Bölüm 49

Okulun ıssızlaşmasının yarattığı duygusallığı üzerimden atabilmek için kantine indim, brownie ile buluşcaktım, ilk uzun süreli ilişkim o benim.. Burnumu kantinin camına dayamış, içerde ne var ne yok bakıyordum.. “Oha kahvelisi gelmiş kantine, kahvelisi var artık yuh” diye bağırdım birden.. “Bana da alırsan, sana yer ayırdım beraber izleyebiliriz televizyonu” diye seslendi Gürbüz.. Gözlerim kalp kalp kantinciye bakıyordum.. “Abi ne kadar var o kutu içinde?” diye sordum.. “20-25 bişiler vardır işte” dedi.. “Tamam bi tane ver bana.” dedim.. Zavallı adam bir brownie’yi koymuş önüme, yüzüme bakıyordu parayı almak için.. Dedim “Abi sen bir kutu ver bana ordan”.. “Napcan bir kutuyu yeaa” diye offladı yüzüme yüzüme, “Götüme sokup ordan yalatcam” dedim.. Bizim okulun kantincileri, okul personelindendi; yani yaptıkları satış onlara bir şey kazandırmıyordu, sadece kantini açmaları ve arada orda durmaları yeterliydi.. O yüzden sik sik konuşuyorlardı böyle bir şeyi çok almaya kalkınca.. Neyse ben aşk kutumu kucaklayıp Gürbüz’ün yanına oturdum.. “Oğlum lan bu ne” dedi Gürbüz, “Aşk” dedim.. Anıra anıra gülerek kutuyu parçaladık..


Koltukta bilerek hayvan gibi yayıldım, bu sayede başımı Gürbüz’ün omzuna yaslayabiliyordum.. O da kolunu omzuma atmıştı.. Bu çocuğun kendine has bir kokusu vardı.. Ter desem değil, parfüm desem o da değil; hani herkesin bi öz-kokusu vardır ya.. Ben Gürbüzü koklamaya doyamıyordum.. Ne zaman böyle omzuna yatsam ya da yan yana yürüsek burun deliklerim bozuk para gibi açılıyordu..ve yine burun deliklerimi açmış Gürbüz’ü çekiyordum içime.. Sapık mıyım neyim abi, koklama fetişim var sanırım.. Kıyafetlerimi koklaya koklaya ayırıyordum, gün içinde onlarca kez elimi kokluyordum, şimdi farkına vardım ki ben Gürbüz”ü de harıl harıl kokluyordum..


Hafta boyunca idare ET’nin kitapçıktaki çizimleri benim yaptığım konusunda uyanmadı.. İşin garip tarafı, çizimleri gören hocalar onları benim çizdiğimi bilmelerine rağmen idareye karşı beni koruyup adımı sır gibi sakladılar.. Hayatımda ilk kez sisteme aykırı bir eylemim sistemin adamları tarafından görmezden gelinmişti.. O yüzden ben de dertsiz tasasız Gürbüz’ü koklayabileceğim bir cuma gecesinin keyfini çıkarıyordum.. Bu haftasonu, haftalardan beri ilk kez Keş cezalı değildi, siktirolup gitmişti evine. ve Gürbüzle uzuuuuuun bir aradan sonra yine yalnız kalabilmiştim.. “Özlemişim danayı” diye geçiriyordum içimden beraber televizyon izlerken.. Başım omzunda yaslı dururken, dudaklarım boynuna değdi değecek şekildeydi.. Kantinde de çok fazla kişi olmadığından sermiştik taşakları iyice.. Ara ara bana dönüp izlediğimiz Yeşilçam filmi hakkında espri yapıyordu.. Yaptığı esprilere gülüyordum gülmesine, Gürbüz espri yapmış gülünmez mi ama konuşurken filme dalıp konuştuğu şeyi unutsa ve bana “Az önce ne diyordum?” diye sorsa hönk diye kalırdım orda.. Dediklerinden birini bile dinlemiyordum.. O an burnumun ucuna değen boynunun sefasını sürüyordum.. Bir elim de beliyle karnı arasındaydı.. Bu yaşıma kadar seks için para ödememiştim ama Gürbüz o an “Seni sikerim ama bana şu kadar ödemen gerek” dese hiç düşünmeden kredi bile çekerdim..


Biz öyle televizyon karşısında serilmişken koltuklara, Gürbüz’ün brownielerle, elleri ve ağzı arasındaki k*os; benim madenim, kalbim ve beynim arasındaydı.. Yeni bir savaşı daha kaldıramazdım.. Savaştan ziyade yıkım.. Bir arkadaşlığın daha amına koymayı cidden göze alamazdım, almamalıydım.. Yerle bir olmuş onurumun üzerine tüy dikmekten başka bir şey olmazdı bu.. Gerçi savaş başlıbaşına bir k*ostu.. Taraflardan biri tamamen yok oluncaya kadar “öyle göte böyle yarrak” demekti.. Dişe diş.. Göze göz.. Onur mu ne diyorlar buna.. ama savaşta onur yoktu.. Savaş sonuca odaklıydı.. “Gardını al şovalye” diyen adamı atı bile sikmez, o yüzden savaş “gardını düşüreni” o an mahvetmekti.. O yüzden şarkılar da ikiye ayrılmamış mıydı? Bir kısmı “Aşk, uğruna kan dökmeye değer bir savaştır laylaylom”ken, diğer kısmı “Yeter ki onursuz olmasın aşk böhüüüüü”ydü.. İbneliğin onurlu bir tarafı var mıydı ki ibnelerin aşkında onur olsun? Aklım sikişle felsefe arasında gidip gelirken “Hiç olmadı Onur diye birini bulur, onurlu onurlu sikişirim” dedim kendime.. Bir anda ET’nin kendini kaybettiği gibi kaybetmiştim kendimi.. Gürbüz’ün yanında öyle bir haykırıyordum ki gülerken, Gürbüz ensemden tuttuğu gibi “Hep sigarasızlıktan oluyor bunlar, yürü” diyerek beni koğuşlara doğru sürüklemeye başladı.. Arada duruldukça “Ya abi kusura bakma” diyordum ardından yine krize giriyordum.. Bir an sakinleşir gibi oldum, bir yandan da aklından ne geçti de bu kadar güldün diye sorarsa ne bok dicem diye düşünüyordum.. Ardından “Onurumu siktim, o da benim ağzıma verdi” derim diye düşünüp yeniden yarıldım.. Harbiden de ne dicektim ben bu çocuğa şimdi..


Allah’tan Gürbüz 10 dakika önce merakla sorduğu şeyleri 10 dakika sonra hatırlayamayacak kadar dana biriydi.. Gürbüz’lerin koğuşa geçtik, sigaralar ondandı o akşam.. Ben yine kibarlık olsun diye “Oğlum lan sende az varsa benden de yakabiliriz” dedim.. “Saçmalama lan yarın izne çıkcam, sikeriz benim pakedi bu gece” dedi..

Yorumlar