Bölüm 62

Kurduğum tüm hayallerin korktuğum o filmlere dönüştüğü an’dı.. Annem dışında kimsenin karşısında ağlamamıştım o güne kadar.. Elini “Sakin ol, tamam..” diyerek yüzüme götürmek istedi. “Ben koğuşa gidiyorum!” diyerek kalktım ayağa.. “Bu halde mi?” diye sordu.. “Nesi var, sikilip sikilip gittiğim yere ağladıktan sonra mı gitmeye utanıcam?” dedim.. Bir yandan da burnumu çekip duruyordum.. “Yo-ok ondan değil” dedi.. Oturduğu yerden kalkıp “Özür dilerim..” diyerek önden gitti.. “Ne demek, yine bekleriz.” diye seslenip yerime oturdum.. Özür dilermiş.. Dile bakalım.. Kendime döndürdüğüm o nefret sonunda dönecek bir yer bulmuş, piyango Keş’i vurmuştu.. Oturduğum yerde sigara içerken söve söve ağlıyordum.. Seve seve yediği haltlar insanın burnundan böyle geliyordu demek, sümük olarak.. Ağladıkça burnum akıp duruyordu.. Peçete kağıt ne varsa bakmak için ellerimi ceplerime daldırdım.. Hay anasını avradını siktiğimin falçatası, kapayıp da koymuştum cebime ama ucu parmağımı yardı.. O sinirle çıkarıp falçatayı ebesinin amına fırlattım.. Arka cebimde haftalar öncesinden kalma “göt esanslı” bir peçete vardı..Olsun ama yine de hazine bulmuş gibi sevindim.. Var gücümle fınkırıp tüm beynimi sümkürdüm.. Oh be, rahatlamıştım.. Piçe bak ya! Taşak geçip geçip tüm modumun anasını siksin dursun, sonra “Canıııııım kıyamam yaa ağlıyo bu” modunda özür dilesin.. Senin dilediğin özrün amına koyayım ben, yavşak! Yedi ay lan, yedi ay boyunca aşağılamaları beynimi yedi.. Kusura bakmasın.. Yüzlerce kelimelik hor görülmeyi iki kelimelik özürle hoş görecek kadar boşlamadım henüz.. Bir kere de benim için kopsun kıyamet!


Bazen bir ahtapot olmayı diliyorum.. Böyle sekiz kişiyi yer misin yemez misin diye diye aynı anda tokatlayabilmek için.. Gelmişimde geçmişimde kim varsa dizicem karşıma artık Allah ne verdiyse altlarına işetene kadar tokatlıcam, ardından da çişleri kuruyana kadar tokatlayıp sonrasında yine işetene kadar devam edicem.. Yemeden içmeden gece gündüz bıkmam usanmam tokatlarım. Lan okuduğu kitap eskiyecek diye o kitabı bile kıyamayıp tam açmadan okuyan çocuğum ben, kırmayın oğlum artık kalbimi!


Eğer tanrı onurlu ölmemizi isteseydi, son nefesimizi osurtarak götten verdirtmezdi.. O yüzden elalemin “ibneler kadar onursuzu yok” laflarına kulak asmamaya karar verdim.. Bana göre en büyük “onursuzluk” başkalarının “onur”una laf etmektir.. Her yıl tüm dünyada “onur” yürüyüşleri düzenleniyor, “abidik-kubidik” dediğimiz insanlar bu yürüyüşlerde boy gösteriyordu.. O güne kadar “dönmelerin” bir araya gelip çığlık çığlığa yürümelerine tiksintiyle bakmıştım.. Hayır yani ne gerek vardı “I’m gay..”, “I love my son’s husband..” vs yazılı pankartlar ve gökkuşağı bayraklarıyla maymunluk yapmaya.. Durum öyle değilmiş meğerse.. Bu bölümü okutarak değil yaşatarak göstermişti evren bana.. Eğer bu ülkede “ibnelik” ve “götverenlik”, “erkeklik” ve “götçülük”e yenilmeseydi; GAY denilen “nonoşluk” olayı normal görülebilseydi, çocuk yaşta çatır çatır sikilip çenemi kapalı tutmak yerine ağlayıp zırlayarak “Bu abiler beni sikiyor” diye sesimi duyurabilirdim.. Koca koca yarrakları alan o çocuk götümün yanında, bu üç harfli “GAY” kelimesini alamıyordu namuslu beyinleri.. Onurlu çünkü onlar.. Namuslular.. Şerefliler.. Erkekler.. Adamlar.. O “adam”ların doğar doğmaz kendilerine armağan edilen bir onurları vardı, benim gibi götten yiyenlerinse uğruna yürüyüşler yapıp polislerden dayak yemesi ve halk tarafından “ucubeler” olarak taşlanması gerekiyordu o “onur”u hakedebilmek için.. Ulan kendi götümü siktiriyorum amın oğlu! Sana ne lan sana ne! “Erkek adam göt verir mi!” diyorlar, o erkek adam ananı sikse daha mı hoşuna gider piç! Hep bu “erkek adam”cılar yüzünden sokakta oynamak yerine inşaatlarda, kömürlüklerde sikile sikile geçti çocukluğum.. “Öğrenirlerse seni öldürürler, ben siktim bana bişi olmaz” demişti o “abi”ler.. “Nerden anlıcaklar ki ben de siktim derim” demiştim çocuk aklımla.. “Öyle olmuyor işte arkana bakıyorlar” diye korkutmuşlardı.. Bu yüzden kendi götleri kıymetliydi bu “götçü ve onurlu erkekler”in.. Benim ailem, benim akrabalarım, benim kasabam, benim bölgem, benim devletim, milletim, insanım o “GAY” kavramını bu kadar aşağılıyor olmasaydı; her gördüğü kibar çocuğa “Kuşum Aydın” diye seslenmeseydi, şu anda çocukluğum boyunca götümü siken insanlar karılarının koynunda uyumak yerine hapishanede şişlenerek can veriyor olurdu! Sonra neden İzmir’e kaçtım.. Babam gibi adi bir şerefsizin evladıydım bu bir.. İkinci sebep de o “abi”lerdi.. Ben o götçülerin yüzüne gülümseyip ellerini öpmeye zorlanarak büyüdüm.. Keş’in öncesinde yarrağın her boyutunu görmüş; şampuanın göz yaktığını öğrenmeden önce, “göt” yaktığını öğrenmiştim.. Bu yüzden sığınabileceğim ilk “adam”ın “amcık” çıkması bu kadar koyuyordu.. ve affedemiyordum da.. Sonra o psikologlar televizyonlara çıkıp sik sik konuşuyorlar “Geçmişinizle barışın, geçmişinizdekileri affetmezseniz kendinize zarar verir etrafınızla olumlu ilişkiler kuramaz ve hayatınızda başarılı olamazsınız” diye.. Çok merak ediyorum, bir “götçü ve onurlu erkek” de o kelli felli psikoloğun çocuğunu yeğenini falan sikse çatır çatır, kalkıp kendi evladına da diyebilecek mi acaba “Tamam olan oldu, şimdi affet abiyi, öpüşün barışın.. Bak yoksa ilerdeki hayatında başarılı olamazsın..” diye. Sadece merak ettim.. Burada “Çocukken sikildim o yüzden gay oldum” demiyorum.. Asıl mesele Tekirdağ gibi bir memlekette benim başıma bunlar geldiyse, Türkiye’nin geri kalanını düşünmek bile istemiyorum.. Sikilip susturulan çocuklarınızın haklarını “erkek adam”lara çiğnetiyorsunuz.. “Çocuktur, canı çekmiş yimiştir” diyorsanız o ayrı.. ve bunu demezsem çok içimde kalır “Babam ve akrabalarımın çoğu dahil bu kafayla ailenizin şerefini koruduğunuz için hepinizin ölmesi adına tanrıya inanmaya devam ediyor ve her gece dua ediyorum. Amin.”.

Yorumlar