Bölüm 114

Yumurtaları da sucukların üstüne kırdıktan sonra Tuborg elindeki ketçap şişesini bana uzatıp “Abi yeaa ketçaplı yapalım, yumurta tadını sevmiyom ben” dedi.. “Oha, nerden çıktı bu lan” dedim, “Dolaptaydı mal, gidip bakkaldan almadık ya” dedi.. “İyi tamam ver bakalım” diyerek acılı ketçabı gömdüm tavaya.. Offf nasıl güzel koktu var ya!


Tavanın teflonunu sona kalan ekmeklerle kazıdıktan sonra geğire geğire biralarımızı alıp odama çıktık.. Dün gecenin yorgunluğu hala üzerimizdeydi, yorgunluğu geçtim “para yoktu paraaaa”. Odada böyle gemin geren yayılmış batak oynayarak sigaralarımızın dumanını biraya banarken Tuborg’un mideden garip garip sesler gelmeye başladı.. “İyi misin oğlum?” diye sordu Sırık.. Midesi Tuborg’tan önce yanıt verdi “Gooooooıııııııııııuuuuııııırrrr!” diye.. Efes’le yeri yumruklayarak gülüyorduk.. Tuborg bir anda elindeki kartları fırlatarak “Allllaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah” dedi fırladı yerinden.. “Oğlum noldu lan” diye ağzımız açık kalmıştı.. Ardından tuvaletin kapısını evi yerinden sallayarak kapatıp, ıkınır gibi bir sesle “Ohhhhhhhhhhh” dedi.. Bir sıçıyor, bir sıçıyor ki sanki bu çocuk hayatında hiç sıçmamış.. Tuvaletin amına koydu resmen.. O aşağıda ıkınıp ohhh’larken biz yukarda gülerek oyuna ara vermiş, telefonlarımızla oynamaya başlamıştık.. O garip sesler Efes’ten de gelmeye başladı; biz Sırık’la “Ahanda sıçıklı kardeşler” deyip deyip gülüyorduk.. Efes “Yok oğlum lan sadece yediklerim midemde hareket etti” der demez yerinden fırlayıp aşağıya indi.. Tuvaletin kapısını yumrukluyordu “Aç lan aaaaççççççççççç! Amına koduuuuum çıksana! Açsana piç! Geliyogeliyogeliyogeliyo! Laaaaan!” diyerek.. “Küvete sıçanın amına korum!” diye bağırdım.. Efes tuvaletin kapısını zorla açtırıp Tuborg’u kolundan tutarak yerinden kaldırdı.. Sırık’la nasıl gülüyoruz anlatamam.. Tuborg tuvaletin kapısında “Yeter amk ben sıçmadım bu kadar uzun, çık da az ben sıçayım” diye bağırırken Efes içerden “Dur oğlum konsantrasyonumu kaçırma, son bi şey kaldı zaten” diyordu.. Aşağıda olanlara gülerken Sırık’la benim mideden de acayip sesler yükselmeye başlayınca Sırık’ı tuttuğum gibi teyzemlerin eve koşturdum “Al kanka bak sen buraya sıç” diye çocuğu o hiç tanımadığı evde bırakıp dayımların eve koştum..


Apış aramdan taşaklarımı yakmadan bıraktığım 5. sigaranın izmaritinden gelen “cozzzzz!” sesiyle işim bitmişti.. Sifonu iki kere çekmek zorunda kaldım; ilki “kabasını” almak için, ikincisi “patinaj izlerini” silmek için.. Ellerimi yıkadıktan sonra aynaya baktım, aynadaki ben “Ben değildim!”.. Maratona katılan insanlar bu kadar terlemiyor abi!


Zorlu bir mücadeleyle geçen o bir saatin sonunda “içleri dışlarına çıkmış” dört insan evladı olarak serildik odama.. Hepimiz birbirimize “Noldu öyle yeeaaa? Neydi o yeaaa? Neden oldu o yeaa?” deyip duruyorduk.. Bir ara dün geceki mekanı şikayet edip ödediğimiz hesabı misliyle geri almayı bile düşündük.. İkinci biraları almaya buzdolabına gittiğimde “ketçap”ı gördüm.. Yumurtalar tazeydi, emindim; bira da bayatlayacak bir şey değil! Elime aldığım ketçap şişesiyle odama çıkıp “Bir daha bana ketçap dersen bunu götüne sıkar köpeklere yalatırım” diyerek Tuborg’un kafasına attım. Bir anda hepimiz çocuğa dalmıştık, o zavallım da alttan “Karnıma çok baskı yapmayın, bak geliyo! Geliyo haaa!” diye ciyaklayıp duruyordu.. Sabaha kadar “bok” muhabbeti yapıp durduk.. Hatta bir ara “Muhabbet boka sardı yeaa” deyip deyip “Hani anladınız mı ordaki ince mesajı” der gibi birbirimizi dürtüp dürtüp gülüyorduk.. Olaya noktayı “Hayatımdaki en boktan geceydi” diyerek Sırık koydu.. Harbiden de hayatımdaki en boktan geceydi..

Yorumlar