Bölüm 89

Ertesi gün kahvaltıdan sonra idarenin bizim için oluşturmuş olduğu ders saatleri çizelgesine göre kısımlara dağılıp görevli hocaların gelmesini beklemeye başladık. Bu sikik hocalardaki klasik yaz okulu tribidir.. “Bu sıcakta çok da bayılmadım burda ders anlatmaya! Çalışsaydınız it gibi aylaklık edeceğinize! Banane benim sorunum mu anlatmak, koca sene anlayamayan gerizekalılara ben bir haftada ne öğretcem!” şeklinde uzayıp giden bir konuşma yaparlar.. Bu sayede hem ders anlatmaktan kurtulurlar hem de stres atarlar.. Sanırsın amın fırlatmaları hayrına geliyorlar o okula! Sanki normalden yüksek bir maaş almıyorlar o yaz okullarında! Madem çok meraklı değildin yaz ayında burda olmaya, ulan, ulan vereydin bol bol notları da geçireydin piç! Al böyle o kafalarını sürt kalorifer peteklerine, tek tek çek o tırnaklarını piçlerin.. Hatta o tırnakları çektikten sonra işe parmaklarına yaka yaka! Sanki biz öğrenci milleti aşığız yaz aylarında burda olmaktan! Fizik, kimya, matematik, geometri ve biyoloji… İşte bu 5 dersin hocaları arasında bir ego savaşı vardı “En zor benim dersim”, “Kimsenin gözünün yaşına bakmam”, “En ufak hatada o sorudan puan alamazsınız” tarzı.. Bu yüzden o sınav kağıtları okunurken birbirleriyle yarışırlardı öğrenci bırakmak için.. “Yok o çocuk derste saygısızdı”, “Yok bu eleman az çalışıp haketmeden yüksek not alıyordu”.. Bunları öğretmen diye başımıza koyan okulun amk!


Yaz okulunda derslerden çok sabrımızla sınanırdık.. Bildiğin “Gıcıklık serbest”ti yaz okulundaki hocalara, çünkü bizler gerizekalı öğrencilerdik; iyi olan hiçbir şeyi haketmiyorduk.. Zaten kısımlar aşırı sıcak oluyor bu aylarda, camı aç diyorsun “Dışardan gürültü geliyor ders işlenmez o gürültüde” diyorlar, peki o zaman şu konuyu anlatabilir misiniz diye soruyorsun “Bütün sene anlamamışsın zaten, şimdi kalkıp ben sana anlatsam anlıcan sanki.. Otur bak öyle kitabına işte” diyorlar, sonra yeniden “madem ders işlemeyeceksiniz camı açalım” diyorsun, “yok olmaz çok gürültü gelir kafanıza bir şey girmez o gürültüde” diyorlar.. Ardından “Koca sene kafamıza zaten bi bok girmemiş, bundan sonra da gireceği yok. Aç şu amına koduğumun camını da siktirtme ecdadını pezevenk!” diyemiyorsun.. Denmez.. Hocalara saygısızlık büyük bir disiplin suçu..


İşte o ilk haftayı bu yoğun stresle geçirdik.. Her gece Pan’la o çim sahaya gidip sigara içiyorduk.. ve her gece başka bir hocayı sandalyeye bağlayıp karşısında karısıyla sevişiyorduk.. Sonra bakıyoruz hoca böyle çok namustan dem vuruyor, içimiz sızlıyor zavallı kadınların suçu ne diyerek.. Ardından o sandalyeye bağladığımız hocaların götüne cam şişe sokup, o cam şişenin dibine çekiçle vurarak adamın götünü parçalıyorduk.. Ben böylesine aşka gelerek hayal kurduğumu hatırlamıyorum, hocanın götünden akan kanlara “nihahahaha” diye dizlerimizi döve döve gülüyorduk.. Psikopatlık mı? Asla! Bunlar sadece masum intikam planları..


Sınav tarihleri yaklaştıkça üzerimizdeki yük misliyle arttı, en yakın arkadaşlar bile birbirine sırt çevirdi “Abi bi rahat bırak da adam akıllı çalışayım şuna” diyerek.. Biz de Pan’la ders çalışma olayına hız vermiştik vermesine ama bu coşkun bir çalışma aşkı değildi.. Sadece konuları anlayarak çalışıp birazcık soru çözerek kapatıyorduk kitabı defteri ve goygoya gidiyorduk.. Keş de hemen her gece etüt odasında ders çalışıyordu, sanırsın Pan gibi beş dersten kalmış.. Alt tarafı tek ders lan, insan osurarak geçer onu.. Sigara içerken Sırık’ı da davet etmeye başladık yanımızda, malum, babasının tayini sebebiyle artık hemşehri sayılırdık.. Okul içinde aynı ilden gelmiş olanlar birbirlerine Hemşo diye seslenirdi, Sırık da artık benim müstakbel Hemşo’mdu.. “Hemşo! Biz Pan’la tütmeye gidiyoruz, gelcen mi?” diye seslendim Sırık’a. O sırada harıl harıl Keş’e bir sorunun çözümünü anlatıyordu.. “Siz başlayın ben yetişirim Hemşom!” dedi bana.. Pan’la beraber tuvaletlere doğru gittik.. Keş’i bu şekilde dışlamak inanılmaz bir keyifti, en baba küfürlerden bile daha ferahlatıcı bir histi bu yok sayma olayı.. “Ya bu Sırık harbi çok makara, keşke daha önceden tanısaydık” dedi Pan.. “Harbiden la” diyerek gülümsedim.. Pan sigarayı koğuştan alıp tuvalette bana yetişti.. “Oha lan yine tek mi içcez?” diye sordum.. “Ne sandın yarraaaam! Zenginiz biz” diyerek iki kaşını yukarı aşağı oynatarak ıslık çaldı.. “Sokayım zenginliğimize la, brownie alcak paramız kalmadı” diyerek gülmeye başladım..


Sırık tuvalete girer girmez Pan cebinden bir tek camel da Sırık’a uzattı. Sırık “Oooo beyler tek mi içiyoruz lan oha! Yemin ederim götümden yarrak çıkmış gibi sevindim şu an” diyerek bize sarıldı.. Pan’la ikimiz yarılarak gülüyorduk “O nasıl laf öyle lan ahuahuahuahu” diye.. “Lan insan götünden yarrak çıkınca sevinir mi amk” dedi Pan, “Niye, girince üzülmüyor musun ki çıkınca sevinmicen?” dedi Sırık.. Gülmekten elimdeki sigarayı hava içiyordu.. Hayatımda duyduğum en baba kapaklardandı bu. Biz kabinlerin önünde omuz omuza vermiş zikir çeker gibi yarılırken Keş girdi tuvalete “Sigara sende mi Sırık?” diyerek.. “Yok, benim ranzanın oraya bak” dedi Sırık.. “Nasıl yok oğlum lan, o içtiğin ne? Hem hani az kalmıştı idareli içicektik..Sen böyle tek içersen nah idare eder bu paket amk salağı” dedi Keş.. Sırık “Malsın biliyorum da bunu habire tescillemeden de yaşaman mümkün.. Anıl’lardan aldım bu teki!” diyerek güldü.. Keş önce Sırık’a, sonra Pan’a baktı.. Pan göz kırpıp “Aldın mı babayı” gülüşü atmıştı Keş’e.. Ardından bana bakıp bakmadığını bilmiyorum, yüzümü o an Pan’dan yana çevirmiştim.. İçimde eriyen yağlar’ı fiskobirlik’e satabilsem, Pan’ı da kendimi de bu hayattan çok rahat kurtarabilirdim. Gözlerim ters dönmüştü zevkten. “Sikiiim yapcaan işi amk” diyerek tuvaletten çıktı Keş.. Pan’a “Hadi sigaranı bitir de az trigonometri ve analitik bakalım..” diyerek tuvaletten çıkıp etüt odasına kaçtım.. Kuyruğuna basılmış başı boş bir adet Keş ortalıkta dolanırken ayak altında dolaşmak akıl kârı değildi..

Yorumlar