Bölüm 122

“Anne bak, kral çıplak..”


“Anne bak, KRAL ÇIPLAK..!”


“Anne bak!”


“Anne baaaaak!”


İki bardak kola ve yarım paket sigara sonrasında karşılıklı çekyatlara üstsüz uzanmış, tavana bakarak bu şarkıyı dinliyorduk.. “Kral çıplak..” diyerek güldüm uzandığım yerden Garp Abi’ye dönerek.. “Ne oldu?” deyip gülümsedi ve sigarasının külünü ortamızdaki kül tablasına silkerek tavana bakmaya devam etti.. “Hiç denedin mi başkasıyla?” diye sordum gülümseyerek.. “Neyi?” dedi.. “Neyi…” dedim sigaramın dumanıyla iki halkayı madenime doğru fırlatıp.. “Ooooo, nasıl yaptın lan onu?” diye sordu hayretle.. “Görüşmeyeli çok şey yapmayı öğrendim ben” diyerek yerimden kalktım ve yanına oturdum..


Heyecandan ve korkudan titrememek için zor tutuyordum kendimi, orospular korkmaz hem! O gece o odadaki tek korkusuz “BEN” olmalıydım ve de tek orospu…


Çekyatta bana doğru dönük halde yan yatarak madenini belime yasladı konuşurken.. “Bak böyle yapman lazım” diyerek halka atarken bir yandan da sol elimle göğsünde geziyordum.. Ah be Garp! Keşke seninle şu hayatta bu koşullarda tanışmasaydık.. Keşke “hayatım”a bu kadar erken “girmeseydin”.. Keşke biraz daha bekleseydin de en azından ben “kardeş”in, sense “abi”m olarak görülmeyeceğimiz yaşlara geldiğimizde keşfetseydik birbirimizi ve de kendimizi.. Bekleseydin be abi; bekleseydin bari; bekleseydin de uyansaydı madenim de madenin kadar.. Uyansaydım be canım abim.. Keşke bekleseydin de yastığımın altına döl bulaşmasaydı ellerimden.. Sıçramasaydım uykularımdan sen bacaklarımın arasındayken.. Keşke “hayatım”a bu kadar erken “girmeseydin”; girmeseydin de “sürtünerek” bekleseydin..


Keşkelerimi yaksam bu gece, yaksam ne kalır senden geriye Abi?


Yakışıklı bir “erkek” kalır geriye, ve de “esaslı”.. Güzel dudaklar kalır, ortasında bir tutam kıl olan kaslı göğsün; ve kemerin ile bu bir tutam kılın arasını süsleyen karın kasların kalır.. Yüzümü yasladığımda yanağımı gıdıklayan kirli sakalın; ayıpsız kahverengi gözlerin; ak mı ak alnın kalır.. Ak mı ak alnın…


Sen kalırsın geriye be Garp Abi; “bana olanlar” demezdim de o vakit.. Bana olmazdı olanlar, “biz”e olurdu..


Ve ben kalırdım geriye benim canım abim; ibneliğinin sebeplerini geçmişinde aramayan bir ben.. Seni suçlamazdım o vakit.. Senden dolayı olmazdım bu halde; “ben”im kararımla “biz”den ötürü…


Yaşanmışlıkları silsem bu gece; silsem ne kalır “biz”den geriye be Abi?


Senden geriye bir “adam”; bendense bir “çocuk”.. İşte o vakit susardım.. Susup “adam gibi” severdim seni, inan “abi” bile demezdim üzmemek için o güzel yaşını, yaşadıklarını.. “Adamım” diye çağırırdım seni.. Şimdi nasıl öyle çağırayım ki seni abim.. Demelerim benzemez çarşıda pazarda “adamım” demelerine..


Sen “adam” olurdun, ben “çocuk” kalırdım.. Ben “kardeş” kalırdım; sen “ağa” bilinip “bey” tanındığın kadar, “ağabeyim” de olurdun..


Peki ya şimdi?


Şimdi sigaramın izmaritini küllüğe bastım..


Sol elimle madenine doğru inerken, sağ elimle de elini madenimin üzerine koyup gülümsedim.. “Napıosun dur.. ya biri gelirse?” dedi korkuyla.. Yerimden kalkıp evin kapısını kilitledim ve anahtarı kapının üzerinde çapraz şekilde bıraktım ki dışardan biri anahtarla açamasın.. Ardından bir şişe su aldım dolaptan ve odanın kapısını da kilitledim.. Bu sefer yere oturmuştum.. Sol elim kasıklarında, sağ elimse belindeydi.. “Işıklar açık, dışardan belli olmasın?” dedi.. Gülümseyerek kalktım ışığı söndürdüm ve gece boyu uzandığım çekyatı açtım.. Uzanıp şortumu tamamen çıkarttım ve “Gelmek ister misin?” diye sordum.. Sorgusuzca yanıma uzandı.. Ben sağ kolumun üzerinde, o ise sol kolunun üzerinde yatıyordu; ve biz yüzyüze bakıyorduk.. Alnındaki terleri sol elimle saçına katıp, sırt üstü uzanması için ittirdim vücudunu bacaklarımla.. Üzerine çıktığımda her şey çok farklıydı, hiç kuş bakışı izlememiştim bir erkeği; hiç nefesini nefesime karıştırarak bakmamıştım uzun uzun yüzüne..


Utanmıyordum.. Zerre kadar utanmıyordum.. O gece o odadaki tek utanmaz “BEN” olmalıydım..


Boynunu öptüm ve dilimin ucuyla göğüslerine kadar indim.. Sakalı yeni yeni çıkan çenemi göğsüne sürterek yavaş yavaş indim madenine doğru.. Hala aynı kokuyordu.. Bu koku bana hala “cicibebe”yi hatırlatıp midemi bulandırıyordu, çok sevdiğim cicibebelerden böyle iğrenmiştim evet.. Tatlı yemekten “sike sike” soğutmuşlardı beni..


Madeni kavisliydi, bu kavis sağa ya da sola doğru değil; yukarı doğruydu.. “Çocukken çok sevdiğim muz’dan kusarcasına iğrenmeme de bu sebep olmuş demekki” dedim içimden.. Bu gece bu odadaki tek ibne “BEN” olmalıydım.. Gözlerimi kapadım, ve madeninden damlayan zevk suyunu dudaklarımda gezdirmeye başladım.. O öpmedikleri dudaklarımda..


Sol elimle madeninde aşağı yukarı gidip gelirken, sağ elimi de ıslatarak MiğferDibi’ne götürdüm.. Gözleri kapalı olduğundan bir an irkildi, itiraz etmesin diye madeninin baş tarafını hafiften dişleyerek tatmaya başladım.. “Ahh! Dişlerin… yavaşş” diye mırıldandı; sadece “Hıhı” diyebildim ağzım doluyken.. Sağ elimin orta parmağıyla MiğferDibi’ne masaj yapmaya başladım.. Parmağımı her sokmaya çalışışımda bacakları irkiliyordu.. Bacaklarını omzuma aldım birden, itiraz eder gibi olunca madeninin dip tarafını öpüp dudaklarımla çekiştirmeye başladım.. İnlemeleri sıklaşınca yeniden sağ elimin orta parmağıyla MiğferDibi’ne dayandım..


Parmağımın yarısı içerdeydi ve madeni ağzımdayken itiraz edemiyordu.. “Seni yapmamı ister misin?” diye sordum aniden.. “Yok oğlum ne yapması lan saçmalama” dedi.. “Hiç denemedin mi yuh” dedim şaşırmış gibi.. “Neyi?” diye sordu.. “Biri içindeyken boşalmayı” dedim.. “Denencek nesi var oğlum saçmaladın ha! İbne miyim amk!”.. dedi.. “Ne ibnesi be abim, ibnelikle ne alakası var bunun.. Hem bir kere deneyelim bak, sevmezsen bir daha yapmayız olur biter.. Bir kereyle ibne mi olunur? Bak ben olmadım, sen hiç olmazsın” dedim masum masum.. “Öyle yapınca boşaldığımda ne olcak ki” dedi yarı itiraz yarı merak kokan bir sesle.. “Öyle bir boşalıcaksın ki offf diyorum sana; hiç unutmayacaksın” dedim.. “Harbi mi?” dedi.. “Kapa şimdi gözlerini ve bakma bana.. Kendini bana bırak” dedim yine alabildiğine masum bir sesle.. “Tamam ama yavaş ol, şampuan mı kullansak?” dedi son kez yüzüme bakarak.. “Şampuan yakar” diyerek gülümsedim ve iyice organiklediğim madenimle yavaş yavaş girmeye başladım..


Şampuan yakar canım abim.. Bunu sen öğretmiştin bana; ne ara unuttun “Yakıyor!” deyişlerimi? Ne ara unuttun…… ve söyle bana “Nasıl? Nasıl başardın unutabilmeyi?”..


O kadar dardı ki madenim yanıyordu ilerlemeye çalışırken… Sık sık “Biraz daha ıslatsana, acıyor” deyip duruyordu.. “Acıyor” diye inlemeleri bile beni deli ediyordu.. Henüz madenimin yarısı içerdeyken ve O, iki eliyle kasıklarımdan tutup beni ittirmeye çalışırken “gelmek” istemiyordum..


Annemi düşünmeye başladım ve de PP’yi.. PP’nin yaptıklarını, evdeki kavgaları bir bir geçirmeye başladım aklımdan.. Madenim hafiften yumuşamaya başlayınca daha rahat oldu Garp için.. “İyi misin?” diye sordum yüzüne bakarak.. Gözlerini sımsıkı kapatmış, zorlanarak “Dur bekle şimdi biraz alışayım, acıyor” dedi.. “Bekleyince alışılmıyor, hafiften başlarsam daha kolay alışırsın” dedim, daha önce vermemiş ki.. Nerden bilsin nasıl alışıldığını..


İçinde gidip gelmeye başladım yavaş yavaş, ve hafiften madeniyle oynamaya.. İki elim madeninde, bacakları omzumda.. Ben madeniyle oyalandıkça O, acıyı umursamamaya başladı.. Kasıklarımla kalçaları her buluştuğunda “Şşşşt biraz yavaş, bi duyan olacak” diyerek elleriyle kalçalarımdan tutup beni kendine yaslıyor ve öylece bekliyordu.. Teypteki kaset sona gelmiş, hoparlörlerden hafif bir cızırtı haricinde ses gelmiyordu.. Omzumdaki bacaklarından tutup dizlerimin üzerinde yükselerek madenimin tamamıyla gidip gelmeye başladım.. Altımızdaki çekyattan gelen sesler arttıkça Garp nefesini daha sık tutmaya başladı.. Madenimi son kez ve tüm gücümle MiğferDibi’ne yasladığımda, alnımdan süzülen terler göğsüne damlıyordu.. O derin bir nefes alırken ben derin bir nefes verdim..


Üstümü giyinmeye başladığımda “Eee ben boşalmadım dediğin gibi?” diyerek bana baktı.. “Ben içindeyken asılmanı söylemiştim ama sana?” dedim omuzlarımı silkip.. “Unuttum ben onu yaa, şu an çok fena acıyor; biraz dinsin yine deneyelim de boşalayım” dedi.. “Sen de iyi alıştın” diyerek ayağa kalktım ve yerden sigarayla çakmağımı alıp odanın ışığını yakarak kapıyı açtım.. “Dursana napıyon!” diyerek yerinden fırlayıp bir çırpıda giyindi.. “Dur abi ya ne telaş yapıyorsun, sen işine bak ben yolu biliyorum” diyerek dış kapıyı açıp çıktım dışarı..


“Nereye?!” diye seslendi arkamdan.. Merdivenlerden inerken yüzüne bakıp gülümsedim ve omuzlarımı silktim “Nereyeyse nereye” diyerek.. “Ne oldu ki şimdi?!” diyerek seslendi yine, “Odana bi şişe soğuk su bıraktım” diyerek koşar adım uzaklaştım evlerinden..


Nereyeyse nereye…

Yorumlar