Bölüm 98

İçimden Toborg’u yere yatırıp tokatlamak geçerken Efes kardeşinin koluna girip uzaklaştırdı yanımızdan.. “Pşşşt” dedim Pan’a.. “Ha?” diyerek yüzüme baktı.. “Koyvermek yok…” diyebildim sadece.. “Koyvermek yok.” deyip gülümsedi.. “Tamam o zaman şimdi siktir git sigara getir bize.” diyerek şamarı yerleştirdim ensesine. Bir anda yumak olup güreşmeye başlamıştık, dengemi kaybeder gibi olunca “Tamam, tamam pes; büyüksün tamam!” dedim.. “Hah şöyle lan bi adam ol!” dedi sırıtarak.. “Hadi şimdi siktir git bi sigara getir” dedim yine gülerek.. “Getirmiyom piç! Yarın siktirolup gitcen, bana lazım onlar!” diyerek koşmaya başladı.. Koğuştan koğuşa bağıra çağıra birbirimizi kovalayarak girip çıkıyorduk.. En son birbirimizi yakalayıp koridordaki dolaplar üstüne düştük, öyle büyük bir gürültü çıkmıştı ki; etüt odasından koro halinde “Ya bi sikicem amk kim bu!” diye galeyana gelmişti inekler. Hemen yerden kalkıp Pan’ın koğuşuna saklandık, aradan beş dakika geçince de sigara pakedi belimizde kattan koşarak çıktık.. Aşağı mı yukarı mı kaçsak da saklansak karar veremiyorduk.. Pan aşağıyı işaret etti ben yukarıyı.. Aptal aptal gülmeye başladık krize girerek ve ben yukarı doğru koşmaya başlayınca o da beni takip etti.. Yaz okulunda olduğumuzdan dolayı çok sayıda nöbetçi hoca yoktu geceleri başımızda.. Koğuşlarda her katın çıkışında merdivenlerden önceki o antrenin solunda nöbetçi öğretmen odaları bulunuyordu.. Koğuş katından çıkarken solda, merdivenlerden gelirken sağda kalıyor bu odalar.. İki nöbetçi öğretmenden biri bizim kaldığımız ilk katın çıkışındaki odada, diğeri ise ikinci kattakindeydi.. O yüzden kattan çıkar çıkmaz terliklerimizi elimize alıp yalınayak koşmaya başladık yukarı doğru.. Dördüncü kata geldiğimizde “Şimdi ne bok yicez, kat kapalı mal adam!” dedi Pan.. Merdivenlerin bitişiyle kat girişi arasındaki o antrenin nöbetçi öğretmen odasının merdivenlerle buluşan kısmında da koğuşlarımızdaki gibi pencere vardı.. Üst üste gelen dört dikdörtgenden oluşan bu pencerelerden en aşağıdaki sabit, bir üstteki açılır-kapanır, bir sonraki sabit ve en üstteki de açılır-kapanır cinstendi.. Alttan ikinciyi açarak “Hah işte burda sigara içcez, kimsenin aklına gelmez oğlum burası; koğuşların kapalı olduğu katta öğrenci olmaz mantığı hani” diyerek göz kırptım..


Ufacık bir öksürük bile kulak çınlatırcasına eko yapıyordu bu saatlerde, o yüzden fısıltı halinde tükürük saça saça konuşuyorduk.. “Ohh yarın bi güzel kafaları çekersiniz Tuborg’la” dedi Pan.. “Yok lan ne içmesi, yol öncesi hele hiç içmem ben” dedim.. Bu söylediğime ikimiz de inanmamıştık, birden gülmeye başladım.. “Onu bunu bırak da Tuborg anlattı mı sana Efes’le olan yol maceralarını?” diye sordum.. “Hangisi lan, Efes’in Tuborg’un omzuna yatıp da bi litre salya akıttığı olay mı?” dedi.. “Yok oğlum o da bir şey mi sen bunu dinle” diyerek yeni bir sigara yaktım..


“Şimdi bu Efes’le Tuborg yarıyıl tatili için memleketlerine gidecekler, Cuma akşamı saat 23:15 otobüsüne bilet alıyorlar..” diyerek başladım anlatmaya.. İzmir’den bizim memleket en az 10-12 saat sürdüğünden hep böyle geç saate bilet alırdık ki ailelerimiz gecenin bir vakti bizi karşılamaya gelerek dünyanın masrafına girmesinler.. “Her neyse bizimkiler, okuldan biliyorsun o gün 14:00 civarı çıkmıştık, okuldan çıkar çıkmaz valizlerini otobüs yazıhanesine bırakıyorlar.. Yazıhane’nin tuvaletinde bir güzel sivil kıyafetlerini de giyip Alsancak’a akıyorlar.. Hatırlıyon mu bizim şu dönerci Mehmet Abi var hani Kıbrıs şehitlerinin sonuna Doğru sağda Kemancı mıdır nedir hah işte o mekanın orda dükkanı var..” diyerek Pan’a baktım.. “Hatırlamam mı amk az makara yapmadık onla, eee?” dedi Pan.. Ben “Hah işte bu iki mal Mehmet Abi’ye gidiyorlar, yanlarında da bi yetmişlik votka.. Mehmet Abi’yle beraber masa altından piizlenmeye başlıyorlar.. Derken bizim Tuborg ‘Yeaa bu neyimize yetcek’ deyip gidip 9 tane extra bira alıyor..” deyince, Pan “Höh amk!” dedi.. “İşte bunlar bi kokoreç bi vodka, bi kokoreç, bi bira derken akşam saat 22:00’a yaklaşıyor.. Tuborg bizim bilirsin kontrollü içer, Efes olmuş duduleyka!” diyerek gülmeye başladım.. “Anlatsana oğlum dur şimdi gülme amk” diye meraklanmıştı Pan.. “Neyse Tuborg kahve söylüyor iki üç tane falan, bi kokoreç daha yiyorlar ayılmak için.. Her neyse bunlar taksiye atlayıp Mehmet Abi’nin dükkan önünden doğruca yazıhaneye gidiyorlar, Efes zom olduğu için Tuborg yazıhaneden hemen valizleri alıp direkt otogara gazlıyor.. Bu arada bunlara iki şişe votka parası da taksiden giriyor tabi.” dedim ve ikimiz de krize girdik.. “Abi harbi mal bunlar yeaaa” diyordu Pan.. Biraz sakinleşince devam ettim “İşte bunlar otobüse biniyor falan, Efes daha otobüs kalkmadan uyumaya başlıyor.. Otobüse binişleri de ayrı bi olay zaten, Efes sağa sola öpücük atıp küfrediyomuş” ve yine krize girdik.. Efes’in mimiklerini düşündükçe nefesimiz kesiliyordu gülmekten.. “Eeee?” dedi Pan.. “Eee’si işte Efes Tuborg’un omzunda yine salya sümük uyumaya başlıyor.. Gece iki buçuk civarında Tuborg gözlerini bi açıyor bizim Efes “hııııg, hııııg” diyerek ağzı kapalı şekilde sarsılarak öğürüyor.. Tuborg bi aceleyle muavini çağırıp abi poşet getir bize acil poşet diye yalvarıyor.. Derken bizim Efes secdeden kalkıp ‘esselâmü aleyküm….’ der gibi bir anda kafayı dikip ön koltuktakinin enseye püskürtüyor..” Burda ikimiz de oturduğumuz yere kapanmış, sesimiz çıkmasın diye kolumuzu ısırarak gülüyorduk.. “O bir şey değil abi öndeki adam kelmiş ahahahahhaha adamın kafadan direkt içine akmış kokoreçler!”….Pan “Yeter abi suuuuuuus, yeter amk suuuuus” diye yalvararak gülüyordu.. “İşte otobüs hemen ilk benziliğe giriyor, Tuborg Efes’i tuvalete okul kıyafetlerini giymeye gönderiyor.. Tabi bizim ki okul kıyafetleriyle dönünce kafasına kusulan adam da acıyor ve saygı duyuyor falan..ama Efes’in karizma yerle bir, bütün otobüs ‘Teyallaaaam yeaa olcak iş mi yeaa’ diye söyleniyor.. Şoför sinir krizine girmiş ahahahaha ama üniformanın hatrına adam susmuş.. Neyse bu yerine döndüğünde bi bakıyor oturduğu koltuk kusmuk kovasına dönmüş.. Muavin ‘Al kardeşim!’ diyerek bi tane şu sarı kare yastıklardan veriyor.. Tuborg kusmuğun üzerine yastığı koyuyor ve Efes oturunca o kusmuk tsunami yaratıp sağa, sola ve öne şılap şılap saçılıyor..”. Pan’la gülmeyi geçtik, ağlıyorduk.. “Neyse asıl olay o değil” dedim ve devam ettim; “Sabah 6-7 gibi bizim Tuborg gözünü bi açıyor, Efesin önündeki koltuğun tutma yerinden bi dilim domates sallanıyor ahahahahha ama Efes hala horul horul uyuyor.. Koltuğun etrafı pıtır pıtır kuru kusmuk dolu ve muavin 5 dakikada bir sprey sıkıyor bu ikisinin üstüne aaahhahahahah o domates orda bunlar inene kadar sallanmış durmuş.” Burda artık ciyaklayarak anlatıyordum gülmekten “O değil bi de bunların ineceği yere geldiklerinde muavin o valizleri kaldırım ortasına fırlatmış ve yüzlerine bile bakmadan binmiş otobüse”…


Yarım saatten fazla bu olay’ı sigara içmeyi bile unutarak uzatıp uzatıp güldük.. Ben “Ya bak aramızda kalsın ama” dedikçe yeniden krize girip gülüyorduk.. “Anlayacağın o yüzden hayatta içmem ben yarın” dedim.. “Senin yerinde olsam ben fırsatını buldukça içerdim lan..” dedi Pan.. “Niye oğlum alkolik misin amk?” diye sordum.. “Yok lan.. Ne bileyim böyle bizim yazlıktaki tayfa yanımda ‘pısssttt’latınca o biraları, kokusu geliyor burnuma..” diyerek derin bir “Offf!” çekti.. “Ben de yanında pıstlatıp duruyom ama korkudan sifonlara tırmanıyon amcık!” diyerek gülmeye başladım.. Ağızlarımızı iki elimizle kapatmış “kıh-kıhkıh-kıhkohkahkahkaha” diye gülmeye başlamıştık.. “Ben onu mu diyom mal!” deyip yeniden gülmeye başladı..


Onu demediğini tabii ki de biliyordum ama elimden gelen başka bir şey yoktu.. Kalkıp bu derdine derman olamazdım.. Onun yerine o derdi “önemsiz”leştiriyordum böyle dalgaya vurarak. İçmeyi seviyordum evet ve içmek için bahanemin olmasını beklemiyordum.. Yine de Pan’la içince o “içmenin” başka bir içmek olacağını düşünüyordum.. O içmek daha çok “Sen iyileştin be kardeşim”in şerefine olacaktı. Şu hayatta hemen her şeyimi paylaştığım biriyle oturup “iki kadeh”i gelmişime “iki kadehi” de geçmişime kaldırıp o şişeyi yarılayamayacaksam “Ne anlamı var ki?”.

Yorumlar