Bölüm 60

Yürürken Körfez bana bakıyor ben Körfez’e.. Aradan tren geçse möö’leyecek kadar öküz öküz bir bakışmaydı bu.. O bana İzmir gibi güzel dişleriyle gülümserken ben daha çok tebessümlere tutunmak zorunda kalmıştım.. Kızın dişler bildiğin inci gibi abi, ben bir gülsem kız gece boyu uykusundan çığlık atarak uyanır.. Dişlerim İstanbul gibiydi, bildiğin vampirimsi dişler.. Gerçi o vampir dişlerimin normal insanlara göre uzun olması işime yaramıyor değildi, yaz tatillerinde biraları hep ben açıyordum.. Kızı korkutmamak için hafif gülmelerle yetindim.. Sonunda muhabbet açacak bir konu bulmuştum “Hangi okulda okuyorsun?” diye başladım.. Ardından okullardan, dersanelerden, hayattan, beklentilerden konuşa konuşa saatleri geçirmiştik.. Hava çok güzel diye kendimizi bir mekana bağlamak istemedik, bizim mekanımız İzmir’di o günlük.. O yüzden bakkaldan kola ve çiğdem alıp deniz kenarına oturduk.. Ayaklarımızı denize doğru sarkıtmıştık otururken.. İçimden “Şimdi ayakkabım çıkar da suya düşerse inip alamam da haa, sonra ET’nin çenesinden vay halime!” diyerek sırtımı denize dönüp ayakkabıları güvene aldım.. Gün batımı Körfez’in yüzünü saçlarının rengine boyamıştı.. Gözleri daha bir deniz, dudakları daha bir güneşti.. Elimle yüzüne düşen saçları geriye atıp yanağının dudağına yakın olan kısmından öpmek istedim onu.. Başı omzumdayken usulca yakalayım istedim o rüzgarda uçuşan dalgalı saçlarını.. Kız bildiğin çiçek kokuyordu.. Gözlerine bakarken gülümsemeden duramıyordum.. Her cümlemin başı heyecan, sonuysa beklentiydi..


Gün sonunda okula dönmek zorunda olduğumdan vedalaşma zamanı gelmişti.. “Saat kaç oldu, seninleyken bunu sormak hoşuma gitmese de biliyorsun dönmem gereken bir okul var.” dedim.. Başını hafifçe yana eğerek bana baktı ve gülümsedi “O okulda senin gibi birinin olabileceği hiç aklıma gelmezdi, sizin kibarlıktan nasibinizi almadığınız konuşuluyor sürekli” dedi.. O an bunu diyen başkası olsa “Ne sandın yarraaam” diye yanıtlardım, ama karşımdaki Körfez’di.. “Umarım bundan sonraki hayal kırıklıkların da hep bunun gibi olur” dedim.. “Umarım..” deyip gülümsedi yeniden ve saatine bakarak “Sanırım otobüs durağına doğru yürüme vakti gelmiş” dedi..


İçimi turuncu bir hüzün kapladı.. Saçlarının renginden mi akşam güneşinden mi bilmiyorum.. Yetmemişti bana 6 saatlik birliktelik, keşke yanında kalma imkanım olsaydı.. Uzaktan otobüsümün geldiğini görünce veda etmek için sarıldım ona.. Kollarım titriyordu sarılırken canını yakmayım diye.. Otobüs durağa varmıştı.. “Bir daha ne zaman görüşürüz..” diye sordum.. “Erkek arkadaşım dersanede öğlenciydi bu hafta, onun öğlenci olduğu hafta sonları haberleşiriz” dedi.


Otobüse bindim.. Dönüp yüzüne bakamadım.. El sallayıp “mesaj at bana” diye işaretler de yapamadım.. Gözlerimi bile kırpamıyordum, kırparsam Körfez yanaklarımdan oluk oluk akacak gibiydi.. Hayatıma giren hiç bir erkek beni böylesine etkileyip, etkilediği kadar da üzememişti. Demek erkek arkadaşı vardı.. Niye bir insan böyle bir şeyi söylemek için son anı bekler ki.. Büyük ihtimal arkadaşlarıyla gülüp eğlenebileceği bir konu çıksın diye yapmıştı bunu.. ama gün boyu çok masumdu yüzü.. İhtimalleri ihtimallere ekleyip boğazıma dizmiştim.. Kendi sesimden başka ses duyamıyordum.. Keş haklı çıktı.. Okula döndüğümde olanı biteni anlatır, ona da gülüp eğlenecek malzeme vermiş olurum.. Moralim bundan daha fazla bozulamaz.. Hepsi bir arada çıksın aradan..


Otobüs okulun önüne geldi ama ben kendime gelemedim.. Yol boyu enayiliğimi düşündükçe kendime kızıyordum “Ulan senin gibi bi götvereni kız napsın!” diye.. Körfez’e duyduğum o duygu bana Karabiber’e aslında aşık olmadığımı da açıklamış oldu.. Tamam çok seviyordum ama arzulayan bir sevmek değildi bu.. Karabiber hayatındaki sorunları yoluna koyar koymaz ona onunla arkadaş kalmak istediğimi açıklamaya karar verdim.. Tabii henüz bunun için erken, “sorunsuz bir yıl”a ihtiyacı vardı onun kendi meselelerini çözebilmesi için.. Kendimi o kadar aşağılanmış hissediyordum ki.. Zaten hoşlanabileceğim bir kıza nadiren rastlıyordum, onun da böyle götlük yapması… “Hem benim gibi bi ibneyle ne işi olur ki öyle bir kızın.. Duşta götünü parmaklayan ibnenin tekiyim ben!”.. Körfez’e karşı olan nefretim bana dönmüştü.. Kendime olan nefretimse dönecek bir yer bulamadığından katlana katlana artıyordu.. “Adam mıyım lan ben! Ulan götüne vileda sopaları sokarken nerdeydi aklın! İbne! Allaaaan dönmesi! Topoş!”.. Etrafımda okula yetişmek için koşturan öğrenciler olmasa kafamı direklere vura vura parçalayasım vardı.. “Ne vardı lan ne vardı o kadar sik meraklısı olcak! Domaldın da noldu elin bebesine, al şimdi kızlar bile taşak geçiyor seninle! Siktir siktir kendini sonra git kız öpmeye çalış! Lan amına koduuuum malı, hatun senin neyine lan ha neyine!”.. Okul girişine doğru uzanan bayırı ayaklarımı yere vura vura çıkıyordum.. Bir an önce koğuşa gidip etrafta kimseler yokken kendimi öldürmek istiyordum.. “Hatta koğuşta da olmaz, biri gelir görür hastaneye kaldırır falan.. İyisi mi ben bizim petrol tankerlerinin oraya gider hallederim bu işi.” diyerek yoklamanın alınacağı kısımlar bloğuna girdim.. Sabahtan beri doğru düzgün bir bok yememiştim ama önemli değil artık.. Son 3 saatimi yemek yemek gibi dünyevi işlerle harcamak yerine sigara içer keyfime bakarım.. Yoklamayı beklerken çok heyecanlıydım. “Sonunda gidiyorum buralardan.. ” diye düşünmek bile huzur vericiydi..

Yorumlar