Bölüm 50

Gürbüz’ün yatağına son uzanışımdan bu yana çok şey değişmişti bende.. Ne içtiğim sigara eskisi gibi heyecan ve keyif veriyordu, ne de Keş’in okulda olmadığı dakikalar huzur veriyordu.. Belli ki sigara tiryaki olduğum için o ilk zamanlardaki etkiyi yaratmıyordu bende.. Peki ya siksizliğin de mi tiryakisi olmuştum.. Keşsizlik neden beni eskisi gibi mutlu etmiyordu ki, bu kadar mı geçmiştim onun hayatından..


Kendimi anlayamıyorum bazen.. İyiye alıştığım gibi kötüye de alışıyordum zamanla.. İyiyi aradığım gibi kötünün de eksikliğini duyuyordum.. Her şey iyi giderken, o “iyi” öylesine sıradanlaşıyordu ki, o sıradanlıktan bunalıp “iyi”yi “kötü” olarak görmeye başlıyordum.. ve her şeyin kötü gittiği dönemlerde de aynısı oluyordu, “kötü” sıradanlaşıp bana “olması gereken aslında o”ymuş gibi görünüyordu.. Keş iyi miydi kötü müydü bilmiyorum, ama ona da alışmıştım.. Hayatımda ilk kez birinin ilki olmuştum, zaten salt bu sebepten ötürü vermiyor muydum onca tavizi göt verdiğim gibi.. Benim ilklerimin bana yaptıklarını ben Keş’e yapmamaya yeminliydim.. Bu yemini Keş için vermemiştim.. Geçmişte canım yandıkça yemin etmiştim gelecekte kimsenin canını yakmamaya.. Keş’e içimden sövdüğüm kadar dışımdan sövememe sebebim de buydu.. Ona, onun bana yaptığını yaparsam; ne geçmişimdekilerden bir farkım kalır ne de ondan.. Kendimi ezdirmek bu pakedin içinde değildi, onu da ben ikram etmiştim “Battı balık yan gider” diyerek.. Keş’e duyduğum öfke’nin yerini özlem’e bıraktığı evredeydim.. Özledim demeyi kendime bile yediremezken özlüyordum onu.. O his, bu histi.. Tanımlamak için götüme sokmadığım şey kalmayan o his.. Bir kere de benim için kopsun kıyamet.. Bir kere de yanmak istediğim için yanayım.. Bir kere de beni isteyen birinin altına yatmaktansa, benim istediğim biriyle yapayım..


Keş benim hayatımda da ilkti.. İlk hoşlandığım erkekti.. Daha öncesinde şantajla sikilmiştim.. Tehditle sikilmiştim… Oyun oynuyoruz ayağına sikilmiştim.. ama hoşlandığım, yakın olmak için çırpınıp durduğum biri tarafından hiç sikilmemiştim.. “Bir kere de böyle sikileyim be kardeşim, baktım olmuyor cidden vazgeçicem” diyerek gaza getirmeye başladım kendimi.. Bir yandan da “Keş keşke benim her bakımdan ilkim olsaydı” diye hüzünleniyordum.. Yaş belirtmeden önceki sikilişlerimden birini elimden geldiğince az dramatize ederek anlatmak istiyorum.. Neden “o birini” anlatmak istediğime gelince, “ölmek üzereyken son anda kurtarıldım” o yüzden..


Şu anki halime çocuk diyor abiler ablalar.. O yıllardaki halimeyse “oyh ne kadar da tatlı bişisin sen öyle, kaça gidiyon bakim” diyorlardı.. Henüz “Kaça gidion sen bakim?” yaşındaydım.. Mahalledeki abilerden biriydi Cem.. Günlerden Cuma.. Evimize yakın bir yerlerde bir inşaat vardı, henüz başlama arifesinde olan.. O inşaatın yapılacağı yere yüzlerce kalası yığmışlardı gelişigüzel.. Ben çocukken iki çekyat arasına battaniye gerip altına girer, mağaraya girmişim gibi hayaller kurardım hep.. Beyaz eşya kartonlarının içinde saatlerce oturur “Burası benim evim” derdim.. Bu kalas yığınları arasında da böyle ufak odacıklar vardı.. İşte oralar benim ve benim yaşlarımdaki bir kaç ufaklığın eviydi o günlerde.. Ağaç ev yapmaya imkanımız olmadığından, izlediğimiz filmlerdeki ortamı böyle kuytu yerleri “ağaç ev”miş gibi kabul ederek yaratırdık.. Cem abi de gelirdi arada bize göz kulak olmaya, biz orada oynarken.. O gün annesi pazara çıkan çocuklar annelerini karşılamak için evlerine gittiklerinden biz Cem abiyle yalnız kaldık o kalas yığınlarının içindeki odacıkta.. “Abi sen de eve gitmicek misin, belki annen güzel şeyler almıştır pazardan sana” diye sormuştum.. Benim annem nadiren pazara çıkabiliyordu, onda da en gerekli şeyleri almaktan bana çok sıra gelmezdi.. Küçükken hiç kıyafetim olmadı demiyorum, sağolsun eş dost akraba vs getirirdi hediye olarak; benim de hiç istemediğim kadar kıyafetim olurdu.. ama yine de özeniyordum böyle anneleri her hafta yeni şeyler alan çocuklara.. Onlar her gün çitos yerdi karşımda.. “Şurdan şuraya 10 saniyede koşabilirsen sana da veririm çitostan” derlerdi.. Koşardım ama başaramazdım 10 saniyede.. Gülerlerdi “hahahaha yapamadı, yok sana çitos” diye.. Sırf bu yüzden bir bayram 7,5lira toplamıştım, bakkala gidip hepsiyle çitos almıştım.. O parayla o kadar çok çitos alınıyordu ki, eve omuzlarıma asılı onlarca çitos pakediyle dönmüştüm.. Annem “Ehh be oğlum bunlar ne, sen ne yaptın?” diyerek azarlamaya başlıcaktı ki “Mahalledeki çocuklar çitos yerken ben de evden alırım bunlardan yerim” demiştim.. Annem “Aferin benim güzel oğluma” diyebilmişti sadece.. ve bana yarım saat sarılmıştı, ben o an çok sıkılmıştım ama yıllar sonra anladım neden sarıldığını…


Cem abi “Yok oğlum ben çocuk muyum lan ne yeni şeyleri” diyerek gülmüştü.. Biz böyle orada oturmuş kendimize korunaklı bir alan bulmanın hissettirdiği güvenle yayılmıştık.. Derken Cem abi bacaklarıma dokunmaya başladı.. Ardından henüz kalkmayan sikimi öptü.. beş dakika sonrasında beni altına almıştı bile.. Önce kendi pantolonunun önünü açtı, sonra benim eşofmanımı ve külodumu indirdi.. “Sürtcem sadece, bunda bir şey yok merak etme.” dedi bana.. “Tamam Cem abi ama acıtıyorsun” diyordum.. “Bir şey olmaaaaz, hem bir kere acır bir daha hiç acımaz..” diyerek alayına tükürüklediği sikini içime sokmaya başladı.. O kadar çok canım yanıyordu ki anlatamam.. Sanki biri iki eliyle deliğimi yırtmaya çalışıyordu.. O üstümden yüklenip dururken bi yandan da bana gevşe diyordu ama bilmiyordu ki ben kabuğuyla çekirdek yediğinde bile sıçmaya zorlanan bir çocuktum henüz.. Bu noktadan sonrasını hayal meyal hatırlıyorum.. Ben “Çok acıyor seni anneme söylicem” tarzı bir şey söylemiştim.. Bu birden çıktı içimden “Eğer öyle bir şey yaparsan seni de aileni de öldürürüm” dedi.. Öyle çok korkmuştum ki titriyordum böyle.. Derken kalas yığınlarının arasından çıkıp, dışardan tüm kalasları üzerime devirdi..


Üzerime devirdiği yüzlerce kilo kalasın altında kalınca bayılmış olmalıyım, benim hafızam burda kararıyor.. Sonra gözlerimi açıyorum onlarca insanın arasındayım, birileri ağlıyor birileri taşıyor falan.. ve ardından evdeyim, annemin kucağında.. Annem beni yıkıyor, yaralarımı daha iyi görebilmek için.. Derken henüz sünnet edilmemiş pipimin içinde inşaat kumları var “Bu kumlar nereden geldi, nasıl girdi buraya kadar” diye soruyor annem.. Önüme bakıyorum ve hayatımın ilk yalanını söylüyorum “Kum savaşı yapmıştık sabahtan, belki tshirtüme kaçan kumlar yapmıştır”.. Yüzüm öyle çok kızarıyor ki.. ama annem olayın şokuna veriyor o andaki hareketlerimi, şüphelenmiyor bile yalan attığımdan.. O günden beri hala o Cem abiyi arıyorum, kime sorduysam “Aaaa onlar mı, taşındılar buralardan ama nereye bilmiyorum..” diyor.. O gün beni üzerime devrilen kalaslar öldürmemişti, söylediğim yalan öldürmüştü..


Bu yüzden Keşe ihtiyacım vardı.. Keş beni kandırarak ayartmaya çalışmayan ilk erkekti.. Benim tavlamak için mücadele verdiğim ilk kişiydi.. Keş’i sikmek için çabalamama sebebim hep o geçmişimde bana yaşattıkları acılardı.. Onun o sikilme acısını tatmasını istemiyordum.. Bu yaşıma geldim, hala sikerken aldığım zevk kadar büyük bir zevk alamıyorum sikilmekten.. “Madem bu kadar travmalısın, ne diye hala vermek için çıldırıyorsun” diye soruyorum bazen kendime.. “Vermeden istemek Allah’a mahsustur” dimi ama?

Yorumlar