Bölüm 40

O geceki uykusuzluğum, aklıma Keş’i düşürmüştü.. Aslında Keş’ten çok yalnızlığımı.. Daha ne kadar süre “Şeker attım yalnızlığa, çok tatlı oldu lan!” diyerek kendimi avutacaktım ki..


Ertesi günü anlatmıyorum bile, bütün gün esnemekten çenem taşaklarıma değdi.. Gece yat yoklamasından sonra Pan’la iki sigara içip kendi katıma çıktım.. Koğuşa girmeden önce Çitlembik’i gördüm. Çitlembik benim Resim Kulübü’nden arkadaşımdı.. Ben her hafta aynı kumaşı farklı şekilde kırıştırıp bize çizdirmeye çalıştıklarından o kulüpten çabuk sıkılmış ve bırakmıştım, ama o hala devam ediyordu.. Esmer, ela gözlü, köfte dudaklı bir çocuktu.. ve alayına şen şakrak.. Biz Çitlembik’le benim koğuşun önünde muhabbet ederken Keş çıktı tuvaletten.. Birbirimize saniyelik bir bakış atarak baş selamı verdik, ardından hiç bulaşmadan kendi koğuşuna gitti.. Ardından muhabbeti kısa tutup ben de kendi koğuşuma girdim.. Yatağıma uzandığımda her yerim ağrıyordu, yorgunluktan pestilim çıkmış halde battaniyemi üzerime çektim.. Ben uykuyla uyanıklık arasında seksek oynarken, Keş de aklımdan kalbime kalbimden aklıma sekip duruyordu.. Garip gelecek şimdi ama Keş’le aramızda tuhaf bir bağ vardı.. Ne zaman adını duysam piçin benim maden semayı selamlıyordu.. Bu gece yüzünü de gördüğümden bir türlü uykuya dalamıyordum.. Battaniyemin altında elim madenimde Keş’i düşünmeye devam ettim.. Çok yorgun olduğum için tuvalete gidip osbir çekmeye üşeniyordum ama kendimi Keş’i düşünmekten de alıkoyamıyordum.. “Oğlum Anıl, sen derslerde osbir çekmiş adamsın kimseye çaktırmadan; battaniyenin altında var ya yıldırımlar yağdırırsın!” diyerek elimi yavaşça iç çamaşırımın içine soktum.. O aklımdayken kendime dokunmak bile müthiş zevk veriyordu. Gözlerimi hafif kısarak dış dünyayla bağlantımı kopardım, o saniye Keş’le tuvaletteki gecelerimizden birine dönmüştüm.. Keş’in nefesi boynumda, benim nefesim onun omzunda.. Keş elini göğsümden karnıma oradan da yavaşça madenime indiriyor.. ve diğer eliyle de arkamı kremliyor.. “Hay amk yine sikiş faslının hayalini kuramadan boşaldım”.. Peçeteyle bile temizlemeye halim yoktu, öylesine rahatlamıştım ki, boşaldıktan beş dakika sonra uykuya daldım..


Sabah uyandığımda iç çamaşırım ve tshirtümün ön tarafı kaskatıydı. Kimse görmeden üstümdekileri çıkarıp okul kıyafetlerimi giydim, donumu değiştirmeye üşenmiştim.. Amaaaan akşam yemeği öncesi duş alır öyle değiştiririm, bugün de kirlenmeye devam etsin diyerek kahvaltının yolunu tuttum.. Kahvaltıdan sonra sabah etüdünde ET’yle beraber kitapçığın amına koymaya devam ediyorduk, derken Bebe’de “Günaydın beyler!” diyerek yanımıza oturdu, ben cevap vermedim ama ET “Ooo günaydın, bu akşam etütten izinliyiz, çalışmaya katılcaksın dimi?” diyerek Bebe’ye döndü.. ET’nin dediğini duymamışçasına çizim yapmaya devam ediyordum.. “Tabi yaa kaçar mı?” diyerek güldü Bebe ve ardından etüt başladı.. Etüt boyunca “Etüt bitse de ET’yi kenara çekip sorgulasam” diye içim içimi yedi.


Etütten sonra sıradaki dersin kitap-defterlerini almak üzere derslerin işlendiği kısımlarımızın kapılarının karşısında bulunan kitap dolaplarımıza gidiyorduk, ET’yi sıkıştırmak için daha uygun bir zaman olamazdı.. Dolabımdan kitapları alır almaz ET’nin yanına gittim.. “Hayırdır lan Bebe’yle sizin çalışmaların ne alakası var?” diye sordum.. “E bilmiyor musun, geçen hafta tiyatro seçmeleri yapıldı, o da seçmelere katılmıştı; artık bizim kulüpte.” diye yanıtladı.. “Haa iyi o zaman, artık beraber prova yaparsınız ne güzel” diyerek gülümsedim.. ET’nin suratı asılmıştı, “Asma lan suratını, beraber çalışırsanız hem o prova yapmış olur hem sen” dedim sırtına vurarak. “İyi ama o senin gibi çizim yapamaz” dedi koluma girerek, “Hmmm haklısın yaa, bir Anıl olmak herkesin harcı değil” diyerek göğsümü kabarttım.. “Yürü git oğlum yaa” diyerek haykıra haykıra gülmeye başladı..


Ne yani bu kadar mı kötü biriydim ben? Niye kendimi övünce etrafımdakiler gülüyordu ki?


19 Mayıs çalışmalarından sonra doğruca koğuşa gidip duş almak üzere üstümü değiştirmeye başladım.. Havanın sıcak olması, hareketlerin tekrar tekrar yaptırılmasıyla terleyişim vs derken akşamdan kalan döl ekşimiş ayran gibi kokmaya başlamıştı. Koku başkalarına gitse yine iyi, ben o hareketleri yaptıkça tshirtümün yakasından yakasından tütüp burnumu sızlatıyordu.. Keş’in madenini şapur şupur yalayan ben kalkmış kendi dölüme öğürüyordum.. Bornozumu giydikten sonra lifimi sağ cebime koydum.. Şampuanım bitmişti, yeni şampuanı açmak üzere elimi dolabımın üst tarafına attım.. El yordamıyla şampuan ararken orda elim roll-on’uma çarpıp devirdi.. Devrilen roll-on’u düzelteyim derken içim kıpır kıpır oldu..

Yorumlar