Bölüm 107

PP tek eli direksiyondayken diğer eliyle de bira içerek gaza bastıkça basıyordu, telefonum titredi. Mesaj Sırık’tandı; “Oğlum senin pederi deli onarmış lan :D” yazmış.. Oturduğum yerde gülmeye başladım.. Güldüğümü görünce “Ne o? Hemen de kafayı buldun amk!” diyerek enseme bi şaplak attı PP.. Bir ergene ne dersen de ama “Kafayı buldun” deme ve de “Yapamazsın”.. Zaten bu iki cümle yüzünden o çöller aşılıp, o dağlar delinmemiş miydi? Henüz içinden iki yudum alınmış şişeyi PP’ye doğru kaldırıp “Değil mi ama?” dedim ve bir dikişte içerek ters çevirdim; şişeden gelen son damlayı da sol elimin işaret parmağından yalayıp “Daha neler..” diyerek güldüm.. Sırık arka koltuktan “vuhuhahoooooooooo” diyerek omuzlarıma masaj yapıyordu.. PP de yarıda olan şişesini bir dikişte bitirip bana uzattı.. Uzuuuuunca geğirerek şişeyi aldım ve ikinci birayı açarak PP’ye uzattım; sonra da kendime açtım bir tane ve “Fondip?” diyerek şişemi şişesine vurdum.. “Dur sen duuuuur, göstercem ben sana fondipi” diyerek arabayı sürmeye devam etti.. İkinci şişeyi de tek dikişte bitirip PP’nin son şişesini “Yaşlandın sen artık” diyerek aldım.. PP garip bir şekilde gururluydu o an, Sırık da ağzı açık bizi izliyordu “Ben nereye geldim” der gibi..


Üçüncü şişeyi, PP ve Sırık’ın ikinci şişeleriyle beraber bitirdim. İçten içe mutluydum da lan! Hayatımda ilk kez PP’yle anlaşabildiğim, anlaşmanın da ötesinde; eğlenebildiğim bir şeyler paylaşıyordum.. ve hayatımda ilk kez kendimi onun oğluymuş gibi hissediyordum.. Hoş; seneler öncesinde beni, bana kendimi “erkek” hissettirebilmek için, dışarda yemeğe çıkarmıştı.. “Erkek hissetmiyor muydun o yıllarda?” diye soracaksınız.. Hissediyordum elbet, ama hep kızlarla oynuyordum.. Çünkü ne zaman mahalledeki abilerle vs oynamaya gitsem, sonunda hep bir “göt ağrısı”yla eve dönüyordum.. En iyi ihtimalle oral yapmaktan sızlayan dudaklarımla.. Ellerimi, kollarımı bağlayarak silah tehditiyle yapmadılar bunu; onların silahı korkuydu.. Gerçi silahların da amacı “korkutmak” değil miydi? O mermiler “korkusuzlar”ı öldürmek için değil mi? “Yaklaşma vururum!” derler.. “Uzaklaşanlar” o olanları anlatabilecek kadar uzun yaşarken, hiç “yaklaşan” birinden dinleyebildik mi neler olduğunu? İşte ben de “yaklaşmaya götü yemeyenler”dendim. “Gerçekten de beni aileme söylerler mi, söylemezler mi?” diye sorgulayamayacak kadar korkuyordum başıma gelebilecekleri şöyle bir düşündüğümde..


Henüz “Hanimiş de hanimiş” yaşındayken, hep kızlarla oynardım sokakta.. ve her kızlarla ip atlayışımda, komşular “Aaaaa ne biçim erkeksin, gitsene oğlum top oynamaya diğerleriyle; erkekler ip atlamaz!” diye yırtına yırtına bağrınırlardı.. “Top oynamak istemiyorum” dediğimdeyse, “Kuşum Aydın atlar öyle ip, sen de mi onun gibi olacaksın başımıza!” diyerek seslerini bizim eve duyururlardı.. O zamanlar halamın evli olduğu bi adam vardı, Eniştem.. Eniştem her ziyaretinde “Seni Mındıkoğlu’ya** götürelim, kestirip kurtul; zaten dönme gibisin.. O zaman rahat rahat kızlarla ip atlarsın..” deyip dururdu. Kardeşim bu muhabbetlere, henüz aklı ermediğinden katıla katıla gülerdi.. İşin garibi PP ve PP’nin babası da kafa sallayıp “Doğru söylüyor Enişten” diyerek o adama arka çıkıp dururlardı.. Bu uyarılar o kadar şiddetlendi ki, evde silkeleyerek “Kestireceksen kestirelim! İbne misin! Bu ne lan karı gibi ip atlamalar!” diyerek duvara yapıştırıyorlardı.. Daha “anaokuluna” gidiyorum ve bana sundukları seçme şansı “Kestir kurtul ya da adam ol!”.. Henüz “amcık”ın sadece bir küfür olduğunu sandığım ve de bir organ olduğunu bilmediğim yıllardı; kalkmışlar bana erkeklik dersi veriyorlar..


Baktılar dayakla, silkelemekle olacak gibi değil; beni kendi elleriyle o “abiler”e teslim etmeye başladılar “Alın bizim çocuk da sizinle oynamak istiyormuş.” diyerek.. ve ben o yaşımda “seve seve sikilmeye” başladım.. Seve seve diyorum, çünkü benim kararlarıma saygı duymayan akrabalarım, komşularım ve ailem “benim gibi rezil bir götvereni” hakediyordu.. Çocuk beynim, sikildikçe daha çok ibneleşerek onları daha fazla rezil edebileceğimi düşündürtmüştü bana.. Gel zaman git zaman “sikildiğimle kaldım”.. Ne o abiler birilerine söylüyorlardı, ne de birileri “Evladım neden götünün üstüne oturamıyorsun” diye soruyordu.. Bir gün mahallede ben yine inatla ip atlamaya başladım.. ve yine o balkonlarında çay içen orospular “Aaaaa sen yine mi ip atlıyorsun, bu çocuk kırık ayol!” diye yırtınmaya başladı.. Bu sefer mahallede oynadığım kızlar da bana gülüp benle eğlenmelerine ortak olmuşlardı.. O kadar içime oturdu ki “Ben şu şu şu şu abilerle sikiştim, hatta sikleri de şu şekillerde! İbneyim evet!” diye bağırıp ağlamaya başlayarak eve koştum.. Arkamdan biri bile “Aa! Ne diyorsun, nasıl yani?” diye sormadı.. İşte bu olayın üzerine PP beni ilk kez, bana kendimi “erkek” hissettirebilmek için, yemeğe çıkardı.. O yaşımda meyhanede oturmuş, meme-am muhabbeti dinliyordum.. PP’nin arkadaşları “Ooooo ne yakışıklı olcak büyüyünce, çok karı götürür bu çocuk” deyip duruyordu.. O gece onlar rakı içtikçe şenlendi, ben ayran içtikçe uyukladım.. Hepimiz “beyaz” içiyorduk; onlara rüyadaymış gibi hissettiren o beyaz, bana kabuslardan kabus beğendirtmişti.. O günden beri beyazdır benim kabuslarım..


**Mındıkoğlu: Bülent Ersoy’un “cinsiyet değiştirme” operasyonunu yapan doktor..

Yorumlar