Bölüm 70

Gece boyu rüyamda Keş’leydim; “Böyle akşam güneş batmak üzere ve biz sahilde el ele yürüyoruz.. Bir an gözlerime baktı ve orada uzanıp sabaha kadar mokoko yaptık.. Öyle bir seviştik ki kumsalda, kum kaçmayan hücrem kalmadı..”. Ayrana çeyrek kala uyandım. Battaniyemin altından yine o keskin koku burnumu sızlatıyordu. Uzandığım yerde gerinip çadırın tavanındaki “Welcome to the Hell.” yazısına gülümsedim. “Cehennemde bile sevişmiştim lan boru mu?.. Neydi o öyle dün gece abi, herkesin içinde yaptık yaa! Çok acayip bir rüyaydı sanki o olanlar.. Ne bileyim.. Yani.. Offf amk Keş’i görmeden inanasım gelmiyor güzel biten bir sevişmeye.. Yaa dudaklarıma falan da dokundu yaa! Bildiğin eli yanağımdaydı! Şştt lan! Bu sefer gerçekten sevişmiş mi olduk? haha, seviştik la^^” diye içten içe kendimi coşturuyordum.. Nöbetçi öğrencilerin çadırlar arasında düdüklerini çalarak gezmeye başlamasıyla kalktım yerimden ve yatağımı düzenleyip hemen deniz şortumu giydim.. Malum sabah koşusundan sonra kokmayalım diye tuzlancaktık denize daldırılıp.. Gece boyu rüyamda düzüşerek mayaladığım iç çamaşırımı da tortop edip sırt çantamın en dibine yerleştirdim.. Göt içi kadar çadırda diğer iki kişi donlarımdan gelen koku yüzünden kabuslar görerek uyumasın diye..


Çadırlar bölgesinin önünde yine takım takım sıralarımıza geçtik ve spor öncesi yoklaması alınmaya başladı.. Keş yoklama alınırken koşarak daldı sıranın arasına, belli ki zor uyanmıştı yine. “Nerdesin abi ya, geç kaldığını anlıyordu nerdeyse!” derken gülümsüyordum.. “Tamam oğlum, sakin, geldik işte” deyip gülümsedi.. İçimden “Anam vallaa billaa bu sefer başardık” derken yerimde duramıyordum.. “Lan şştt, kaçıos dimi yine?” dedi ayakkabılarını bağlarken, “Kaçmayanı siksinler” dedim gülerek.. Ayakkabılarını bağladıktan sonra ayağa kalkıp “Kaçmamanı bekleyemem” dedi. “Höö?” diyerek yüzüne baktım anlamadığım için. Önüne bakarak sırıtmaya başladı.. O sırıtmadaki gizli “sevişeceük”ün altını çizdim ve sabah koşusu başladı..


Sabah programlarına bile accık eli yüzü düzgün hatunları koyuyorlar.. Bizim sabah sporunu yaptıran hoca o kadar çirkindi ki, gece su içmeye giderken görsem çocuğumu düşürürüm.. Adama arkadan bakınca “offf şu popoya bak, hay amk kollar, ya o omuzlar, lan bacaklara bak kas fışkırıyor” der kudurursun, sana yüzünü dönünce de ruhun bedenini terkeder olduğun yerde yamulursun.. “Gençliğinde yüzüne tır mı çarpmış acaba da böyle bu” dedirten bir güzellik.. Tek kelimeyle nefes kesici! Keş’le benim nefesler de yine aynı yokuşta kesilmiş, koşan Cazibe’nin yanımızdan uzaklaşmasını bekliyorduk “Gitse de kaçsak!” diyerek.. Evet, Cazibe ismi çok yakışıyor bu hocaya^^


Cazibe, koşunun ilk başlarında birinci takım olduğumuz için bizim yanımızda koşuyordu.. Biz de Keş’le yine aynı taktik, usul usul gerilere kalarak sıvışmaya çalışıyorduk.. Yok anam adam sanki büzüktaşımız, yanımızdan ayrılmıyor! Biz hiç bir sabah sporunda bu kadar koşmamıştık Keş’le.. Bildiğin Manavgat götümüzden akıyordu, hayır bi de Allah’tan arkamızdan koşan yok.. Sincap da yanımıza gelmiş “Haydi gençler” diye moral veriyordu.. Tabii elemana “Haydi gençler” demek kolay, hem bok vardı bu kadar hımbıl olacak.. Sincap ne güzel seke seke koşuyordu orda.. Fazla oksijenden olsa gerek ciğerlerim yanıyordu, oturup acilen bi sigara içmem gerek! Takımların en arkasında Keş, ben, Sincap ve Cazibe koşuyorduk.. Koşmuyorduk aslında yaa, gerçekte olan şuydu; Cazibe Keş’i iteklerken Sincap da beni sürüklüyordu.. Deniz kenarına geldiğimizde gözlerimi açamıyordum.. Koşarken alnımdan akan terler gözlerime kaçmış dünyamı karartmıştı.. “Hadi bakalım 5’e kadar sayıyorum, düdük sesiyle herkes suya!” diye anons geldi, biz Keş’le henüz üstümüze yapışan tshirtleri kazıyarak çıkartma aşamasındaydık.. Millet çoktan suya girmiş birbiriyle güreşiyordu.. “Hadi bakalım hanım teyzeler, sizi de şöyle suya doğru alalım.Sonra bacaklarınızı kuma gömeriz ağrılarınıza iyi gelir.” diyerek var gücüyle tekmeyi bastı Cazibe.. Bizim denize bir koşuşumuz var, sanırsın bu dünyadaki tek amacımız o denize girmek.. Suya atladığım gibi denizin soğukluğu beynimi yaktı.. Kafamı sudan çıkarıp Keş’e baktım, yarıldı mı bi tarafı nerde bu diye.. Keş de daldığı sudan kafayı çıkarmış bana “:=0” surat ifadesiyle bakıyor.. Hafif güler gibi oldum olmasına ama titriyordum.. Meme uçlarımız soğuktan “kardinal üzümü”ne dönmüştü..


Ordan itiş kakış çadırlar bölgesine yuvarlanıp akabinde de soluğu kahvaltı için yemekhanede aldık.. Bu ne yaa! Daha saat 9:00 olmamış, ayaklarımı kıpırdatcak dermanım kalmadı! Kahvaltıda bizim Cazibe düdüğü çalarak “Evet arkadaşlar, bugünkü programda öğlen yemeğine kadar basketbol var.. Her takım kendi arasında iki ayrı takım kuracak, ve bu oluşturduğunuz takımlar arasında bir turnuva düzenleyeceğiz. Kazanan hangi takımdan çıkarsa, o takımdaki herkese ikişer gofret ödül var!” diye duyuru yaptı.. İki gofret lan! Hemen bizim takımdan, takım adına yarışacak iki 5’li için tartışmaya başladık.. “Takımlardan birine güçlüleri, ötekine de kısmen şansı olabilecekleri yığsak olur bu iş. Sırık sen kaptansın hem basketbol kulübündesin okulda da, Gürbüz sen de Sırık’ın takıma geç..” diye hararetli bir konuşma başladı.. Ordan Gürbüz “İyi de abi ben atletim, basketboldan hiç anlamam” deyince Keş “Oğlum mal mısın lan? Seni oraya oyna diye değil, adamlara omuz atıp sakatla diye koyuyoruz.” dedi.. Hepimiz gülmeye başladık. “Tamam beyler, siz hiç merak etmeyin” dedi Gürbüz..

Yorumlar