Bölüm 45

19 Mayıs tarihi yaklaştıkça ısınan havalara inat çalışma saatlerimiz arttırılmıştı.. Yüzlerce insanın hiç şaşırmadan senkronize bir şekilde o gösteriyi sunabilmesi gerçekten emek isteyen bir konuydu.. Gösteriş her zaman içerikten daha önemli oldu bizim için, prestij meseleleri hani. Aman itibarımıza laf gelmesin!… Isınan havalarla artan çalışma saatleri sebebiyle duş alabileceğimiz süreden yemeye başladık.. Duş için ihtiyacımız olan zamanı bize tanımıyorlardı, varsa yoksa itibar.. Ulan keçi gibi kokuyoruz, bundan daha itibar zedeleyici bir şey mi var!


Akşam yemekleri öncesinde duş almaya zaman bırakmadıkları için idare, akşam yat yoklamasından sonra duşları açık bırakıp yıkanmamıza olanak tanıdı.. Ben de her gün keçi gibi kokan 450 öğrenciyle aynı yemekhanede yemek yemek zorunda olsaydım, ben de o duşları açar ve bir daha da kapatmazdım.. Tamam, her gün keçi gibi kokan 449 kişiyle dibdibe yemek yiyordum ama 450. keçi olarak diğerlerinin kokusunu hayli hayli bastırıyordum.. Bir de bilir misiniz bilmem ama ergenlik döneminde erkek çocukları hormonel değişimden ötürü ufak çocuklara göre çok daha ağır kokarlar, hatta yetişkinlere göre de çok ağır kokarlar.. Bu “çok ağır kokan ergen” tanımlaması çok spor yapmayıp düzenli yıkanan bebelerden yola çıkarak hazırlanmış olsa gerek, yoksa o ansiklopedik bilgileri derleyen elemanın bizim okulun varlığından haberi olduğunu bile sanmıyorum.. Bizim okuldaki ergenler çok spor yapan ve az yıkanan türdendi.. Kapalı kalmışlığın getirdiği abazalık yüzünden de saniye başı eli sikinde meme meme konuşup hormonları tavana vurduran bir keçi sürüsüydük..


Allah’tan roll-on’umun burnu yoktu da soğumuyordu benden. Soğumuyordu soğumasına da hala o his eksikti, hangi his diye kendime soruyorum ama “o his”ten başka yanıtım yok.. Acaba iyice mazoşistleştim de aşağılanmayı mı özler oldum bilmiyorum ki.. Yani tamam roll-on’la aşk yapmak güzeldi, ama o roll-on sadece içimdeyken güzeldi bu duygu.. Roll-on’u dolaba kaldırdığımda yeniden eksiktim, yeniden bendim..


Gece yatmadan önce yine kafamda “o his, o eksik olan his neydi?”nin yanıtını aramaya çalışıyordum.. Yat yoklamasından sonra duşa girip bir saat çıkmamıştım ordan, içimde roll-on’la iki posta boşalarak rahatlamıştım.. Bilmem, belki rahat götüme batıyordur.. Yok yaa, rahat götüme batsa rahattan vazgeçer miydim? Bence rahat benim götüme batan bir şey değildi.. Ben rahatından rahatsız olan bir rahatsızım.. Rahat nedir ki yaa? yani öyle bir şey mi var?


Böyle içimden konuşurken o kadar çok “rahat rahat rahat rahat” diye tekrarlamıştım ki, kelime anlamını kaybetmişti.. Ben tekrar ettikçe okunuşu bile bana saçma gelmeye başladı.. Saçma bir şeydi zaten bu rahat dedikleri.. Saçmalığın ötesinde hakaret sebebiydi de “Lan ne rahat adamsın yaaa” gibi.. Rahatlık aşağılanma, hor görülme ve kıyaslanma sebebiydi üstelik; “Ohhh rahata bak amk”..İyi niyetli tek bir “Rahat mısın?” sorusu vardı, o da ya ölüm döşeğindeki yatalaklara, ya da hasta veya yaralı-amelliyatlı insanlara sorulan “Rahat mısın?”dı.. Yani sadece “rahatsız” olduğundan emin oldukları kişilere art niyetsiz bir şekilde “Rahat mısın?” diye soruyorlardı.. Hiç bir derdi olmayan insana “Ohh yaaa ne güzel rahatsın” demezler, dendiği vakit o “demek” olayı içinde “Bana bak ben burda burnumdan soluyorum, yapcak çok işim var, sen demekki rahatsın haa? vaaaaay!”lar barındıran bir demekti, en iyi ihtimal “canım ne güzel rahatsın ama ben hiç değilim”ler barındırırdı.. Off amk yine dağıldı düşüncelerim, roll-on’dan çıktım yola selam verdim sağa sola…


O hissi hala tanımlayamıyordum..


Hahaha yok yaa ne aşkı..


Aşk olsa, o roll-on içimdeyken dünyanın geri kalanı dışıma çıkamazdı.. yani aklım başımdan gitmezdi.. Bir anda içimden eski bir şarkıya yaptığımız yeni cover’ı mırıldanmaya başladım.. İşi gücü bırakıp düşündüğüm ne varsa unutmuş, mal mal gülümseyerek şu şarkıyı mırıldanıyordum:


“Okulumuzun muslukları gümüştendir gümüşten


Okulumuzun muslukları gümüştendir gümüşten


Beş değil onbeş yıl kalsam vazgeçmem ben sikişten


Beş değil onbeş yıl kalsam vazgeçmem ben sikişten


Sigaramam duman duman, basıldık aman aman..”


Şarkıyı mırıldana mırıldana çözümü de buldum sonunda, ertesi gün bunu deneyecektim.. Denemesem ölürüm merakımdan..

Yorumlar