Bölüm 119

O yüzden “arkadaşlarım” önemlidir benim.. Öyle önemlidir ki, yeri gelir kendimi hiçe sayarım.. Arkadaşımın canını yakan her neyse, acımam; elimden geliyorsa acıtırım, gelmiyorsa beni de acıtmasına müsade ederim.. Çünkü kolay kazanmadım ben hiç birini..


Güneşi kolkola uyandırdık; Sırık, Tuborg, arkadaşımın kuzeni, Efes, ben ve arkadaşım.. Solumda çocukluğum boyunca “yakıştırıldığım” arkadaşım, sağımdaysa beni kendine “yakıştırdığı” halde olacakları “kendime yakıştıramadığım” arkadaşım.. Arkam karanlık, önümüzse “başlangıcın turuncusu”.. “Biz” lebi deryaya, hayat da “biz”e çok yakışmıştı..


Uyuşan bacaklarımız yüzünden birbirimize tutunarak ayağa kalktık, ve ben çocukluğumdan beri ilk kez tutabildim arkadaşımın elini.. Sıra o nefret ettiğim “vedalaşma” olayına geldi.. Ellerimize yapışan kumları pantolonlarımıza sildikten sonra arkadaşlarım, arkadaşlarıma veda etti.. Sıra bana geldiğinde “Dikkat et kendine” dedi.. “Bilirsin hiç beceremem” diyerek gülümsedim.. Gülmeye başladık.. “Olsun, elinden geldiği kadar…” dedi kocaman gülümseyerek, “O zaman, yeniden görüşene kadar.” dedim sarılırken, “Peki.. Yeniden görüşene kadar..” dedi..


O an’ı nasıl anlatabilirim hiç bir fikrim yok şu an.. Anlatsam da, “biz”i kimse anlayamazdı.. Zaten tam da bu yüzden “Yeniden görüşene kadar…” derken susmuştuk.. Bir daha ne zaman görüşürüz Allah kerim..


Dost muhabbeti moral mastürbasyonudur.. Doya doya boşalmıştık, öyle güzel boşaldık ki gecenin karası sabahın beyazına döndü.. Biz de evlerimize..


Eve dönerken Efes’le Tuborg tutturdu yürüyelim diye; Sırık, “Abi yürüyelim ama sizin bacaklarınız kısa…”, ben de “Tamam ben alışığım da siz alışkın değilsiniz..” diyerek vazgeçirmeye çalışıyordum.. Ama Efes’le Tuborg bu sana, içimizi kazımadan dururlar mı?! “Peki!” dedim burnumdan soluyarak.. Sırık gülüyordu “Tamam yeaaa bana göre hava hoş” diyerek.. Dört kafadar başladık sahil boyundan yürümeye, neymiş efendim manzarayı izleyecekmişiz.. “Amk, evden izlesek olmuyor mu yaa!” diye homurdanıyordum, “Bırak abi bırak yaaa, kendileri şikayet etmeye başlayacaklar” dedi Sırık.. Efes hala “Ne şikayet etcem abi, ben memlekette her sabah 10km yürüyüş yapıyordum” diyordu.. Tuborg “Siktir lan ordan yarraaaam, sen oturma odasından mutfağa gidip su bile içmiyon!” diyerek patlattı bi tane Efes’in kafasına.. İkisi önden birbirini kovalayıp şamarlayarak koştururken, ben de Sırık’la tempolu bir şekilde yürüyordum.. “Hayır abi ya, bu ikisi farkında mı 14km’nin kaç metre ettiğinin?” dedim Sırık’a.. Sike sike o yolu yürüyeceğimizi biliyordum da ben hala “Haklısın, yürüyemezler”i duymanın davasındaydım.. “Haklısın abi, ama salla yeaa! Bize sabah sporu olur, o ikisine de ceza” dedi gülerek.. “Kaç tane içtin la?” dedim Sırık’a.. “Niye lan ne oldu?” dedi, “Bu kadar mutlu olacak ne var, ben onu merak ettim.. Sabah sabah götümüz donmuş bir şekilde onca yol yürüyeceğiz diye mi bu sevinç?” dedim.. Gülmeye başladı yine ve ekledi “Abi ne de olsa ikna edemicez elemanları, ben de o yüzden keyif almaya bakıyorum..” diye.. “Ha yani 10 kişi sikse seni, çok şükür ki 20 kişi değillerdi diyeceksin ha?” dedim gülerek.. “Derim valla, hem ilki kadar acıtmaz geriye kalan dokuzu” diyerek omzuma vurdu.. “Sikiim kafanı amk” dedim gülerek.. Sırık’ı çok iyi tanımasam “Bu çocuk ibne” derdim.. ama bu mantık hep rahatlığından kaynaklanıyordu.. Sinirsiz bir çocuktu yaa, abi bir insan hiç mi isyan edip küfretmez? Yok, tık yok! “Evde sigara bitmiş” diyorum, “Al benim son tekimi de iç o zaman” diyor.. “E sen napcan oğlum?” diyorum.. “O da bitince beraber alıcaz” diyor.. “Şimdi alalım o zaman göt!” diyorum; “Olmaaz, şu anda işim var” diyor.. “Ne işin var?” dediğimdeyse “Sıradaki şarkıyı bekliyorum” diyerek televizyonu işaret ediyor.. Yok böyle bir rahatlık.. “Abi siktir et şarkıyı yaa, yine çıkar o zaten” diyorum, “Yine çıkarsa yine dinleriz” deyip gülüyor.. Bir de öyle seri yanıt veriyor ki, sana sinir olmaya vakit bile kalmıyor..


Biz yolun yarısından fazlasını tüketmiştik; Efes’le Tuborg da bizi.. Bir şikayet ediyorlar ki görmen lazım, sanki zorla yürütmüşüz piçleri! İçim ezildi, midem kazındı, başım ağrıdı.. Sırık da yanımda hiiiiç siklemeden gülerek yürüyordu “Abi duymuyor musun yaa ne diyorlar!” dedim koluna dirsek atarak.. “Duyuyoruumm.” dedi sadece.. “Vırvır konuşacaksanız biraz arkadan yürüyün, hem bizim bastığımız yerlere basın daha az yorulursunuz” dedim.. “Siz nereye basıyorsunuz ki?” diye sorunca Tuborg, ölene kadar susmak istedim.. Sırık hala gülüyordu, öyle çok eğleniyor ki sinirimden patlıyorum böyle! İçimden “Bir daha böyle 3 kişi birden davet etmeye kalkarsam telefonum bozulsun, dilim tutulsun!” diyerek kendime sarmaya başladım.. En azından kendimle konuşurken “kendime” hak verebiliyordum.. Eve yaklaştıkça Sırık daha fazla eğlenmeye başladı, içimden “Kafası güzel garibimin, napsın o da insan işte…” diyerek sakinleştiriyordum kendimi ama Efes’le Tuborg’un çaresi yoktu.. Dakika başı “Ahhhh! Offffff! Yorulduuuum! Ya buralarda su satan bi yer yok mu? Peki ya buralarda gofret falan alabileceğimiz bir yer yok mu? Ne kadar kaldı? Geldik mi? Daha ne kadar var ki? Çok mu var daha? Iyyyyy, ayağım su topladı; yürürdüm ama ayakkabı vuruyor! Çok oturduk diye bacağım çekti arkadan, yoksa bana koymaz yürümek de kramp giriyor işte……”


Ben hayatımda hiç kimseyi cevap vermeksizin böylesine uzun dinlemedim.. Eve girdiğimizde doğruca tuvalete gidip elimi yüzümü yıkayarak odama çıktım.. Efes “Yaa acaba kahvaltı mı yapsak” deyince “Dolap orda, şişmişsin zaten hayvan gibi; utanmadan hala yemek peşindesin..” diyerek yatağa serildim; yerde yatma sırası Sırık’la Tuborg’taydı.. Hepsini ayrı ayrı çok seviyorum, cidden bir ay ayrı kalsam içime oturur.. Ama bu şekilde sürekli “mıçmıç” olmaya katlanamıyordum.. Uyumsuzum abi! Uyumsuzum lan! Hem biliyorlar böyle olduğumu, bilerek üstüme geliyorlardı.. Efes aşağıdan kahkahalar atarak gülüyordu hala. “Afiyet olsun!” diye seslendim özür dilercesine; “Ahahaa bak bak diyordum abi ben uyumadı o diye” diyordu diğerlerine.. “Gel beraber olsun!” diye seslendi gülerek.. “Uyuduuuuuum” diye seslenerek yastığıma gömdüm kafamı..


İyi bari.. Bir günü daha kalp kırmadan atlatabildik…

Yorumlar