” dedim.. “Ne komiği oğlum, bizim bütün kısım yarıldı sana” dedi.. Beraber kantine brownie almaya girdik.. Kamp boyunca aynı takımı paylaştığım arkadaşlarım selam verip geçiyordu yanımdan ama kimse kimseyle o kamp arkadaşlığını okulda devam ettirmezdi.. Kampta kalırdı o samimiyet, okul içi tayfalarımız farklıydı..


Pan’la olan arkadaşlığım hayatın “çıkış” kapısı gibiydi.. Kaçmak istediğim her ne olursa olsun, vardığımda huzur bulacağımdan emin olduğum tek kişiydi. Bir kere o her şeyden habersiz oluşu yetiyordu bana beni unutturmaya.. Onunlayken “ibne Anıl” değildim, sadece “Anıl”dım.. ve sadece Anıl olmak bile rahatlatıyordu beni..


Browniler kucaklarımızda, kolalarımız ceplerimizde tuttuk Panların kattaki etüd odasının yolunu.. O gece bize manzara lazım değildi, birbirimizin hayatına dair kaçırdığımız anları yansıtabileceğimiz büyük beyaz duvarlar yeterliydi.. İstediğim şekilde trip atabileceğim ve bana attığı hiç bir tripte aşağılama barındırmayan tek dostumdu Pan.. Muhabbet ederken kolumdan tutup da yüzüme iri iri açtığı gözleriyle bakarak “Aabi, ne diyorum sana! Eleman çok taşşaklıydı lan, Pentagon’dan adamlar bastı evini!” diyerek eski mahalle anılarını abartarak anlatışı bile ona bir ömür minnet duymama yeter.. Çevirdiği muhabbetlerle aklımı kendi verdiğim savaştan uzak tutmamı sağlayan tek insandı..


Bizim Pan’la favori bi şarkımız vardı.. Beraber tuvalette sigara içerken yengeç dansı yaparak söyleyip söyleyip krize girerdik.. Tabi etrafımızda kimseler yokken yaptığımız danalıklardandı bu, elalemin yanında utanıyorduk böyle mallıklar yapmaya.. Yine o gece durup dururken başladık o şarkıya:


“İlmik ilmik, düğüm düğüm; ben hayatı zorla ördüm(Burda kafalarımızı yemleyen tavuklar gibi öne-arkaya oynatarak söylemeye başladık)


Küçük bir kız sakladım hep içimde(Burda “kız” demeyip, yerine “piç” diyerek birbirimize bakıp gülüyorduk)


Tek dostum o büyüdü benimle..


Yaşadım her ne varsa alnımın yazısında(Burda ellerimiz alnımızda yazılı bir şey varmış gibi alnımızı gösteriyor)


Acılar biriktirdim hep yarına dünden hatıra(Ceplerimizi gösterip “çok biriktirdik çook” der gibi birbirimize kafa salladığımız yer)


Boynumu eğmem kimseye(Bu bölümde kafalarımızı iyice dikleştiriyorduk)


Emanet bu can Allaha(Burda sağ ellerimiz göğsümüzde söylerdik)


Savrulur durur bi çare gönül hayatın peşinde göçebe(Burası kendi etrafımızda döndüğümüz yer)”


Her seferinde muhabbetin ortasında Pan başlardı şarkıya.. O “ilmik ilmiiiiiik” diye başlar başlamaz ben “düğüm düğüüüüüm” diye ekler, devamını da alabildiğine acıklı yüz ifadeleriyle CanKan dansı yaparak getirirdik.. Görsen sanki biri kamerayla bizi çekiyormuş triplerinde, klip gereken mesajı iletsin diye şekilden şekile giriyoruz.. Bazen de okul içinde yürürken klip çeker gibi hareketlerle bu şarkıyı söyleyip duruyorduk.. Şarkıyı ilk dinlediğimde pek sevmemiştim.. Daha sonra Pan söylerken de tiksintiyle bakıp durmuştum.. Bir gün yine ben “Offf abi yaa dinleyebileceğin başka bi şarkı yok mu amk bu ne” diye isyan etmiştim.. “Aa deme öyle bak bak, dinle bak.. Sözleri çoooook anlamlı abi yaaa!” demişti.. Şarkıyı iki üç kere bu gözle dinledikten sonra “Harbiden de anlamlı aslında” kafasını yaşamaya başlamıştım ben de.. Ardından gelsin beraber söylemeler gitsin artist yürüyüşler yaparak söylemeler.. Derken tuvalette sigara içerken ufaktan mırıldanıp tiptip hareketler yaparak birbirimizi güldürmeye başladık.. Ardından olay gülünç olmaktan çıktı ve biz kendimizi ciddi ciddi “acayip hareketlerle dans” ederken bulduk.. Koca okulda bizden başka gerizekalı yoktur bunu yapan, “insan biraz oturaklı olur, bu ne?” dedikleri cinstendik..


Geleneksel dans seremonisinden sonra keyfim epey bi yerine gelmişti.. Sigara faslı bitince yine etüt odasına geçtik.. Sırada ciddi konular vardı konuşulması gereken.. Herkes yaz tatiline çıktıktan sonra bütünlemede ne yapacağımız konusu mesela.. Ertesi gün büyük bir bunalım bizi bekliyor olacaktı.. Herkes valizlerini yüklenmiş giderken, biz bu sıcakta okulda kalıyor olmanın ezikliğiyle el sallayacaktık giden arkadaşlarımıza.. “Olsun yaa, hem bütün okul ne güzel bize kalacak.” deyip duruyorduk birbirimize.. “Okul bize kalsa neeeee kalmasa ne.. Napcan amk her gece parti mi verebilcen sanki!” dedim gülerek. “Olsun oğlum, bütünlemeler candır! Üst sınıflardan duydum, kimse sigaradan ceza vermiyormuş bütünleme boyunca.. Bildiğin rahat bırakıyorlarmış lan! Hatta bizim 3. sınıflardan Ayı abi var ya, işte hoca onu elinde sigarayla görmüş ama görmezden gelmiş!” dedi heyecanlı heyecanlı.. “ve sen de bunu yedin ha?” dedim yan yan gülerek. “Sikicem oğlum inanmıyorsan inanma amk! Ciddi diyorum bak, bütünlemede okul çok kıyak oluyomuş” dedi yine o gözlerini kafam kadar açarak.. “Eh o zaman iyi ki diğerleri gibi tatile çıkamamışız, baksana öyle bir anlatıyon ki sanki okul dışardan daha eğlenceli..” dedim gayet ciddi bir şekilde.. “O kadar da değil amk” diyerek gülmeye başladı.. “Hadi ben iki dersten kaldım da, sen o beş dersi nasıl halledicen abi yaa?” dedim üzgün üzgün.. “Ohhoooo o! Kolayı var oğlum, ben çoktan yaptım planı bak şimdi…” diyerek tüm o dersleri tek tek tereyağından kıl çeker gibi geçebileceğine inandığı o planı anlatmaya başladı.. Unuttuğu bir şey vardı: Bir gün 24 saattir. “Off mükemmel plan yaaa, aynen ben de senin gibi yaparak çalışcam.. Oha ben hiç böyle düşünmemiştim lan!” diyerek şaşırmış gibi yaptım.. Durup dururken motivasyon bozmanın bir alemi yoktu.

Yorumlar