Bölüm 111

Efes’e ilk kez bu kadar minnet duyuyordum, çünkü “bana gülmeyi” unutup hep beraber ona gülüyorlardı.. İçimden “Amk ne var lan, ne güzel dans ediyor işte çocuk” derken gözüm etraftakilere takıldı; bizim bu dans figürlerini günlük hayata uyarlayan tek bir insan bile yoktu. Koşarak gidip garibim Efes’imi bu rüyadan uyandırmak istiyordum ama Kermit’le Res beni durdurup “Bak bak, bak ahahhahahah bak ahahahha baksana naptı ahahahhaha oğlum ne içti lan bu? ahahahha” deyip deyip krize giriyorlardı.. Orada rezil olan benim arkadaşımdı, gülense Res.. Res güldükçe bana sarılıp başını omzuma koyuyordu.. Fırsattan istifade ben de Res’e yavşıyordum, tabii ki bu ibnesel bir yavşama değil; daha çok “Harbiden hemşo yeaaaa, ahhahaha” diyerek benzer sarılmalarla karşılık vermeceydi. “Amaaaan, hem Efes nerden hatırlayacak ki bu olanları yarın!” dedim içimden ve Res’le abanmalı-zıplamalı-sarılmalı gülmelerimize devam ettik..


Hadi ben caaaaanım Res’im gülsün de bana sarılsın diye Efes’e satış koymuştum, ya Turborg’a ne demeli.. O da Kermit’le anıra anıra gülüyordu kardeşine.. Kardeşin kardeşe götüyle güldüğü bir gece kulübünde, arkadaş arkadaşa gülmüş çok mu? Hiç de değil!..


Sabaha karşı gülmenin bokunu çıkarıp, o dansı “normal ki bu” diye karşılayabilecek kıvama geldiğimizde Efes’i dürttük.. O kadar çok içmiştik ki ceplerimizde minibüse vermeye para kalmamıştı.. Son kalan bozukluklarla da iki bira alıp dört kişi paylaşmıştık.. O kafayla “Ne var yeaaa alt tarafı 14km, yürürüz eve kadar..” deyip, son biralardan sonra o dediklerimizden “harf harf” pişman olmuştuk.. Res “Hadiyin beyler! Bira alıp sahile geçelim..” dediğinde aklım durdu, gözlerim buğulandı.. Res’le sahilde içerek güneşin doğuşunu izleme fırsatını yakalamışım, ama cebimde tek kuruş yok! “Ne yapsam, ne yapsam!?” diye düşünürken, “Bi dakka abi, ben bi lavaboya gidip geliyorum” diyerek uzaklaştım yanlarından.. Kulübün arka kapısından bahçeye çıkarak sessiz bi köşe buldum ve telefonumu çıkarttım.. PP’nin babasını arayacaktım para için, bu saatte PP’den istesem “Yeri siker, göğü de inletirdi”. Peşimden bahçeye çıkan Sırık’a elimle “Sşşşşt!” diye işaret yaptım.


“Alo dedecim, nasılsın?” dedim alabildiğine ayık bir sesle.. “Yok yok, ben iyiyim; misafirlerim var bildiğin gibi..”


“Evet evet, ben iyiyim dedecim; yalnız iki tanesi ödeyebileceklerinden fazla içmişler..”


“Aynen yeaa! Ben de o kadar uyarmıştım ama cahil bunlar..”


“Değil mi ama! Bir daha nah getiririm onları böyle yerlere, harbiden de yani paran yoksa içme kardeşim! Bak bana, iki tane içtim oturdum uslu uslu!”


“Aynen dedecim, yok yok o kadar değil; yarım saate uğrayıp bi 50 lira alsam yeter..”


“Ah beee! İyi ki varsınız! Sen de olmasan rezil edeceklerdi bunlar beni.. Neyse ben birazdan gelirim..”


“Yok yok, onları rehin bırakıcam burda; akılları başlarına gelsin.. Ben Sırık’la gelip alırım parayı, sen hiç bu saatte yorulma gelerek..”


“Tabi tabi aynen.. Beklesinler de az akılları başlarına gelsin! Belki bir daha yapmazlar, evet aynen..”


“Tamam o zaman 20 dakikaya ordayız biz dedecim.. Ellerinden öperim..”


Konuşmaya şahit olan Sırık “Oğlum lan 40 yıl düşünsem bu dümen aklıma gelmezdi!” diyerek alnımdan öptü.. Efes’le Tuborg’u, Res ve Kermit’le beraber sahile gönderirken “Biz Sırık’la şurdaki benzinlikten bir sigara alıp yetişiriz size” dedim.. Res “Ayıp ediyon lan! Benden için işte oğlum” diyerek marlborosunu gösterdi, “Sevmem” diyerek güldüm. Sırık şaşkınlıktan susup kalmıştı.. Benzinliğe doğru uzaklaşıp ilk ara sokaktan dedemlere giderek parayı aldık.. Sahile vardığımızda bunlar şezlonglara serilmiş içiyordu; Efes’in götündeyse pireler uçuşuyordu.. İkişer birayla sabahı getirdik.. Dakika başı işerken kendimizi kaybediyorduk, gece boyu böbrekler uyumuş da şimdi çalışmaya başlamıştı sanki.. Deniz, o güne kadar “mavi”ydi belki ama bizden sonra “yeşil” olmadıysa top olayım..


Sabah 9 civarı eve girip odama sürünerek çıktık.. Sırık’la Tuborg doğruca yatağa yığıldı kaldı.. Efes’se sahilde uykusunu almış gibi “Hadi la bi sigara içek madem” diye beynimi yiyordu.. Bize “kuş tüyü halı” düşmüştü uyumaya.. İki tane yastık koydum halının yataktan uzak olan tarafına, çişe mişe kalkarlarsa kafamıza basmasınlar diye.. Gece boyu olanları Efes’e anlattıkça Efes “Siktir abi, harbi mi lan? Yok daha neler…” diyordu.. “Ne yani hatırlamıyor musun cidden?” dedim, “He yarraaaam, sanki sen üç gece önce biz terasta sigara içerken bizi oraya kilitleyip içerde yayılarak uykuya daldığını hatırlıyon!” dedi gülerek.. Çok pis eşitlemişti durumu.. Hem sarhoş olmak kötü bir şey değil ki, ne güzel işte; normalde yapmayacağın ne pislik varsa yapıyordun.. “Neden yaptın bunu?” deme şansları da yoktu üstelik, hele ki “Çok sarhoştum hatırlamıyorum” gibi kutsal bir cümle varken…

Yorumlar