Bölüm 18

Hayallerimin çorabını bulup tamamen giyindikten sonra Pan’lara gidiyor olmanın mutluluğu ile Ay’da oral yapan ilk adam adımlarıyla kahvaltıya doğru yola koyuldum.. Yemekhane kahvaltı eden öğrencilerin çatal bıçak sesleriyle doluydu, çok erken uyandırıldığımız için piç olan uykularımızın yasını tutar sabah kahvaltılarında pek konuşmazdık. Pan’larda yiyeceğim patatesli yumurtanın hayaliyle kamaşan midemi dizginlemek için büyük bir fincan kahve alıp sigara içmek üzere yine yemekhaneyi koğuşlara bağlayan tünele girdim.. Sabahları o ilk yudum kahve üzerine aç karnına içtiğim sigarayı bi bred pit’e bi corç kuluniy’e değişmem. Biri gelip bana “Sigara mı ben mi??” diye soracak olsa “Tabii ki sigara amcık, o senden önce de vardı hayatımda ve senden sonra da olacak, sen kimsin de kendini onunla bir tutuyorsun, onu senden fazla öpmüşlüğüm var benim…” der ve turuncu filtreyi kırmızı dudağa tercih ederdim..


Haftasonu olduğu için kahvaltı sonrası etüd yoktu, iç bahçede toplanıp yoklama için sıraya geçecektik.. O yüzden geri dönme telaşından uzak kahvemi yudumlayarak yürümeye devam ettim.. Öğretmenlerden birinin anırmasıyla sıçrayıp kaynar kahveyi elime ve ayakkabıma dökmem bir oldu, anasından mı avradından mı başlasam bilemedim ama ilk baktığım kahvem oldu, “oh be yarıdan fazlası hala bardakta”. Neyse keyfimi siktirip keyifsizliğe gebe kalacağıma, umrumu sikip umursamazlığa yavşarım daha iyi !! Uzaktan öğretmenin anırdığı öğrencinin “mırın kırın kem küm”leri geliyordu.. Aptal adamın tekrar anırma ihtimaline karşı dengede durabilmek için güvercin adımlarla yürümeye devam ettim, müneccim yarrağı yemiş olsam gerek gök gürültüsü gibi anırtı yine koptu “Sana adam gibi dur demedim mi hıyar herif!!!” diye.. Bu ses, Malafat dediğimiz hocanın sesiydi, O’na Malafat diyorduk çünkü (ya kumaş pantolonu dardı ya siki büyük ya da hem pantolonu dar hem siki büyük) rock’n cock gibiydi.. İçimizdeki ibnelikle alakası yoktu o siki farketmenin, geniş bir düzlükteki tek top ağacı farketmemek kadar imkansızdı durum.. Seksi bir görüntü olsa, şöyle o malafat kasıktan dize doğru pantolonun bir bacağını takip edip boylu boyunca uzansa neyse ama yok kardeşim “binbir gece dizisindeki şehrazat’ın topuzunu slip don içinde hayal edin”.. Öyle bir hayale dalmışım ki adamı, tünelin sonunda buldum kendimi; neyse burası da güzel keşlenmek için diyerek belime sıkıştırdığım paketten tek dal çıkarıp ateşledim.. Sabah sabah çekilen o ilk duman var ya, off diyorum Keş bu kadar başımı döndürse üstümden indirmezdim..


Bir yudum kahve, bir nefes sigara ve bir dünya hayal.. Yalnız kaldığımda sabit bir noktaya bakarken dalarak sürekli içimden konuşurum, ya kavga etmeyi amaçladığım biriyle tartışırım ya planlar yaparım ya da imkansızları kovalarım.. ama mutlaka konuşacak bir şey bulurum, sonuçta bulmuşum kendimi kendimle başbaşa, nasıl konuşmayayım.. Şizofrenik derecede olmasa da (ya da şizofrenik derecede ama ben kendime konduramadığımdan ‘olmasa da’ dedim) kendi içimde 3 farklı ‘ben’ var, belki de 5.. İyi yanım, kötü yanım, iyi yanımla kötü yanım arasında duygusal seçimler yapan yanım, iyi yanım- kötü yanım arasında mantıksal seçimler yapan yanım ve de bu yanlarımın anasını sikip kendi bildiğini okuyan yanım. Son söylediğim yanım, Keş’le sevişen yanım sanırım.. Olsun iyi kötü her yanımla barışık olmalıyım, ben kendimi sevmezsem başkası hiç sevmez.. Kendine verdiğin değer kadarını görüyorsun her zaman, ya da 15 yaş duygusallığım bana bunu söylüyordu. Ne duygusallığı lan, karga bokunu yemeden banyoya gidip saatlerce duş alıp kendini o duygusallıktan arındıran ben değil miydim ?? “Hay amk !!!” alık alık düşünürken izmaritin ateşi parmağımı yaktı, hep aynısı oluyor abi !! Yalnız başıma sigara içerken o izmaritin ateşi ya kucağıma düşer ya yere ya da parmağımı yakar.. Normal insanlar gibi şu mereti yazısına kadar içip ordan sonrasını atmayı öğrenemedim gitti, ne zaman yazısına gelip atmayı düşünsem “Nimet lan çek iki fırt daha, kendi paranla mı aldın onu baba parası yiyon” diyerek atarlanıyorum kendime..


Yoklamaya daha 15 dakika var diye bir sigara daha çıkardım, bu sefer sadece sigaraya odaklanıcam; yürürken sakız çiğneyemeyen, çiğnerken de dilini yanağını ısırıp duran biri olduğumdan elimdeki sigarayı benden çok havanın içmesi normal.. Ne buluyorum bu kadar düşüncek bilmiyorum, hep kafam dolu hep dertliyim hep tasalı, tüm dünyanın yükü sanırsın benim omuzlarımda.. Sadece sigaraya odaklaaaaan, yine hava içiyor.. Kahve de buz gibi oldu ama neyse ki soğuk seviyorum.. Oldum olası bir kütüphanelerde rafların arasında dolaşırken burnuma gelen eskimiş saman kağıdı kokusunu bir de şu fincandan yükselen kahve kokusunu ayrı seviyorum, parfüm şeklinde bu iki koku satılsa tek alan ben olurum her halde.. Dış dünyaya karşı tuttuğum sırlar arttıkça kitaplara sarılıp farklı dünyaların varlığına inandırdım kendimi.. O dünyalarda birbirini seven koruyan insanlar vardı böyle pek bi laylaylom.. İnatla göremediğim şey de o kendimi inandırmadığım dünyada cinsellik bedava olduğu için aşk çok pahalıydı..

Yorumlar