Bölüm 39

O gece geç saatlere kadar etüt odasında 5 güldük 1 çizdik. Çizim yapmaktan kapkara olmuş ellerimi ovuşturarak temizlemeye çalışırken “Hadi herkes uyumuştur, biraz da prova yapalım” dedim , “İyi de millet rahatsız olmasın?” dedi ET. Gülmeye başladım, “Off amk deli sikmiş gibi bağırmadan, volume’u kısılmış radyo kıvamında çalışcaz.. Farzet burası bir restaurant ve biz de fon müziğiyiz” dedim. “Haaa, e hadi başlayalım o zaman” diyerek ilk sayfayı açtı.. Oynayacağı karakterin adının geçtiği her yeri çoktan fosforlu kalemle boyamıştı, içten içe imrendim “Ben neden üzerinde çalıştığım işlere böylesine titizlenemiyorum” diye. Cevabı ortada.. Ben her boka tüy dikmekle meşgulken; O, hayatı yakalıyordu.. Bu yüzden ben hep yarım kalırken; O, aheste aheste tamamlanıyordu.


Son sigaramı içip yatağıma uzandığımda saat 4’e geliyordu.. Sabah 06:30da uyandırılıp, hazırlanıyor ardından kahvaltı edip sabah etüdüne giriyorduk.. 50 dakikalık sabah etüdünden sonra 10 dakikalık bir tenefüsümüz vardı.. Dersler 08:30’da başlıyordu.. Her ders 45 dakikaydı.. İlk tenefüs 15 dakika, ikinci tenefüs ise 30 dakikaydı.. Bu 30 dakikalık tenefüste topkek, gofret, puding, süt ve meyve vs tarzı atıştırmalıklar kıymetli okulumuzun ikramıydı.. ardından 15 dakikalık bir tenefüs daha ve sonrasında 45 dakikalık ders.. 12.30da hepimiz öğlen yemeğine inerdik, üzerimize dört derse girmiş olmanın bindirdiği dört dörtlük bir uyku haliyle.. Yemekten, idaredekiler masasını terketmeden kalkmamız yasaktı.. Yesek de yemesek de beklerdik taşaklılar bitirsin tıkınmayı diye.. Ardından “Çıkmak serbeeeeeest!” diye bağırırdı yemekhane nöbetçisi.. Yemekhaneyi ilk olarak benim gibi sigara içen öğrenciler terkederdi, taşaklılar hazır yemek üstü ağırlaşmışken yakalanmadan keşlenebilelim diye.. 1:15’te öğleden sonraki ilk ders başlıyordu, ardından 15 dakikalık tenefüs ve 2:15’te ikinci ders.. Öğleden sonraki bu derslerde bi sik öğrenemezdik. Çok özür dilerim yaa ben bu öğleden sonraki derslerde bir şeyi çok iyi öğrendim: Salya akıtmama mücadelesi vererek gözlerim açık şekilde uyumak.. ve 15:00 da dersler biter.. Tam “Offf bi koğuşa gidem de serem şu taşakları” derken çığırtkan öğrenciler yırtına yırtına bağırırlar “19 Mayıs çalışmasında görev alan öğrenciler 15:30’da çim sahada olcak! Gelmeyene ve geç gelene hocalar ceza yazıcak!”.. Ardından okul kıyafetlerini paşa paşa çıkarırsın ve spor kıyafetlerini üzerine geçirip çim sahanın yolunu tutarsın.. Hava 99dereceyken yerler yaş olur bu mevsimde.. Onca yorgunluğun üstüne o sıcağı yerken, yerler yaş diye götünü değdiremez, dikilirsin öyle ayakta.. Yüzlerce kişiden bir kaçı hata yaptı diye o provaları sil baştan bir kaç kere yaptırırlar, taa ki herkes düzgün yapana dek.. Saat 18.00’da “Hadi gençler bugünlük bu kadar yeter, gidin dinlenin biraz” diye gönderirler koğuşlara dalga geçer gibi.. O bitkinlikle kendi koğuşuna varman 18:15’i bulur.. Soyunup bornozlarını giymen ve duş alıp kurulanıp okul kıyafetlerini giyip yemeğe gelmen için 45 dakikan var.. O yüzden ben hep o “yıkanma” bölümünü es geçerdim “Yarın yıkanırım yeaa” diyerek.. Doğruca okul kıyafetlerimi giyip kantine gider kitap okurdum yemeği beklerken.. 19:00’da akşam yemeğini hatırlatan zil çalardı.. Pavlov’un iti gibi ağzım salya dolu inerdim o yemekhane merdivenlerini.. Yine nöbetçi hocalar “Çıkabilirsiniz” diyene kadar yesek de yemesek de beklerdik orda.. Yemekhane nöbetçilerinin “Arkadaşlar çıkabilirsiniiiiiiz!” anonsuyla yine sigara içenler olarak ilk biz fırlardık yemekhaneden.. 20.00’da ilk akşam etüdü başlardı.. Etüdler 50 dakika demiştim.. ardından 10 dakikalık bir tenefüs.. ve ikinci akşam etüdü.. Bu ikinci akşam etüdü bazen nöbetçi hocanın insafına kalırdı.. İlk etüd sonunda “İkinci etüde kalmak isteyen kalabilir, istemeyenler için koğuşlar bloğu açılacaktır” anonsu yapılınca tellerim gülerdi.. ki bu anonsu çoğu zaman beklediğimle kalırdım.. Bu arada koğuşların olduğu blokların “uyumaya izin verilmediği” saatlerde kilitli tutulduğunu öğrenmiş oldunuz.. Sonunda yat yoklaması saati gelir: 22:00. Yoklamanın alınması yarım saat sürerdi, ve bu yarım saati ranzalarımızın önünde sıralanmış olarak beklerdik.. Tüm bunları uzun uzun yazdım, çünkü hem ET ile sabahın 4’üne kadar çizim-prova olayıyla uğraşarak nasıl bir eziyeti göze aldığımı bilin istedim hem de Keş yüzünden uykusuz geçirdiğim o gecelerden sonra uyandığım günün bana bindirdiklerini.. O yüzden, uğruna uykumdan vazgeçtiğim kişinin benden vazgeçmek gibi bir lüksü yoktu.. Taşakların kopsun Keş!

Yorumlar