Bölüm 92

Keş’i ilk kez utandırabilmiştim.. Söylediğim onca laf bile bu kadar yüzünü kızartamamıştı. Herkesin espri sanıp güldüğü ortak bir gerçeğimizin olması ilk kez böylesine hoşuma gitmişti. O tuvalete son gelen Keş, ilk terkeden olmuştu; bahanesi de “ders çalışmak”. Koş git bakalım kitaplarına, biraz da sen saklan o sayfalar ardında!


Yatağıma uzandığımda gözlerim kapalı şekilde içimden kendi kendime konuşuyordum “Hahhaaa! Kimsin oğlum sen? Kimsin ha yüzüme bakmıcan! Al işte böyle baktırırlar adama.. Bu daha iyi günlerin, bu götü siktiğine pişman edicem seni!”.. Ne zaman uykuya daldım bilmiyorum ama gece boyu Keş rüyamdaydı.. “Gizli Bahçe’de sigara içiyoruz beraber.. Canım bir şeye sıkkın ama ne olduğunu çözemiyorum.. Keş bir anda bana doğru bakıyor, gözleri yaşlı.. Sarılıp başını omzuma yaslamasını sağlıyorum.. Öyle içli ağlıyor ki……”.. Uyandığımda hala rüyanın etkisindeydim.. O kadar gerçekçiydi ki sarılırken sarsılarak ağlayışı.. Çok canlıydı her şey.. Kendimi rüya gördüğüme inandırmam yarım dakikamı aldı. Gözlerim ıslak ıslaktı.. Battaniyenin ucuyla sildim gözlerimi ve yine uyumak için zorladım kendimi..


O kadar kolay uykuya dalmıştım ki sabah uyandığımda “gördüğüm rüyanın gece uyandığımda yarattığı hissi” hayal meyal hatırlıyordum.. Üzerimde tuhaf bir ağırlık vardı.. Kötü olmuştu Keş’i arkadaşlarımızın önünde renkten renge sokmam.. Ayıp etmiştim.. Belki gece gördüğüm rüya bir çeşit uyarıydı.. Malum olmuştu belki bana onun ne hissettiği.. “İlkiyim ben onun, bu saatten sonra ne olursa olsun tek kötü laf söylemicem.. Ettiğim bütün bedduaları da geri alıyorum, atılmasın okuldan.. Hem okuldan atılırsa elime ne geçecek ki, ailesini üzmesi beni sevindirmez , sevindirmemeli.. Buradaki arkadaşlarından ayrılmak onu da çok üzer.. İlkiyim ben onun.. Hayatında unutamayacağı kadar kötü izler bırakmamalıyım.. İlerde bir gün dönüp geriye hatırlayacak olursa, iyi biri olarak hatırlasın beni…….”.. Pişmanlık dediğin santim santim değil, tekme tokat giriyordu içeri.


Matematik sınavına dört günden az kalmıştı.. Ben ders çalışmak yerine sinsi sinsi Keş’i izliyordum, kıskançlık dolu bir izleme değildi bu.. Daha çok “Acaba an itibariyle üzgün mü?” diye merak ettiğimden.. Hayır yani üzgünse ne yapacağımı da bilmiyordum.. İçimdeki Cüceloğlu bana yardım ederdi.. O etüt odasında kendi halinde ders çalışırken hep arka çaprazına oturmaya başladım, etüt boyunca “Ha baktı ha bakacak” diye yüreğim ağzıma geliyordu.. Bari ufacık da olsa baksa yüzüme, bir baş selamı verse de huzur bulsam diye içim içimi yiyordu.. Pişmanlık dayanılır gibi değildi.. Etütlerde kendimize mola verdiğimiz dakikalar yine hep beraber sigara içiyorduk, gırgır şamata gırla gidiyordu.. Dönüp de yüzüme baksın diye saçma salak espriler yapıyordum, bu mal esprilerin dozunu o kadar abartmıştım ki “Offf oğlum başlama yine yaaa”, “offf bi sus amk yeaaa” diyerek tuvaletten kaçmaya başladılar.. İki geceyi bu şekilde aşırı pişman tükettikten sonra pes ettim.. “Tamam yani pişman pişman ölürüm artık ben, napalım taşırız bu yükü böyle” modunda bütünleme boyunca yüzüne bakmadığım matematiğe göz atmaya başladım.. Etüt odası son gece olduğundan dolayı tıklım tıklım doluydu, bir de o sınav arifesindeki salak salak “Hacııı bak bu soru geçen sene çıkmış haaa” muhabbetlerini hiç kaldıracak modda değildim.. Matematiği bütünlemeye bırakayım diye dönemin yarısını derslerde gözlerimi belerte belerte osbir çekerek geçirdiğimden daha sınavda çıkacak konular hakkında tek bir fikrim bile yoktu..


Son gece olduğundan deli gibi bir stres aldı beni, oturdum yatağıma açtım koca kitabı ve bakmaya başladım.. O sayfalara baktıkça sanki konular hoooop diye böyle yazılcaktı benim kafaya, ben de yarın sınav boyunca çıktı alır gibi dökecektim kağıda.. Sayfaya bakıyorum bakıyorum bende tık yok.. “Yaa o Keş yok mu o Keş! Hep onu düşünmekten konsantre olamıyordum” diyerek kendimi avutmak isterdim ama bildiğin turboları çalıştırmış konsantrasyonun dibine vurmuştum.. Pür dikkat bakıyordum o kitaba, yine de orda yazanlar tek kelime girmiyordu kafama.. Ben hariç herkes bildiğin harıl harıl soru çözüyordu.. Ben de oturmuş “Yaaa acaba bu formül gerekli mi, ezberlesem mi?” diye konu eksiltmeye çalışıyordum.. Son bir umut “Tamam şimdi sakin olmalıyım! Nokta atışı yapıcam.. Yarınki sınavda 10 soru olcak.. Ben en iyisi 6 konu seçeyim, o formülleri ezberler 50’den yüksek alır geçerim^^” diyerek kitabın sayfalarını yırtar gibi çevirmeye başladım.. Hafiften kafama girmeye başlamıştı konular, keşke daha önce çalışmaya başlasaydım!


Gece saat 3’e doğru, gözlerim kamaşmış bir şekilde tuvaletin yolunu tuttum.. Etüt odası hala tıklım tıklımdı “Höh mınakodumun inekleri!”.. Bir insan saatlerce aynı konular hakkında soru çözmekten nasıl sıkılmaz? Bana geliyorlar böyle sağdan sağdan, üstüme üstüme çöküyorlar abi! Onların bu azmi benim gözümü korkutmaya başlamıştı.. Etüt odasından şöyle bir kafamı içeri uzattım kim var kim yok, kim bu inekler diye. Keş hala ordaydı.. Pan zavallım çoktan pes etmiş uyumuştu zaten.. Sırık desen o da yatmak üzere yerinden kalkıyordu.. “Off Anıl, çalışabildin mi abi yaa.. Siki tuttuk oğlum” diyerek başını omzuma koydu Sırık.. Derin derin nefes alarak uyukluyordu.. Omzumla topa vurur gibi yaparak uyandırdım “Hadi gel bi sigara içek sen yatmadan önce bari” diyerek.. “Yok abi yaa hiç içesim yok uyuycam ben. Keş de sigara içecek şimdi, beraber içersiniz işte” dedi.. Gözlerim kalp kalp olmuştu, o an Sırık’a sarılıp ağlayabilirdim.. “Tamam Hemşom hadi Allah rahatlık versin” diyerek sırtını sıvazladım ve Keş’e döndüm.. Keş, kitaba iyice yumulmuş “Bomba atsan duymam hacı bi siktir git” pususuna yatmıştı.. Terliklerimi yere sürtmeden çalıştığı sıranın önüne kadar gittim ve yere çömelerek alttan alttan yüzüne bakmaya başladım. Başını kaldırıp göz kırptı. İki gözümü de kapatarak gülümsedim.. Gözlerimi açtığımda gözgöze geldik ve yine göz kırptı..

Yorumlar