Bölüm 117

Bir saati böyle alıntılar paylaşıp atışarak geçirdik.. Kızcağız kitabına geri döndükçe bu sefer Sırık’la Efes başlıyordu kafamı ütülemeye “Abi söylesene lan! Akşam buluşak mı desene lan!” diyerek.. “Buluşmayak abi! Ayranımız yok içmeye, fantayla mı gitcez sikişmeye!?” dedim gözlerimi irice açarak.. Tuborg, sırtüstü güneşlendiği yerden, kafasını bize çevirerek “Adam haklı beyler, sondaja devam!” deyip yeniden yattı. Tshirtlerimizi ısırarak gülüyorduk.. Evdeyken “garılara gayacauk” diye yeri göğü inleten laleler, plajda nasıl efendi takılıyorlar sormayın.. Sanki “am” peşinde koşan, “meme”ye ağız sulandıran onlar değilmiş de benmişim.. Evden plaja gelene kadar yaptığımız yavşak muhabbetler yüzünden gözlerimi “meme”lerden alamıyordum.. Bizim plajdaki memeler yer yer denize dik, ara ara da paralel şekilde uzanıyordu.. Daha öncesinde hiç dikkat etmediğim bir şey olduğu için de hayretler içinde izliyordum; ne kadar çok çeşit vardı öyle! “İsyankar memeler favorimdi.. Üzgün memeleri sevemedim.. Geçimsiz memeler göz yoruyordu.. Aşık memelerse sıcakta hiç çekilmez yani.. ” Kendimi “memenin kitabını yazmaya hazır” hissediyordum..


Kitabın Adı: Ah Memeler!


Kitabın İçindekiler:


Önsöz= Dam üstünde un eler, dam üstünde un eler; tombul tombul me’me’ler (kesme işaretlerinin sebebi o duanın “mehg mehg ler” diye okunmayınca kabul olmaması)


Giriş= Duayı yanlış okuyan gencin dramı.. Ahhh MEMEdim MEMEdim, sana beeeen giiitme diyemedim…


ve genç adam “O Meme”yle karşılaşma umuduyla yollara düşer.. Zavallı gencin hayatından geçen memeleri anlattığı seyir defteri:


“Bölüm 1= İsyankar Meme:


Baş kaldırmış, dik memelere denir.


Bölüm 2= Üzgün Meme:


Başını eğmiş, sarkık memelere denir.


Bölüm 3= Geçimsiz Meme:


Yollarını ayırmış, ayrık memelere denir.


Bölüm 4= Aşık Meme:


Aralarından su sızmayan, bitişik memelere denir.” bölümlerinden oluşur. Genç adam hala aradığı memeyi bulmuş değildir.. Durmak yok yola devam!


Mutlu Son= Genç adam aradığı memeyi bulur.. Çağıl çağıl çağıldayan, gür bir meme! ve fonda o şarkı çalarken genç adam meme’ye doğru koşmaya başlar:


“Salla salla, gür memeler çağlasın; salla salla, yer yerinden oynasın!”


Düşüncelerimi “meme”lerden arındırarak, yine “mimimüs”çe konuşmayacağımdan emin olduktan sonra boğazımı temizleyip “Pşşşt yavruuum! Off be! Ne güzel okuyorsun öyle” diyerek “:p” ifadesiyle Bayan Meme’ye baktım.. “hahahaha! Alemsin yaaa, ne oldu?” dedi.. “Okey oynasak mı ki?” diye sordum.. Efes’le Sırık sanki bu soruyu sormamı bekliyorlarmış gibi “İvit ivit ivit” demeye başlamışlardı.. “İyi ama biz üç kişiyiz, nasıl olcak o?” diye sordu Bayan Meme.. Bu sefer Sırık’la Efes “Evet yaaaaa” diyerek onu desteklemeye başlamıştı.. “İyi o zaman önce bi tavla turnuvası yapalım; en iyi dört kişi okey oynamaya geçer, diğerleri de plaja döner?” diye bir öneri salladım.. “Eh hadi o zaman” diğerek hep beraber plajın yola yakın olan kısmındaki çardaklı büfeye geçip bir masanın etrafına oturduk..


Kıran kırana geçen bir buçuk saatin ardından kızlar plaja döndü ve biz dört salak okey oynamaya başladık.. “Yok abi yok yaa, yenildi dedirtirmiyim ben kendime, yok yok asla” deyip duruyorduk birbirimize.. Çünkü “ergen olmak” bunu gerektirir.. Doğrusu benim de işime gelmişti “meme”lileri göndermek, boş yere kendimi kasıp kibar olmaya çalışarak tüketmeyecektim enerjimi.. Gerçi ona tüketme, buna tüketme; sanki uçak gemisi çalıştırcam bu enerjiyle, tribimi sikeyim!


Akşamüstü plaj tenhalaşıp, okey kabak tadı verince; yine çöktü hüzün bizimkilere.. “Offf amk, bari sen yenilseydin de kızlardan en az biri masaya otursaydı, böylece diğerleri de muhabbete kalırdı ne güzel!” diyerek birbirlerine sarmaya başladılar.. Sırık, Efes’le Tuborg’u sakinleştirmeye çalışırken bana kaş göz yapıyordu “Hay amk yardım etsene” der gibi.. “Aman yaa, onlar çirkindi zaten.. Akşam için iki arkadaşıma haber vercem, bari muhabbeti kafa olan birileriyle içer birbirimize sarmayız..” dedim.. Bir anda masayı ölüm sessizliği kapladı, ve ardından gelen soru; “Kız mı arkadaşların?”


“Valla hacııı, muayeneye sokmadım kız olup olmadıklarını öğrenmek için ama gaffan gadar memeleri var ikisinin de…” dedim artist artist.. Sırık “Yaa muhabbetleri gaffa olsun yeter” diyordu ama Efes’le Tuborg çoktan birbirine sarılmış “hiiiiiiiiiiiiiiiiiiiih” diye çığlığımsı sesler çıkarıyorlardı.. “Ya sikicem amk ne abaza çıktınız lan” dedi Sırık gülerek.. “He amına koduuuum he, duyan da her gün am sikiyon sanacak!” dedi Tuborg ve Efes’le “çak kardeş!” diyerek yeniden birbirine sarıldılar.. “Anlat bize Anıl, bize memeleri anlat!” dedi Efes.. Masayı yumruklayarak gülmeye başladık.. “Ya Abi abazalıkla am sikmenin ne alakası var, her gün am siken abazalarla dolu piyasa..” dedi Sırık..


***


9 Ocak, evet, benim doğum günüm.. Bunun anısına, bu bölümün sonundan başlayarak bir sonraki bölümün de tamamını “hikayemin akışını bozmayacak nitelikte”, “kendimce” özel bir bölüm tadında hazırladım.. 118.Bölüm’de tek satır kurgu yok.. Ne yazdıklarımda ne de paylaştığım medyada.. Ben bu bölümü ve bir sonrakiyi “yarın, doğumgünümde” yayınlayacaktım.. Dayanamadım..


Bir sonraki bölümdeki medyaya kendi fotoğrafımla beraber bir de bağlantı ekledim.. Bölümün tamamını okuduktan sonra “medyadaki bağlantı”yı da ne olur sonuna kadar izleyin.. “116 adet Bölüm + 3 adet Buçukluk” boyunca hiç medya paylaşımlarında bulunmadım.. Umarım bu yaptığım “ilkler”, aynı zamanda da “son” olur.. 118.Bölümü okuyup o bağlantıyı sonuna kadar izleyenlerin düşüncelerini “yorum” olarak bekliyor olacağım. Okuyup izledikten sonra hala benimleyseniz, doğumgünümü “nice yıllara” diyerek kutlamayın.. Bugüne kadar okuyup da “vote(oy) vermeye üşendiğiniz” tüm bölümlerime yıldız yağdırın, yağdırın ki profillerinizde görünsün hikayem.. Ne kadar “görünür” olabilirsem, o kadar “anlaşılır” oluruz.. Biliyorsunuz ben hiç “vote(oy)” kaygısına düşmedim burada yazarken.. Hala oy kaygım yok, benim tek derdim “sesimizi duyurmak”.. ve ben sizin de “sesinizi duymak istiyorum”;bu akşam yayınlayacağım Bölüm 118’in altına “bölüm ve de medya bağlantısı hakkındaki” düşüncelerinizi uzuuuun uzuuun yazın bana.. O bölüm altındaki tek bir yorum’a dahi yanıt vermeyeceğim; siz beni bölüm boyu okuyacaksınız, ben de sizi yorumlarınızda.. Biz, evet biz birbirimizi anlayacağız.. Anlamak zorundayız!


Ben “bize ne yaptıklarını” anlatacağım, siz “bize ne yaptığınızı” göreceksiniz.. ve ne ara “siz-biz” olduğumuzu.. Evet, bize bunu siz yapıyorsunuz! Nasıl mı? Susarak.. Sessiz kalarak..


“Tamam, sessiz kalmayın diyorsun da ne yapabiliriz?”


Beni anlatın onlara..


Bu bölüme eklediğim medyadaki şarkının tamamını dinlemeden lütfen diğer bölüme geçiş yapmayın.. Bu bölümdeki medya, diğer bölüm sonundaki medyayı izledikten sonra tüm gece dinlediğim şarkıdır.. Daha önceden dinlediğiniz bir versiyonu olabilir, olsun; bir kere de o “7:03″lük kaydı benim için dinleyin..


Ne demiştim? Yazmaya çalıştığım bu kitabı, kendilerine dayatılan kalıplara uyamadıkları için hayatları karartılan “faili meçhuller”e ve yine kalıplara sığamadıkları için yaşadıklarına pişman edilen “suskunlar”a………….


Beni, ben hala ayaklarımın üzerinde durabiliyorken, anlatın onlara..


“Çile’nin cinsiyeti yok!” deyin.. ve sorun onlara;


“Mutlu musunuz? Rahat uyuyabiliyor musunuz?” diye sorun.


ve söyleyin onlara;


“Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” deyin.


Hepinize iyi okumalar..


*** (medyadaki şarkı ceylan ertem, son bakış performansı)


Yorumlar