Bölüm 8

Ben “oha boynumu” öpecek diye ereksiyonun amına koyarken piç kurusu meğersem kulağıma bir şey söyleyecekmiş.. Olsun öpmese bile nefesinin sıcaklığını boynumda hissetmek, en heyecanlı gerilim filmlerinin sonunda o kötü adamların kazığa oturtulmasını görmek gibiydi, “offff işte bu” dedirten cinsten yani.. Ben “offf işte bu” diye içimden geçirirken o “özlemedin mi beni” diye fısıldadı kulağıma.. An itibariyle içimde “ivit ivit ivit ivit ivit ivit”ler şelale olmuştu.. Sadece “neyini” dedim ima ve kinayeyi sikiştirircesine..


Monalisa sırıtışıyla anında savaş açtı göt “en mahremimi” diyerek.. “Herkesin gördüğüne mahrem denmez” dememek için değil dudaklarımı yanaklarımı kemiriyordum.. Utanmıştım, eminim ki Keş’in ayak parmaklarını ve ayakkabılarını benden çok izleyen olmamıştır çünkü benden çok kimseyi utandırmamıştır… Ani bir arsızlıkla kaldırdım başımı madenini avuçlayarak boynunu öpecekmiş gibi eğildim ve “sence” diyerek tüm nefesimi kısılmış dudaklarımdan boynundaki damarlara doğru usulca üfledim.. “bence çok özlemişsin” dedi kulağıma (kulaktan kulağa konusma sebebimiz tuvaleti amacına uygun kullanan insanlara fişlenmemek).. “Evet ama sence evet… İstesem bu siki elime verebilcek o kadar çok kişi var ki.. Ama SEN bana muhtaçsın” dedim.. Karı sikemediği için “göte de razıyım” modunda olanların allah belasını versin.. Lan hadi sikilmeye bir şey demiyoruz ama az da olsa sevilerek sikilmek candır abi.. Bir erkek bende götüme salatalık sokuyormuşum hissini yaratıyorsa harbiden de HIYARDIR..


Götüme acımamışım ibne olmuşum şimdi kalkıp götü boklu Keş’e mi acıycam, siktirsin gitsin yavşak !!! (hani o aralar Keş bir dengesiz ben bin diyordum ya, al işte iki dakika önce sikişmek için fırtınalar kopan beynimde şimdi “bir siktirsin gitsin” kasırgaları kopuyordu).. “Aşık mısın oğlum sen bana” dedi direkt lafı dolandırmadan.. “Bi git ya sen Adem değilsin ben Havva değilim, sana aşık olmam için bi sebep söylesene allahına..” dedim tek nefeste.. Kendime şaşırıyordum hadi onu geçtim durduk yere neden atarlandım ki böyle diye düşünüyordum ama buna rağmen atarlandıkça atarlanasım geliyordu.. O an Keş’le sikişmek için kırk takla atan ben değildim sanki.. Keş’in suratı köylünün siktiği eşek gibiydi, dediklerim zerre kadar etkilemiyordu malı.. “Senin boklu götüne mi kaldık lan orospuyu sikerim daha iyi bundan sonra” dedi.. içimden “yuh çok pis koydu ağzıma sıçıldı bunun üstüne ne denir ki” diye düşünürken bayramlık ağzım düşünmemi beklemeden harekete geçti “Sana veren orospular amına çimento döktürüp kendilerini denize atarlar senin gibi bir ibneye, götçüye verdikleri için” demek yerine “tamam madem öyle uğraşma benimle, unutalım aramızdakiyi, sen git paşa paşa am sik, ben de harbi erkek gibi erkek yani mert olanlarla yoluma devam edeyim.. en azından adam gibi adam olan insanlar, erkek gibi sikişip karı gibi kaçmazlar”..


Keş’in yüzü yanlışlıkla karanlıkta kendi anasını sikmiş gibiydi.. On binlerce yıldırımın birleşip oluşturduğu voltranı tanımlayabilecek tek şey o anki “Keş’in gözleri”ydi. Sadece tıslar gibi “vaaaay” dedi ve sustu.. şakakları o kadar gerilmişti ki kasın kas üstüne binerek oluşturduğu çizgiler uzaydan bile görülebilirdi.. İçinde “ananı sikicem,ebeni sikicem,yerini yurdunu yatağını yorganını….”lar barındıran bir “vaaaay”dı bu.. Bir kere de benim için kopsun kıyamet.. “Üzülme yaa sana am çok, tabi bir erkeğe kaldırdığını saklayabildiğin sürece” diyerek tuvalet kabininden çıktım.. Stresten beynim uyuşmuştu, ardarda binlerce soru çözmüş gibi hissediyordum; içim kararmış ve gözlerim flulaşmış…


O, terazinin sağ kesesinde bir ayağını kaldırmıştı; bense teraziden aşağı atlamıştım. Aklımdan geçen milyon küfrün gardiyanlığı dudaklarıma ağır gelmişti, ağzımdaki kan tadı beni kendime getirdi.. “off lan ne stres yapıyon oğlum yaşanacaksa yaşanacak” avuntularım tarlabaşındaki sokaklarda bina aralarına gerilen uydu anteni kablolarına asılan çamaşırlar kadar şıktı.. Ya bak hani bazen içinden geçeni dile dökmek yerine mantıklı olanı söylemiş olmanın “keşke”si yıkar ya duvarlarını, o denli savunmasız hissediyordum kendimi.. Öte yandan ibnenin de tüm zehrini boşalttığını ve artık bu konunun kapandığını düşünerek derin nefesler alıyordum.. Aldığım bu derin nefesler bile beni sadece, evladını dersaneye gönderemeyen bir anneyi, öss vs zamanında okul bahçelerinde sınav bitişini beklerken okuduğu dua’lar ne kadar rahatlatıyorsa işte o kadar rahatlatıyordu.. Sınavda sıçmış olsa bile kendi yetersizliğinden ötürü evladına kızmaya yüzü olmayan annenin içinde kopan fırtına, benim içimde Keş’i bu hale dönüştürdüğüm için kopuyordu..


Yatağıma uzandığımda sikilen gururumdan peydahladığım piç göğsüme oturmuş gibi bir ağırlık hissediyordum.. “Değer miydi oğlum 2 kuruşluk zevk için kendini ezdirmeye” diyerek gizli gizli yastığımı ıslatsam da, o dakika ağladığım şey orospu edilen gururumdan çok “Hayali güzelken, gerçeğinin hayaliyle kardeş çıkmasını dilerken; yaşadıklarımın üvey kardeşlikten bile uzak olması”ydı.. Zaten toplumda her yerde her alanda benim gibileri aşağılamak için programlanmış homofobik ibneler varken, sığınabileceğin adamın AMCIK çıkması harbi koyuyor adama.. Eeee 19tl’ye aldığın ayakkabı bile arkadan vuruyorken, beleşe yatağına aldığın adamda suç aramayacaksın…

Yorumlar 1

  • AĞIR Spoiler alert* bu uzun süre devam edecek ben Müge Anlı gibi bu olayı çözene kadar.


    Burada da ağız arama devam ediyor sanki. Senin "Sadece sana muhtaç değilim" çıkışın kaçamak cevapların derken "BUNU BİR TEK BENİMLE Mİ YAŞIYORSUN" demek yerine "Aşık mısın sen bana?" demesi de aynı kapıya çıkıyor bir nevi. Arkasına senin söylediğin sözlerin tehditvari havası Keş'in bir şeyi anlamasını sağladı. "Evet bu olay sadece bizim aramızda geçmiş." Tabii senin ona aşık mısın sen bana diye sormandan sonra onun adına da bir şeylerin değişmeye başladığı ortada. Mesele o vakte kadar Keş'in fişlenme korkusuyla bir şey yapıp yapmadığı zaten.