Bölüm 104

Asıl öğrenmek istediğim “PP’yle ne olup bittiği”ydi.. Ayrıca “kırmızı çakmak”la tanışmama vesile olanlar hala buralarda mı çok merak ediyordum.. Boyum uzamış, hafif de kas yapmıştım.. Daha ne bekliyorum ki eşşek sudan gelene kadar dövmek için? “Ne olsun, herkes aynı.. Ölen yok kalan çok işte.” dedi annem.. “Bizim PP’yle nasıl durumlar?” diye sordum.. “Değişen bir şey yok; hayvan, hep hayvandır.” deyip geçiştirdi.. Belli ki konuşup tadımızı kaçırmak istemiyordu.. “Ha annee; bu arada benim arkadaşlar gelcek bir iki haftaya haberin olsun” dedim, “Kim o arkadaşlar, nerden gelcekler, kaç kişi çağırdın?” diye sordu.. “İlk bir kişi gelcek, Sırık işte babasının tayini buraya çıkmış.” dedim, “Buraya derken bizim buraya mı yoksa Tekirdağ’a mı?” diye sordu annem.. “Yok be Tekirdağ’a işte, iki boğaz arası her yer burası!” diyerek gülmeye başladım.. “Tamam peki ya diğer ikisi nerelerden gelecekler? Bana bak iti kopuğu toplama başıma!” dedi, “Yok annem yaa, ikisi de aynı yerden geliyor onlar da bizim buralı; bunlar kardeş zaten” dedim.. “İyi tamam o zaman, buyursunlar gelsinler, siz senin odada takılırsınız.. Bak elalemin karılarını eve toplamak yok!” diyerek uyardı beni.. “Tamam tamam, kapıya benim kırmızı trafik lambasını yapıştırırım girmezler” diyerek gülmeye başladım.. “Kapıları karıştırıp bu yaşta babaanne yapma da beni” diyerek güldü.. Seviyorum ben annemi yaa, yanında utanmadan saçma muhabbetler yapabileceğim yegane hatun kişi!


“Anne ben biraz yorgunum, az uyusam olur mu?” diyerek yerimden kalkar gibi oldum.. “Ne uyuması oğlum denize git, güneşlen! Bu sıcakta o odada uyunmaz, yukarsı fırın gibi” dedi.. “Yok anne ben uyurum yaa, aslında bira mı alsak buz gibi, limon da koyarız içine offf nasıl gider şimdi” diyerek ağız sulandırmaya başladım.. “Tamam tamam, alkolik puşt! Babası danası herkes içsin zaten bu evde! Git! Uyur musun naparsın gözüm görmesin” diye gülerek kovaladı beni.. Odamın merdivenlerini çıkarken seslendim “Bu arada şu bizim Cem Abi’ler geldi mi bu sene?” diyerek.. “Yok oğlum görmedim hiiç” diye seslendi.. “Peki ya Şark Abi’yle Garp Abi’ler geldi mi?” diye seslendim yine.. “Eben burda oğlum, ona git istersen! Ay ne bileyim muhtar mıyım!” diye bağırdı.. “Tamam be ne kızıyon! Hadi ben kaçtım” diyerek odama çıktım..


Odama girdiğimde hakikatten de annemin dediği kadar sıcaktı, hatta bizim kamp çadırlarından bile çok daha sıcak.. O denli bir sıcak ki odadaki eşyalar bile ısınmıştı.. Banyomun penceresini açtım, sonra odamın balkon kapısını ve penceresini.. Yoldan geçen arabaların gürültüsünden bu şekilde uyumak zor olacaktı ama en azından şıpır şıpır terlemekten iyidir.. İç çamaşırsız da giyilebilen astarlı deniz şortlarımdan birini giyip üstsüz olarak uzandım yatağıma ve telefonumu aldım elime, “Ben eve vardım piç!” yazıp gönderdim.. İki dakika sonra yanıt geldi “İyi, git kendini parmakla şimdi!”.. Gülmeye başladım ve “Çok meşgulüm olmaz :(” yazdım.. “Hayırdır lan?” demiş.. “Sorma başıma gelenleri, Türk kahvesiyle sigara içerken bir anda denize gidesim geldi, ne yapacağımı şaşırdım; yetişemiyorum.” yazıp gönderdim.. “Dönüp dolaşıp geleceğin yer benim kucağım, biliyorsun değil mi?” yazmış.. “Otur çalış piç! Off deniz de nasıl güzel anlatamam.” yazdım.. 5 dakika kadar yanıt gelmedi, ardından “Tamam, sakin. Yataktayım ve odam yanıyor. Geldiğime çoktan pişman oldum.” dedim.. “Kalsaydın o zaman gerizekalı! Kalmak isteyeni zorla mı gönderiyorlar!” yazmış. “Sus ve yalamaya devam et! 4 gün kaldı senin çıkmana da…” yazdım. “Bilioz göt! Hadi şimdi siktir git, benim çalışmam lazım.” yazdı.. “aeo” yazıp gönderdim. “aeo.hsg” yazdı.. “hsg?” dedim.. “Hadi Siktir Git” diye yanıtladı.. Yatağımda gülerek uzandım.. Telefon hala karnımdaydı,


“Yalnızlığım benim sidikli kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi..” diyerek tavanı seyretmeye başladım.. Tatillerin ilk günleri kadar tatlısı yoktur derler.. Annemle kardeşim olmasa yemin ederim gider başka bir arkadaşın yazlığında kalır yine de uğramazdım buraya, bir insan kendi memleketinden bu kadar mı nefret eder.. Orospu çocuğu kaynıyordu bu topraklar; dedikodu desen, erkeği kadınından orospudur Trakya’nın.. Zaten bir memleketin kadınları ne kadar “delikanlı”ysa, erkekleri o kadar hain oluyordu.. Bütün gün kahvehanelerde laf sikiştirip, “hesabına” okey oynamaktan başka boka yaramayan “saçmasapan bir güruh”. Bir “am” sikmek uğruna dünyanın dilini döküp “aşk” yalanlarıyla insanları kandıran, ardından da o siktiği am’ı “skor”uymuşçasına kahvehanelerde ballandıra ballandıra anlatan orospu çocuklarıydı bunlar.. Bırak sen “göt sikmek” bile hoş görülüyordu, ama “kestaneyi çizdiren”i tekme tokat kovuyorlardı buralardan.. “Oğlancıymış” ile “İbneymiş” arasında büyük uçurumlar vardı, tıpkı “Çapkın Adam” ile “Orospu Karı” arasında olduğu gibi.. Girdikleri deliği “Sayı yaptım!” diye anlatırlarken, bacılarının damlarda sikişmelerini örtbas eden bir “erkeklik”ti bunlardaki.. Böylesine dar görüşlü ve fikirden uzak olmasalar bunca yıl “Aman kimse duymasın” diye korkarak tüm o eziyete katlanmazdım.. İzmir de gitgide çekilmezleşiyordu, bütün gün okulda kapalı kalmak da hayat mı amk!


Yıllar önce bir olay oldu bizim bu köyde, şimdilerde kimse konuşmaz bu olay hakkında.. Bir gün annemler tarladayken köye jandarma arabaları gidip gidip geliyormuş ama onlarca araba.. Annemler hayretler içinde gelip geçen asker arabalarına bakakalmışlar, ardından “Noluyor böyle köyde?” diye merak edip tarladaki işi bırakıp gitmişler.. Meğersem “Voldemort” yüzünden çıkmış olaylar.. Voldemort dedim o zavallıya, çünkü kimseler adını anmak istemezdi.. Voldemort en sonunda çileden çıkıp jandarmaya gidiyor ve benim şu an size anlattığım gibi, o da başından geçenleri ifade olarak vermeye başlıyor.. Meğersem köydeki adamların yüzde sekseni sikmiş bu garibi.. Evet Voldemort erkekti, hem de güzeller güzeli bir erkek.. Güneş saçlı, deniz gözlü, mermer gibi beyaz tenli bir erkek.. Köyden birine gönlünü kaptırmış.. Gel zaman git zaman Voldemort kendini bu gönlünü kaptırdığı genç “adam”a emanet ediyor, ve de onun oluyor.. “Adam” Voldemortu başlarda hoş tutuyor ve hemen her gece birlikte olmaya başlıyorlar.. Derken o “Adam” içtikçe yanında bir iki arkadaşıyla gelip Voldemort’u onlarla da birlikte olmaya zorluyor.. Voldemort direniyor haliyle ama ne fayda, “Öldürürüm seni, rezil ederim! İbneysen ibneliğini bil!” diyerek dövüyor canım erkek güzelini.. Voldemort korkusundan boş bir bağ evinde o “Adam”ın ve de arkadaşlarının ihtiyaçlarını gidermeye başlıyor.. Zamanla bu “Adam”ın getirdiği arkadaşlar da başka arkadaşlarını getirip getirip döve döve sikmeye başlıyorlar Voldemort’u.. Zorla soyup, tükürüklemeye bile gerek duymadan giriyorlar çocuğa.. Voldemort; yaşlısıyla genciyle, şişmanıyla zayıfıyla, uzunuyla kısasıyla, yakışıklısıyla çirkiniyle; kısacası sevdiği o “Adam” ve sevdiği o “Adam” yüzünden beraber olmaya zorlandığı onlarca adamla beraber olmak zorunda kalıyor.. Tehditler o kadar büyüyor ki “Sen kaçarsan ananı bacını getiririz buraya, senin yerine onları sikeriz!” diyorlar.. En son durum “Dünyayı yaksanız umrumda değil”e dönüyor ve Voldemort soluğu jandarmada alıyor.. Devamında ne mi oldu? Voldemort köyden siktir edildi.. Geriye kalanlarsa “Genç adam işte bunlar, bir hata yapmışlar” denilerek affedildiler.. Şu anda hepsinin karısı çoluğu çocuğu var.. Ve bugün hala hayattalar! Voldemort aradan 20-25 yıl kadar geçince köye geri dönüyor, bu süreçte zorla evlendirilmiş ve bir de çocuk yapmış.. Hala çok yakışıklıydı.. Voldemort eşiyle köye gelir gelmez, köyün tüm orospu erkekleri kahvehanelerden evlerine dönüp karılarına “Duydun mu ibne geri dönmüş” dediler.. Bu “Duydun mu ibne geri dönmüş” diyenler, Voldemort’u siken orospu çocuklarından başkası değildi, ve o sikenlerin babaları köyde “evlatlarını yoldan çıkaran ibne”yi istemediler.. Şu aralar duyduğuma göre Trakya’nın çok başka bir köyünde yaşıyor.. Tabi ona yaşamak denirse. Hani demiştim ya “Sırf o kalıplara uymadıkları için yaşadıklarına pişman edilen suskunlar” diye, işte Voldemort da onlardan biriydi..

Yorumlar