Bölüm 51

Gürbüz yüzeysel muhabbetlerin adamıydı.. Onunlayken saçma konuları sakız gibi uzata uzata konuşmayı seviyordum.. Bana benim hakkımda derin sorular sormuyordu hiç.. Ben de ona geçmiş hayatıyla ilgili bir soru sormuyordum.. Yeri geldikçe anlatmak istediğimiz bölümleri anlatıyorduk birbirimize, ama üstelemiyorduk.. Sigara içerken başımı camdan yana çevirip akşamı kucaklayan İzmir’e baktım şöyle bir.. Sokak lambaları yanmıştı, uzaktaki evler ışıl ışıldı.. Okul’un idare binasının önündeki yerden aydınlatmalı direğe asılı bayrak somurtuyordu, yine sakin ve imbatına hasret bir İzmir akşamı.. Gürbüz bir anda “Oğlum lan bu gece yaprak oynamıyor, içerde durulmaz, yine çim sahaya gidek mi? Ne de olsa içilecek bir paket sigaramız da var.” dedi.. O kadar risk alarak içeri soktuğu o sigarayı benimle piç etmek istemesinin bendeki anlamı büyüktü, ödenmesi zor türde minnetlerden.. O yüzden “Kolalar benden o zaman.” dedim.. “Hakkat lan cips mips de alırız” diyerek uzandığı yerden kalktı ve aralık olan pencereleri ardına kadar açtı.. Ardından kendi yatağı yerine benim uzandığım yatağa oturarak kolumdan çekiştirmeye başladı “Hadi hadi, kalk gidek, yemek saati yaklaştı” diyerek.. Yatakta öyle bir silkeliyordu ki beni ranzanın üst katını öpmeme ramak kalıyordu.. Ben de onu silkelemeye başladım.. Bir anda kendimizi yatakta güreşirken bulduk, gıdıklandığımı bildiğinden ağzıma sıçıyordu.. Nefesimi tutmuş ıkınır gibi “Tamam tamam pes!!!!!” diye yalvarmaya başladım.. Hala gıdıklıyordu “Bir daha beni dinlememezlik edicen mi haa, sözümden çıkıcan mı?” diyerek.. “Tamam abi büyüksün işte kes lan valla yersin tekmeyi ağzına” dedim.. Bir anda üstüme bütün ağırlığıyla abanarak, kollarıyla kollarımı sabitledi “Kıpırdayabilirsen atarsın o tekmeyi” diyerek gülüyordu.. “Ama aşkıııııım” dedim şu romantik filmlerdeki kızlar gibi, “Oyh senin aşkım diyen dillerini ben” diyerek yanağımdan öptü.. “Yapma lan amına korum piç! Kalksana oğlum üstümden!” diye ittirmeye başladım.. “Cilvelenme lan, hani bakim diğer yanak nerde” diyerek diğer yanağımdan da öptü.. Bütün sinirlerim gevşemişti, ikimiz de kendimizi yatağa bırakıp gülmeye başladık.. Ardından “Hadi hadi” diyerek kalkıp yemeğe doğru yollandık.. Yataktan Gürbüz kankasıyla şakalaşmış bir çocuk, bense ereksiyonun dibine vurmuş bir ibne olarak kalktım.. Acizliğime üzülüyordum, insan arkadaşına da kaldırmaz ki… Gürbüz’ün bana bacak omza yaptığı o hayalleri zihnimden uzaklaştırarak koluna girdim “Yalnız ben peynirli cips yemem, onlar çoraplarım gibi kokuyor” diyerek.. Gürbüz kasıla kasıla gülüyordu.. “Ben de fıstıklı yemem, onlar da benim çoraplar gibi kokuyor” dedi.. “Fıstıklı yenmez mi yaa, fıstıklı çitos bana göre temizlik kokuyor” dedim ve anıra anıra yemekhaneye girdik.. Nöbetçi öğretmenin “Sessiz olsana hayvan evladım!” sesiyle bir anda uygun adımda yürümeye başlayıp, hocaların en uzandığındaki masaya doğru sıvıştık..


Kendi ailemin İzmir’de yaşamamasına üzülüyordum elbet, hele ki cuma akşamları tüm İzmirliler evlerine giderken.. Muhtemelen Gürbüz de üzülüyordu böyle piç gibi okulda yalnız kalışımıza.. Bize bu üzüntüyü unutturan tek şey arkadaşlığımızdı, içten içe birbirimizin ailesinin İzmirde olmayışına seviniyorduk.. İş lafa gelince “Yaa kanka keşke sen de evci çıkabilsen her hafta diğerleri gibi” diyorduk birbirimize ama bu içten bir dilek değildi.. Arkadaşlık “ortada kalmışlığı” paylaşmaktı Gürbüzle benim için.. İçimizi burkan duygular bile yakındı birbirine.. Gürbüz benim şu ana kadar hayatımdan gelip geçmiş en seksi 3 erkekten biri.. Adonis desen onda.. Kollar desen kaslı kaslı.. Göğüs kısmı desen hafiften kıllı ve kaslı.. Dudaklar dolgun.. Bacakları futbolcu gibi.. Kaşı gözü desen çok orantılı.. Boy 190… Dişleriyse İzmir gibiydi.. Yani benim dişlerimin İstanbul gibi olduğunu düşünürseniz, Gürbüz ilik gibi bir çocuktu.. ve onların koğuşta efsaneydi Gürbüz.. Durun anlatmadan geçemicem, şimdi Gürbüz o koğuştan iki arkadaşıyla birlikte bir haftasonu dışarı çıkıyor.. 3’lü bir kız grubuyla buluşuyorlar; o 3’lü kız grubundan bir kız Gürbüz’ün manitası; diğer iki kız da manitasının arkadaşları.. Bu şey gibi “Hadi aşkım sen iki arkadaşınla gel bu haftasonu, ben de iki arkadaşımla olcam; biz bunları bi baş göz ederiz”.. Her neyse bunlar 6 kişi sürü halinde bir kafeye gidiyorlar.. Derken yine sürü halinde Basmane’nin ucuz pansiyonlarından birine.. Mala vurcaklar ya hepsi heyecanlı.. Gürbüz diğer iki çocuğun ortasındaki odaya giriyor manitasıyla.. Herkes odalarına girdikten sonra işte çiftler arasında şakalaşmalar fingirdeşmeler başlıyor.. Tabi diğer iki oğlan o kızları sikemez daha ilk buluşmadan, yapabilcekleri en iyi şey iki meme mıncırmak bir sürtünmek falan.. Aradan bir saat falan geçiyor, Gürbüz’ün manitanın çığlıkları pansiyonu inletiyor.. Gürbüzlerin odadaki yatak duvara çarpıp çarpıp geri dönüyormuş.. Diğer iki oğlanın anlattığına göre bizim Gürbüz 4 posta kaymış hatuna o gün ardarda.. İçimden “yuh amk herkesin anası ne evlatlar doğuruyor, benim anam gibi gübre kupası değil!” diyerek kendimden soğumuştum.. Bizim okuldaki çocuklar kendi yaptıkları seksi abartarak anlatmaya bayılırlardı ama olay başkasının sikişmesine gelince, karşı tarafı bi bok beceremiyor gibi göstermek işlerine gelirdi.. O yüzden çocukların anlattıklarına inandım, hatta o anlatışta eksilti vardı abartı yoktu.. Gelgelelim Gürbüz beni darlamadan bana huzur veren tek arkadaşımdı.. Pan bile yeri geliyor üst üste saydırdığı sorularla beyin amcıklaması geçirtiyordu bana.. ama Gürbüz başkaydı.. Onu izlemek beni azdırmaktan çok bana huzur veriyordu..Tam da bu yüzden onunla sikişmemek için kendimi frenliyordum.. Ona ihtiyacım vardı.. Ona, o kendi yolunda yürürken ihtiyacım vardı.. Ben ki balataları çoktan sıyırmış götveren, söz konusu Gürbüz olunca değil frenlere asılmak motoru bile ateşlemiyordum.. Gürbüz benim ada’mdı, ve adam gibi adamdı.. Onunla bir şeyler yaşarsam kendimi ömür boyu affedememekten korkuyordum.. Gürbüz, ruhumdaki son temiz yerdi.. Onunla olan arkadaşlığım “Her şey sikiş değil”in kanıtıydı.. Onu seviyordum, elimden geldiği kadar arkadaşça… O gün Gürbüz’e dokunmamaya and içtim.. O istese bile bunu ona yapan kişi ben olmayacaktım.. Gürbüz benim irademin canlı kanıtı olarak ömür boyu yakınlarımda olmalıydı ve ona her baktığımda paylaşılan bir hazzın utancı yerine irademin sağlamlığını hatırlatmalıydı bana..


Çim sahaların, yüzme havuzlarının olduğu bina ile birleşen tarafında, yine o dağ gibi klima motorunun arkasındaki, zakkumlarla çevrili gizli yerimize yerleştik.. Cipsleri çocuklar gibi pakedi patlatarak açıp kolaları da “pıst”lattıktan sonra ilk sigarayı yaktık.. “Oğlum dönelim la şu tekleri, daha gece uzun” dedim.. “Yaa bi bırak da yemek üstü sigaralarımızı birer tek içelim, sonra döneriz amk” dedi.. “Piçe bak yaa çok da sikimde la anaaa bana kalsa ben de tek içmekten yanayım, kibarlık da yaramıyo yarraaam” dedim.. O kocaman eliyle suratımı kavradığı gibi yanaklarımdan sıkarak dudaklarımı astronot balığı gibi yaptı ve “O dediğini bir daha desene” dedi.. Gülerek tekrarladım.. Bir anda ikimiz de yere serilmiştik, gece boyu 10 dakikada bir yanaklarımı sıkıp bana bir şeyler söyletiyordu.. Bir ara ikimiz de yanaklarımızı içine çekerek o balık ağızla muhabbet etmeye çalıştık.. Öyle çok güldük ki karnımıza kramplar girmişti.. Ne konuştunuz onca saat dersen bi bok konuşmadık aslında.. İnsanın bazen konuşmadan gülmeye de ihtiyacı var.. Tıpkı benim, beni şekilden şekile girerek güldüren Gürbüz’e ihtiyacım olduğu gibi..

Yorumlar