Bölüm 54

Tören çıkışında organizasyonda emeği geçen tüm hocalar bizlere göz yaşlarıyla teşekkür ettiler.. O anların verdiği duyguyu çoğunuz bilemezsiniz.. O gün bize “Bu vatan için ölür müsün?” diye sorsalar, “Sen yeri ve zamanı söyle, gerisine karışma.” derdik.. Şu aralar vatanını ve milletini sevmenin, ırkçılık ve bölücülükle eş tutulduğu günlerde yaşıyoruz.. Unuttukları bir şey var; onlar Atatürk’ün sarhoşken kurduğu devleti ayıkken yönetemiyorlar.. Bu dincilerin o müslümanlarla alakaları yok.. Müslüman benim babaannemdi, senin annen, ötekinin babası, bir diğerinin bacısı.. Müslümanlar bizdik ve bizdendiler.. Bizi “Olsun.. Onu da Allah böyle yaratmış..” diyerek hoş görüp sevebilenlerdi.. Bu dincilerin o müslümanlarla alakaları yok… O yüzden bir güzel sopalamıştık şerefsizleri.. Hocalar “….ve unutmadan, sabah çıkan vahim olaylardan ötürü sizi alnınızdan öpmek istiyoruz.” demişlerdi.. Hoş oldu..


Gözlerim hala Körfez’i arıyordu.. Gösterilerde bizi izlemiş miydi acaba, beni görmüş müydü?


Alsancak stadına geldiğimiz otobüslerle geri dönüyorduk.. Kafamı otobüsün penceresine yaslamış dışarıyı izliyordum.. Körfez şu anda bu şehirdeydi, belki verdiğim kağıtları kaybetmişti ve o da bir umut benden kendimi bir zaman bir yerlerde göstermemi bekliyordu.. Okula döner dönmez Pan’la koşarak koğuşlar binasına girdik ve sigara içmek için benim katıma çıktık.. O ilk katta olduğu için bu saatlerde basılma riskimiz yüksekti.. Bizim kattaki ikinci tuvalete girip birer sigara yaktık.. Bu arada her katta iki tuvalet vardı.. Biri kat koridorunun başında, diğeriyse sonundaydı.. Genelde hademelerin tembelliğinden bu tuvaletlerden sadece biri açık olurdu.. ama bugünün şerefine tüm tuvaletler bizim emrimize amadeydi.. Pan’la tuvalette sigarayı somura somura içerken, Keş’le Gürbüz girdi içeri.. Gürbüz “Aha Anıl da burdaymış, nerdesin oğlum yaa bütün gün seni aradım.. Keş’e de senin Körfez’i anlatıyordum” dedi.. Birden sırtımdan aşağı kaynar sular boşaldı, Gürbüz’ün ebesine bacağımı sokasım geldi.. “Hmmm.”ladım sadece.. “Anlatsana oğlum, o hatun bizim okuldan kimseye yüz vermedi; herkes ona kağıt vermek istedi ama o tersledi.. Ne dedin de hatun seninle o kadar ilgilendi?” diye yineledi Gürbüz.. O anda Keş’in bütün dikkati üzerimdeydi.. Ne desem bilemedim bir an.. İki saniyelik düşünmeden sonra “Bir şey demedim yaa sadece buluşmak isterse sevineceğimi söyledim” dedim. “Yok lan o hatun seninle ne buluşcak” dedi Keş.. “Senin sevgilin İzmir’de söylemesi kolay tabi, benim hatun memlekette abi..” dedim gözlerine bakarak.. “Bırak oğlum yaa.. Umarım arar da buluşursunuz ama çok da umutlanma derim ben sana” dedi Keş.. “Yaa sen bakma bu dallamaya, arar oğlum takma kafana” diye araya girdi Pan, ardından “Siktir git oğlum işin mi yok lan, hem senin hatun merak eder şimdi, ara da bi haber ver” diyerek Keş’in saçlarını okşadı.. O an içimin yağları eriyordu böyle, Pan’ı omzuma alıp okulun etrafında üç tur koşasım vardı.. Pan harbiden de kardeşim olmayı hakeden ilk ve tek kişiydi bu hayatta.. Öncesinde kardeşim dediklerime cömertlik etmiştim ama Pan cidden bunu hakederek dedirten ilk kişi..


“Ne diyon amk!” diye atarlandı Keş bir anda.. “Bilmem, sen ne diyon?” diye diklendi Pan.. Kavga çıktı çıkacak derken araya Gürbüz girdi “Şşşşşt beyler bi sakin olun yaa şakalaşıyoruz şurda sikmeyin keyfimizi” diye.. Benden çıt çıkmıyordu.. Kavga çıksa Pan Keş’i devirirken ben Gürbüz’ü oyalardım herhalde “Bırak halletsinler kendi aralarında” diyerek.. Ardından Keş “Mal mal konuşuyor şurda amk” diye iki adım geri gitti, Pan sinirden titriyordu “Adam gibi konuş siktirtme belanı” derken.. “Bi sik dedik mi la sana ne ötüyon” dedi Keş yeniden horozlanarak.. “Adam gibi konuş diyorum hala saçmalıyorsun, adamlıktan mı haberin yok?!!!” diye bağırdı Pan.. Keş “Sana bir şey demedim oğlum sen niye laf sokuyon!” diye düzeltti.. “Sana bir şey demem için bana mı söylemeni beklicez, sana mı sorcam ne zaman konuşacağımı..” dedi Pan.. Keş bir anda sakinleşerek “Tamam amk ya bir şey dediğimiz yok, hadi Anıl dostum umarım o dedikleri hatun arar da buluşursunuz” diyerek tuvaletten çıktı.. Tartışma boyunca tek kelime edememiştim.. Yüzüm kireç gibiydi.. Pan’a “Abi napıyon sen ya” diyerek döndüm, “Bu malı amcık amcık konuşturur muyum sanıyorsun, boşuna harcama o nefesini de çıkar birer sigara daha yakalım” dedi.. Hala sinirden titriyordu durduğu yerde.. “Tamam la sakin, ellerin titriyor bak.. Aç ağzını da ağzına vereyim” dedim sigarayı uzatarak.. “Gel bakalım kim kimin ağzına veriyor” dedi ve biz yine güreşmeye başladık.. ama bu sefer pisuvarların önünde, yerlerde yuvarlanıyorduk.. Umrumuzda değildi milletin çişini üstümüze başımıza bulaştırmak, “o an” bunu gerektiriyordu ve biz de “an”ın gereğini yapıyorduk.. Benim kafa pisuvarlar arasındaki seperatöre çarpınca durduk.. “Bi şey oldu mu lan” diye birden kafamın üstüne çıkıverdi Pan.. “Bırak bitlerimi kıtırdanmayı da içelim şu sigaraları” dedim gülerek.. “Amk hiç uslanmıcaksın dimi, illa bi daha devireyim istiyorsun seni” diyerek gülmeye başladı.. Sigaralar bittikten sonra Pan’ı bir daha elimden geldiğince bu kattan uzak tutmaya and içtim.. Tamam kavga etseler Keş’i devirirdi ama, sinirlenmesi nöbet geçirme riskini arttırıyordu.. Bir de Keş o yerinden çıkmış olan omzuna ters hareket falan yapar, yok abi, ben kardeşimi sokaklarda bulmadım..

Yorumlar