Bölüm 61

Yoklama biter bitmez çıktım kısımdan.. Sıramın altındaki sigara paketlerini de yanıma almıştım, ölmeden önce hepsini içeyim de ziyan olmasın diye. Bu utançla daha fazla yaşamak istemiyordum.. Yaşarken yarrak gireceğine ölünce toprak girmesi herkes için en doğru olanıydı.. İbnelik peşinde koşarken aşağılanmaya alıştım da şu hayatta bir kez olsun “onlar için doğru olan”ı yapmaya çalışırken küçük düşürülmek fazla gelmişti bana.. Ne kendi seçtiğim yolda doğru düzgün yürüyebiliyordum ne de onların bana uygun gördükleri kalıpla eşleşiyordum.. Okul bahçesine çıkıp gökyüzüne şöyle bir baktım.. Ardından üzerime okul içi kıyafetlerimi giymek için koğuşuma çıktım.. Koğuşların olduğu blokların arasında tenis courtalarına giden yollar vardı.. Üstümü giyinmiş şekilde courtlara doğru yürümeye başladım.. “Pşşşt” deyip ıslık çaldı biri, herhalde koğuşlardan birinde birileri hazırlık sınıflarına sesleniyor diyerek yoluma devam ettim.. Arkamdan patpat ayak sesleri duyunca döndüm, Keş “Beklesene” diyerek koşuyordu.. Yanıma geldiğinde “Tshirtünü senin yatağına bıraktım, merak etme ne sigara yanığı ne de leke var” dedim.. “Haa tamam sağolasın” dedi.. “Asıl sen sağol, günü kurtardın.. Neyse sonra görüşürüz” deyip gülümseyerek arkamı döndüm ve yürümeye başladım.. “E nereye gidiyon oğlum böyle” dedi.. “Öyle dolaşcam biraz” dedim.. “Benim de canım sıkkın dur bekle beraber dolaşalım” dedi.. İçimden koşarak uzaklaşmak gelse de “Yaa cidden moralim bozuk, yalnız kalayım biraz” dedim.. “Tamam o zaman bekle ben benim pakedi alıyorum” dedi.. “Abi yalnız kalayım dedik dimi!” diyerek yükselttim sesimi.. “İyi işte ben de konuşalım makara yapalım demiyom, sen yalnız başına otururken ben de yanında sana sigara yakarım” deyip gülümseyerek koğuşlar bloğuna girdi..


Kaybolmanın tam zamanıydı. “Bir işi de doğru düzgün becereyim” diyerek çim sahaya doğru yürümeye başladım.. Bir yanım koşarak uzaklaşmak, diğer yanım durup onu beklemek istiyordu; ben yine iki yanımı da dinlememiş yürümeye başlamıştım.. İçimden bir umut belki yetişir diyordum.. ama yetişsin de istemiyordum.. Bu düşünceler içinde çim sahayı geçip hafif koşar adımlarla Pan’la olan gizli yerimize gittim.. Jeneratör tam güç çalışmadığı için kulakları sağır edici bir gürültü yoktu ortada, ama yine de onun orda olduğunu belli eden bir uğultusu vardı.. Bu tek düze uğultu iyi gelmişti kulaklarıma.. Bir sigara yakıp ilk dumanı içime çektim ve Körfez’i düşünmeye başladım.. Bir saat öncesinde kendime duyduğum o nefret yine su yüzüne çıkmıştı.. Sırtımı verdiğim duvara üst üste üç yumruk attım.. Duvarın aşınmış beton yüzeyi elimi kesmişti.. Hem de bir kesik de değil, elimin üstü bildiğin Kıbrıs haritasına dönmüştü.. Sigarayı yaralı elime alıp, cebimden falçatayı çıkardım.. Ne güzel bir icattı o, baktın kesmiyor kır ucunu yenilensin.. Benim götüm kesip kesmediğini deneyerek görmeyi yemediği için baştan o ucu kırıp yenilemek işime geldi.. İlk sigara bitmişti, yanan izmariti tankerin altına doğru fırlatıp ikinci sigarayı yaktım.. Daha ikinci nefesi çekmemiştim ki tankerlerin öbür tarafından çakıllar üzerinde yürüyen birinin olduğunu işittim.. Nöbetçilerden biridir şimdi gider diyerek kımıldamadan beklemeye başladım.. Derken ayak sesleri yaklaşmaya başladı, elimdeki falçatayı kapayıp hemen cebime koydum ve sigarayı yaralı elimle beraber arkama sakladım.. “İyi saklanamamışsın” dedi Keş kafasını uzatarak.. “Abi mal mısın yaa ödümü kopardın” dedim kafasına doğru iki üç çakıl taşı savurup.. “Tamam tamam sakin ol, gelsene oğlum havuzun oraya çıkalım, burda sigara mı içilir” dedi.. “Tamam bekle şu sigaram bitsin gideriz” diyerek sakladığım elimdeki sigarayı dudaklarıma götürdüm.. Keş’in yüzünden anlamıştım elimi farkettiğini.. Elime bakıp yüzünü ekşitmekle yetindi, “Hadi at şu sigarayı bende var, yenisini yakarız” dedi.. Elimdeki sigaranın ateşini taşla ezip kalan kısmını pakete geri koydum “Dışarda insanlar aç” deyip gülümseyerek..


Gürbüz’le beraber kullandığımız Gizli Bahçe’de bu sefer Keş’leydik.. Gürbüz’leyken gülmediğimiz tek bir dakika olmamıştı burda, Keş’leyse henüz konuşmaya bile başlamamış sessiz sessiz sigara içiyorduk etrafa bakınarak.. Birden “Bugün ne oldu?” diye sordu bana dönüp. “yo-ok bir şey olmadı..” dedim kafamı sağa sola sallayarak.. “Olmuş-olmuş, anlat hadi” dedi.. “Hani beni yalnız bırakıp sigara yakacaktın sadece” dedim.. Yüzüne bile bakmıyordum.. “Bugün ne oldu” demesi yetmişti o demir yumruğu boğazıma oturtmaya.. “O sen elini parçalamadan önceydi” deyip “Uzat bakayım şu eline bi” diye ekledi.. Gözlerimi gözlerine dikip “siktir git” bakışı fırlattım, bakmaya çalıştığı elimi elinden çekerek.. “Peki” dedi.. Sessizliğimize geri döndük.. Hala yanımdan gitmemesi bana kendimi borçlu hissettiriyordu.. Hafiften boğazımı temizler gibi yutkunup söze başladım.. Sözlerimi “Anlayacağın taşşak geçtiğin kadar varım.. Kızların bile dalga geçtiği ibnenin tekiyim..” diyerek bitirdim.. “Şşşşşt” diyerek kolunu omzuma atıp kafamı omzuna doğru yatırdı.. Hayatımın en sessiz ağlayışıydı o an.. Gururumdan arta kalan kırıntıları kuşlara kaptırmadan toplamış avcumda saklıyordum.. O gurur kırıntıları da ancak “En azından ağladığımı anlamasın”lara yetiyordu.. Fısıldar gibi “Ben sana ne zaman öyle şeyler söyledim ki” dedi.. Avcumdaki son kırıntıları yere bırakarak yüzüne baktım.. Ben “Soruyorsun?” derken o “Ağlıyorsun!” demişti..

Yorumlar