Bölüm 47

Hava da öyle bir sıcaktı ki, hareket etmeden güneş altında ayakta dikilmek bile sırılsıklam terletiyordu adamı.. Terler böyle sırtımdan çatalıma doğru nehir olmuş akıyordu.. İçimdeki Enerji çıkmasın diye ben götümü kastıkça, o akan terler aksine arayı kayganlaştırıp duruyordu.. Hayır yani zaten öne eğildiğimde arkadakinin kafasını yarma riskim vardı, bu gidişle ter olayı yüzünden o Enerji’yi güdümlü yollayarak kafayı paramparça edecektim.. “Bir kiiiiii üçççççç dört” diye zıpzıp zıplamaya, kol ve bacakları aça aça “Ne mutlu Türk’üm diyene!” diye haykırmaya başladık.. İçimdeki Enerji çıkışları zorluyordu, bu yüzden avazım çıktığınca bağıramıyordum.. Hareketleri yapan öğrencilerin arasında dolaşan beden eğitimi öğretmenleri, ağızlarındaki düdüğü zırt pırt çalarak ödümüzü koparıyordu.. Hocalardan birinin aniden dibimde bitip düdüğü haykırtması ihtimaline karşı götü iyice kastım.. Düdüğü çalan hocaların da dünyadan haberleri yok, bilmiyorlar ki o düdük aniden yanımda öttürülse bir anda çim sahada krater açabilecek bir Enerji’yi içimde barındırıyorum..


Hocalar düdükleri öttüre öttüre zıplatırken bizi, içimden kendime saydırıp duruyordum.. Deliye osur demişler, deli gelmiş sıçmış abi.. Bi gece öncesinde “içimde bir boşluk var” diye efkarlanırken, o boşluğu böyle mi dolduracağımı sanmıştım.. Sınavlarda bile o cevap kağıdındaki boşlukları doldururken incecik uçlu bir kalem kullanıyorduk, burdan da mı ders alamamıştım.. O sınavların cevap kağıdını hazırlayan insanlardan daha mı zekiydim? Kendimi ne sanıyorum ki.. Koca delikleri, incecik uçlu kalemlerle dolduruyorduk.. Benim yapmaya çalıştığım gibi karınca yuvasına at siki sokmaya çalışırsan al işte amk yarısı böyle dışarda kalırdı.. Hem yazık değil mi o karıncalara yaa.. Offff kendime öylesine öfkeliydim ki, yalnız olsam yumruk atardım suratıma “Al sana adi götveren! Al amk salaaaağ! sen haa! hıııı!! sen haaa! Yarraksızlık başına vurur ha! Vercen mi o götü bi daha ha! sokcan mı lan onu bunu bi daha!!” diye diye.. Hem de öyle bir döverdim ki kendimi, gören kıyamaz ayırmaya çalışırdı. Sinirden gözlerim yaşarmıştı.. Götümü kasmaktan kalçalarım uyuşmuş, ayakta zor duruyordum.. ve çalışmalar bitmek bilmiyordu..


Üstüne üstlük aradan çıkan bir kaç dalyarağın, anaokul bebelerinin bile becerebileceği hareketleri hatalı olarak yapmaları iyice şartellerimi attırıyordu.. Alt sınıflardan hareketleri hatalı yapan embesillerden bir kaçına doğru elimle “Akşama ebenizi sikicem oğlum” hareketi yaptım.. Ebelerini sikmek ne ki, ağızlarını burunlarını kırıcam onların! O duvar senin bu duvar benim çarpıp durcam salakları.. Hayır yani 8 hareket var hepi topu, onu da yapamıcaksan siktir git lan bu okuldan.. Türkiye çapında sıralamaya girip de okumaya hak kazanmışsın, 8 tane salak hareketi ezberleyemiyorsun.. Lan var ya şu çalışmalar bittiğinde elime geçirip, çıktıkları yere geri sokucam o malları..


O çalışmalar nasıl bitti, o enerji içimde patlamadan nasıl kaldı hiç bir fikrim yok.. Ama bildiğim bir şey varsa o da yemekten önce koğuşta üstümü değiştirir değiştirmez soluğu tuvalette aldığım.. Sonunda içimdeki Enerjiyi dışa vurmuştum.. Vurmuştum vurmasına da o sıcakta bile duman tütüyordu üstünden.. Eeee kolay mı? Gün boyu karbüratör su kaynatıp durdu.. Nasıl bir rahatlama anlatamam, içimdeki Enerji’yi atmanın verdiği o huzur… Tuvaletten bir kahraman gibi çıktım, yakayı ele vermeden içindeki Enerji’ye hakim olmak her yiğidin harcı değildi.. Ve ben zoru başarmıştım!


O akşam etüt boyunca inanılmaz neşeliydim, sürekli osurup duruyordum.. Sağımda ET solumda Bebe hayattan bezmiş, Allah’larına kavuşmuşlardı.. “Sabahtan akşama sıçmadan osurmadan içimde bir “can” taşımışım.. Bırakın da huşu içinde osurayım bi yeaa” modundaydım.. Bir yandan da ET için çizim yapıyordum.. Çizdiğim şey de oyunla alakası olmayan bir arka kapak güzeliydi.. Ön kapak ET’nin olduğu için bu seferlik ikimiz aynı anda çizemiyorduk.. Görenlerin “Oha amk bu elemanın fantezi dünyası aşırı gelişmiş” diyebileceği bir Ergenazdıran çizmeliydim.. “Elinde bıçak üstünde tül bir sabahlıkla içinde tangası olan sutyensiz bir kadının çömelmiş hali, tabii kadının arkası dönük..”, aklımda olan buydu.. Saatlerimi aldı o kadını seksi göstermek.. Ömrümü yedi.. İlk çizim girişimimde karı sıçar pozisyondaydı, Ergenazdıran çizeyim derken Ergenkaçıran oldu.. Ardından karıyı kambur çizdim, ET’yle baktık şöyle bir, yok abi bu çok Ergensavar deyip sildik.. ve sonunda kadını farklı bir kıyafetle çizmeye karar verip Ergenazdıran’ı yarattım..


Ertesi gün sabah etüdünde herkes kitapçığın etrafında toplanmış yeni eserimi inceliyordu “Şşşşt ET lan oğlum kim çizdi bunu”, “Şşşşt aloo sen çizdiysen benim de bir kaç defterim var, istersen sana kalem de alırım”, “Offf lan karıdaki göte bak, bu kitapçıkla duşa girerim ben bugün” vs her kafadan bir ses çıkıyordu.. Milleti dağıtıp kendi yerime geçtim.. “Lan bak kimseye benim çizdiğimi söylemedin dimi?” dedim ET’ye.. “Yok yok merak etme sen” dedi.. Resim çizmekten utandığım falan yoktu ama okulda müstehcen yayın bulundurmak kati bir şekilde yasaktı, ve çizdiğim Ergenazdıran bu yasakla resmen taşak geçer gibiydi “Siz okula o yayınlarla girişleri yasaklarsanız biz de kendimiz çizer bakarız” der gibi.. Çizdikten sonra ilgi çekmesini elbette ki istedim ama bu şekilde de değil..


Akşam yemeğine ET bir kahraman gibi geldi, sağdan soldan laf atıp elindeki kitapçığa övgüler yağdırılıyordu.. Oturduğum yerde bıyık altından gülüyordum.. Derken bizim uzaylı masaya teşrif etti “Anıl sana bişi dicem ama kızmıcaksın” diyerek.. Ağzımdaki yemeği tabağa geri tükürüyordum nerdeyse.. Yarım ağızla “Bi dakka” diyerek tabağımda ne var ne yoksa ağzıma tıkıştırıp çiğnemeden yutmaya başladım.. Ardından da iki bardak suyu ardarda gömüp ET’ye döndüm “Hah şimdi söyle” diyerek.. “Abi naptın sen yaa” dedi yine Mars’a bağlanarak.. “Ne yapmışım ben?” dedim.. “Yedin hepsini” dedi.. “Sen izlemekle mi yetiniyorsun, ya da yarısını yeyip yarısını paket mi yaptırıyorsun?” dedim.. Demez olaydım.. Yine haykırmaya başladı, ama bu sefer komik değildi.. Merakımı uyandırıp böyle kilitlenmesine uyuz oluyordum.. Bir de sinirliyken soktuğum lafı komik bulup gülen insanlar kısırlaştırılsın istiyorum, bitsinler, soyları kurusun.. Hiç hoş değil.. Onca yemeği tadına bile varamadan bu haykırarak gülmelerin bitmesini beklemek için çiğnemeden yutmamıştım, kolundan tutup sıkarak “Ne söylicektin oğlum, bi kendine gel lan!” diyerek sarstım çocuğu.. Birden sakinleşip sanki az önce gülen kendi değilmiş gibi “Yaa bizim tiyatro kulübünün başındaki hocalar seni tebrik etti” dedi.. “Ne oldu ki? Seçmelere katıldım da benim mi haberim yok?” dedim.. “Ondan değil ya bi dur, çizimlerine bayıldılar.” dedi.. O anki utancımı anlatamam, yüzüm kıpkırmızı oldu.. Ben saatlerce uğraşıp sisteme karşı gelmiş olmanın zevkiyle abes çizimler yapıyordum ve onlar beni tebrik edip bu zevkin içine ediyorlardı.. “Nasıl yani, beni nasıl tebrik ediyorlar oğlum! Ağzından mı kaçırdın lan yoksa?” diye tısladım kulağına.. “Prova yaparken gördüler çizimleri, kıvırmaya çalıştım ama o çizimlerin bana ait olmadığını anladılar.. Asıl komik olan senin çizdiğini duyduklarında verdikleri tepkiydi, ‘yuh yaa o Anıl mı hani şu burnu boktan çıkmayan’ diye sordular emin olmak için” dedi.. “Eeee sen ne dedin? Tabii ki o Anıl değil diyemedin mi?” diye isyan ettim.. “Yok abi yaa çok beğendiler, hatta senin ayrıldığın o resim kulübündeki hoca da hayret etti ‘O bu kadar yetenekli miydi?’ diyerek” dedi.. “Peki göstermediğin birileri kaldı mı?” dedim.. Çok bozulduğumu anlamıştı.. Yüzüm alev alev yanıyordu utançtan.. “Özür dilerim cidden, ama üstüste geldi hepsi başıma toplandı” dedi.. “Neyse tamam” diyerek omzunu sıvazladım ve çıktım yemekhaneden.. Kendimi ihanete uğramış hissediyordum.. Siksizlik başıma vurdu vuralı zaten sağlıklı düşünemiyordum, bir de ET böyle satış koyunca cidden moralim çok bozulmuştu.. Ya idare duyar da o çok bilmiş hocaların takdir ettiğini kurallara aykırı bulup bana ceza verirse… İşte o zaman ET’nin amına koyarım.. Hem de öyle bir koyarım ki, koyduktan sonra bütün sınıf sigara yakar..

Yorumlar