Bölüm 75

“Sigara aldın mı yanına?” diye sordum.. “Amk senin la sigaram olmasa gel içelim diye çağırır mıyım?!” dedi.. “Tamam oğlum, sadece kontrol etmek istedim.. Oraya kadar gidip bi sigara için dönmek mallık olurdu.” dedim.. Yanyan bakıp nefesini burnundan vererek gülümsedi “teyallaaam yeaa” der gibi. Her boku önceden soruşum bana da komik gelmişti, niye olayı akışına bırakamıyordum ki? En fazla “Sigara almadan ne sikime beni içmeye çağırıyon mal!” der taşak geçerdim almamışsa.. ama yok abi ben çok bilmişlik yapıp bir olaya girişilmeden önce hazırlıkların tamamlanıp tamamlanmadığını defalarca kontrol eden tiplerden olmayı meziyet edinmişim.. Sorgulamak güzel şey elbet ama alt tarafı bir sigara içilecek.. “Sigarayı aldın mı? Çakmak yanında mı? Orda içmek güvenli olur mu? yoksa şu tarafta mı içsek sanki orası daha güvenli.. Ya acaba Gürbüz’ü de çağırsa mıydık?…” sorularımın sonu yoktu.. O sigaralar yanana kadar bıdır bıdır soru sorup duruyordum.. Sanırım Keş haklıydı ağzıma verip durmakta.. Kafamda deli sorular..


Sigarayı bana uzattı yakmam için, o sırada da pisuvarlardan birine çövdürüyordu paşam.. Elimde bir tek sigara ve de şu kırmızı basmalı tokai çakmaklardan vardı.. Bu renk çakmak bizim özel çakmağımızdı. O da, ben de illa ki “kırmızı basmalı tokai” olsun isterdik.. Diyelim o kırmızılardan yok, sigara almaktan da vazgeçip başka bakkallara bakardık.. Aramızda totem gibi bir şeydi bu.. “Bitanem yaaa hadi bu bizim özel şeeeee’miz olsoooon” diye bir anlaşma olmamıştı aramızda.. Yaa biliyorum saçma gelecek şimdi ama bunu da anlatmadan geçmeyeyim..


Ben hazırlık sınıfındayken sigara içmiyordum.. Ama bizim Keş, hazırlık sınıfının son aylarında okulda da sigara içmeye başlamıştı.. Okulda sigara içen bir hazırlık sınıfı öğrencisi olduğundan kimsenin haberi yoktu, henüz çömez olduğumuzdan kuş uçsa bizden bilip ceza verirler mi diye korkuyorduk.. Bir gece tuvalete girdiğimde görmüştüm Keş’i ilk kez.. Okul içinde Keş diye birinin varlığından haberdar olduğum gece de işte o geceydi. Henüz bizim koğuşlar bloğunun tuvaletleri tadilattan geçmemiş, yerler şu koyu gri taştan, hani aralarda siyahlı turunculu beyazlı mıcırların gömülü olduğu en eski moda yer döşemesi.. Tavandan sarkan lambalar şu günlerde kliplerde kullanılan şu ampulünün etrafı dar bir demir kafesle örülmüş cinsten.. O demir kafeslerin oraya konma sebebi de sanırım bir öğrenci ampulü aşırıp piçlik yapmaya çalışmasın diyeydi, yoksa ampulün uçarak kaçmasını engellemek için değildir herhalde.. Tuvaletlerin kapıları da yerden bir karış yüksekte böyle, kabinlerin önünde çömelerek sigara içmeye kalksan muazzam taşak manzaraları karşısında büyülenirdin.. O yüzden ilk yılımda milletin uyuduğu geç saatleri beklerdim apışıp sıçmak için.. Gündüzleri o bokun götümden çıkışının izlenip alay konusu olduğumu düşünmekten ilk yılımda kronik kabızlık çektim.. Kimsenin göremeyeceği saatlerde bile gevşeyip sıçamıyordum.. Zaten okula kaydolduktan sonra yaşadığım o stres ve kaostan ötürü 2 hafta tuvalete çıkamamıştım.. Zamanla düzelir dediğim o olayın kronikleşip bana “normal” gelmeye başladığı zamanlardı işte..


Böyle sinsi sinsi tuvalete girdim, baktım içerden ses seda yok “Ohh bee tam da sıçılacak zaman” diyerek parmak uçlarımda güvercin adımlarla son kabine gittim.. Kapıyı ittirip içeri dalmak için birden hamle yapınca kapı Keş’in kafasına çarpmıştı, benim de parmaklarım kütlemişti. Tabi kapının çarptığı şeyi Keş’in kafası olarak düşünmedim ben, mutlaka kapı takılmıştır diyerek bu sefer dirseğimle kapıyı itekledim.. Kapı aralık olmasına rağmen bildiğin açılmıyordu.. “Kapı nereye takıldı ki” diye merak edip alttan bakmak için eğildim.. Oha içerde biri vardı.. “İçerdeki kim acaba ve ayak parmaklarının ucunda ne yapıyor” diye düşünerek ayağa kalktığımda, pencere tarafından gelen hafif esintiyle sigara kokusunu aldım..


İlk yılımdayım.. Disiplin ve başarılarımdan ötürü kıdemliyim de.. Sigara içmek okulda yasak.. İçeni görüp görmezden gelmek de “suça yardım ve yataklık etmek”.. Boğazımı temizleyip “Kim sigara içiyor orda” diye sordum.. İçerden yine ses seda yoktu.. “Peki o zaman, ben kapıda beklerken başka birini de nöbetçi hocaya haber vermesi için yollarım.. Bana söylemezsen ona söylersin.” diyerek beklemeye başladım.. Keş kapının arkasından çekilerek kafasını dışarıya uzattı.. “Ne olur sessiz ol, zaten çok içmiyorum yaa bu seferlik idare et işte” diye dil dökmeye başladı.. Bildiğin korkudan titriyordu bir gören bir duyan olacak diye.. “Yap bu iyiliği bana, hadi be hacı” der gibi bakıyordu yüzüme.. “Yok yaa sadece kim olduğunu merak ettiğim için ayak yaptım, sen bak keyfine.. Dikkatli ol, ilk seneden göze batarsan bırakmazlar peşini..” dedim.. Başından savar gibi “Tamam, tamam” diyerek kabine geri döndü.. Eğilerek kapının altından baktığım için emindim tek olduğuna.. Ben de okul dışında sigara içiyordum ama bunu en yakın dostlarım dahil herkesten saklıyordum; daha ilk senem diye ceza alabileceğim bir şeyi sır olarak paylaşmayı göze alamamıştım..


Aradan iki hafta geçti ve bir gece yat yoklamasından sonra Keş yanıma geldi.. “Sen ispiyonladın dimi lan! Oğlum senin belanı siktim lan bak gör!” diyerek koğuşuma dalıp üzerime yürüdü. Ben ki o güne kadar kimseyle tek kelime de olsa bir tartışma içine girmemiştim o okulda. Sadece “Geçmiş olsun, ama ben söylemedim” dedim.. Biz yaz tatiline çıkana kadar her gördüğü yerde bana beni öldürecekmiş gibi baktı.. Arkadaşları ve arkadaşlarım sayesinde aramızda fiziksel bir kavga hiç çıkmadı; benim etrafım aşırı disiplinli öğrencilerle çevrili olduğundan da başına iş açılır diye çekiniyordu saldırmaya.. Yaz tatilinden döndükten sonra ben de okulda sigara içmeye başladım, bunu öylesine saman altından yapıyordum ki diğer sigara içen öğrencilerin bile dikkatini çekmemiştim.. Gel zaman git zaman korkusuzlaştım, aptal cesareti geldi diyelim.. Sadece herkes uyuduktan sonra sigara içen ben, akşam yemeklerinden sonra da içmeye başlamıştım.. Derken etütlerden sonra da başladım ve böyle böyle bizim kattaki sigara içen tayfaya katılmış oldum.. Keş’i de aynı kattaki sigara içen tayfadan olduğum için tanıma fırsatı bulmuştum.. O hazırlıktaki tırsak çocuk gitmiş, yerine “Oğlum siz nesiniz ki, ben geçen sene bile sigara içiyordum! Bir yer açın lan dünün sümüklüleri!” diye artistlik yapan bi dallama gelmişti.. Beni tuvalette diğerleriyle sigara içerken ilk gördüğünde “Sikerim lan, bu malın ne işi var burda oğlum! İspiyoncu lan bu!” diyerek dışlanmama sebep olmuştu.. Ben ne kadar “Ben değildim” desem de Keş’i sigara içerken ilk ve son gören kişi ben olduğumdan kabak benim başıma patlamıştı.. O yüzden hiç üstelemedim ve yine kendi kendime sigara içmeye başladım..


Aradan bir ay ya geçti ya geçmedi, Keş yine bir gece benim koğuşuma daldı.. “Hop ağır ol nereye” diyerek aramın iyi olduğu disiplinli tayfam engel oldu.. “Dur oğlum lan, yok bir şey..” diyerek gülümsedi Keş ve “Anıl bir gelsene” diye ekledi.. Koğuştakilerin meraklı bakışlarına aldırmadan koridora çıktım “Geldim” diyerek.. “Burda mı konuşcaz” dedi.. “Uygun gördüğün yere geçelim o zaman” dedim.. Arkamdan “Nereye” diye soran disiplin abidelerine “Gelirim birazdan, önemli bir şey değil” diyerek takıldım peşine Keş’in.. Kimsenin olmadığı kat arası merdivenlerine çıkıp oturduk.. Nöbetçi öğrenci kat kapısına dikilmiş bizi dinliyordu.. “Siktir çekmemi mi bekliyorsun!” diyerek kovdu bebeyi Keş.. İçten içe “Yine ne yaptım acaba” diye beynimi yiyordum.. “Anıl” diye başladı söze.. Merdivenlerde otururken iyice açtığı bacaklarının arasına eğilmiş, sağ kolu ensesinin arkasında, sol eli de alnındaydı saçlarını düzeltir gibi.. “Evet?” dedim ne beklediğimi bilmeden..

Yorumlar