Bölüm 151

İlkokuldan beri beni ilgilendiren veya ilgilendirmeyen her türlü konuda “duygu ve düşüncelerimi” alan öğretmenlerim her “Eveetttt…Hadi bakalım, şu okuma parçası hakkındaki duygu ve düşünceleriniz neler?” diye sorduğunda elimi öyle bir kaldırırdım ki; görsen kolum kopacak… “Söyle Anıl” dendiğinde söylediklerimse; hiç bir öğretmenin duymak istedikleri olmadı, her defasında “Hmmmm ehhh evet bu da bir bakış açısı” derlerdi yorumlarıma.. ve “taa ki duymak istediklerini duyana kadar” öğrencilere “söz vermeye” devam ederlerdi.. “Hayat bir öğretmen, biz de öğrencileriyiz” falan diyorlar hani; bense “Siktirsinler gitsinler..” diyorum.. Öğretmen olan bizleriz bu hayatta; hayatı her defasında “hayata gösterdiğimiz kadarı”yla sorguluyoruz.. “Hadi bakalım söyle hayat; söyle yine neden ben?” diyerek..


Hayat’ın verdiği yanıtlar her zaman tatmin etmiyordu, “Ehhhh bu da bi bakış açısı” dedirtiyordu.. O yüzden ben de öğretmenlerim gibi “hayattan duymaz istediklerimi duyana dek” bu “hayata söz vermeye” devam edeceğim..


Pan’ın valizini hazırladıktan sonra darağcına yürür gibi yürümeye başladık okul kapısına.. Efsane; çıkışa yakın olan atm cihazından para çekiyordu.. Bizi görünce beklemeye başladı.. Efsane’nin yanına vardığımızda Pan başını yerden kaldıramıyordu.. Utanç mı eğer insanın başını, yoksa ağır düşünceler mi kaldırmaz kafamızı? İşte hayat’a sorduğum bir diğer “duygu ve düşüncelerin nedir?” sorusu daha…


Efsane “Şşşşt yüzüme bak bi..” dedi emir verir gibi Pan’a.. Pan “Abi hiç uğraşamıcam bi gidin başımdan..” diyerek omuz silkince Efsane yeniden “Baksana az lan, sikine tapar gibi yürünmez öyle.” dedi.. Dirseğimle Pan’ı hafiften dürtüp Efsane’yi dinlemesini işaret ettim.. “Oğlum lan dünyanın sonu değil; tamam sınıfta kaldın, olabilir.. Şu dakikadan sonra tek yapman gereken derslerine çalışıp bir daha bütünlemeye bile kalmadan ilerlemek.. Şu an üzüntünü anlıyorum ama okulun açılmasına iki haftadan az var amk.. Bu kafayla gelirsen siki tutarsın; hem bak seneye yine aynı dersleri göreceksin, yani senin sınıfı geçmen diğerlerine göre daha rahat olacak.. Hadi her şeyi geçtim; sana şunu söyleyim: Sınıfta kalanların deli gibi forsu oluyor alt sınıflarla okurken.. Herkes gereksiz derecede saygı duyuyor.. ve emin ol idare bile daha az üstüne gidiyor..” dedi.. Pan’la birbirimize bakıyorduk saf saf.. “İyi de abi siz nereden biliyorsunuz?” dedi Pan.. “Abim de bu okuldan mezun, ve o da sınıfta kalmıştı…” dedi Efsane..


O an mideme giren krampların haddi hesabı yok.. Amk yine “hayatı hakkında bir sik bilmediğim” bir erkekle, “hayatını umursamadığım” biriyle duygusal bağ kurmuştum.. Onca muhabbetin arasında birbirimize kendi hayatlarımız hakkında tek soru sormayışımız.. Nasıl da benciliz… Nasıl da ihtiyacı olanı almaya odaklı yaşıyoruz böyle.. ve teşekkür ettim hayata.. Öptüğüm erkek benim dostumun moralini yerine getirerek beni gururlandırmıştı; hem de ben madenini gururlandırmadığım halde.. ve saygı duydum Efsane’ye.. Sevdiğim kadar da saygı duydum.. Yeni öğrendiğim şey ise “Saygının da sektiği”.. Beraber olduğum kişiye duyduğum saygı, kendime duyduğum saygıyı arttırıyordu; beni kendimle barıştırıyordu.. İyi ki de öpmüşüm seni be Efsane! İyi ki koklamışım o huzuru omzunda.. İyi ki seninle doymuşum geceye.. ve ne yazık ki gidiyorsun be adam…


Okuldan ikisi yanyana çıktılar.. Saçma gelebilir ama kalbim “onları birbirine emanet etti..”.. Arkalarından bakarken tek düşünebildiğim “Yolunuz ve bahtınız açık olsun piçler…”di.. Ne bir kırgınlık, ne de hüzün.. Sadece iyi dileklerim vardı.. tabii ki bir de Efsane’nin bana hediye ettiği o son gülümseme.. “Hadi Anıl; görüşmek üzere… ve dikkat et ne olur.” diyerek göz kırpıp gülümsemişti.. Yanımızda Pan var diye önce beceriksizce bir el sıkışma olayı yaşadık.. Ardından “Gel buraya amk” diyerek kocaman gülümsedi ve sarıldı bana.. Orada onlara öylece el sallarken çoktan tüketmiştim iyi dileklerimi.. Gitmeyin şerefsizler!! Gitmeyin amına koduklarım!


Kantine doğru yürürken Efes, Artist ve Kıvırcık da valizleriyle çıkışa doğru yürüyorlardı.. Evet onlar da sınıfta kalmıştı.. Göz göze gelir gelmez ağlamaya başladık.. Yine sessiz sessiz izledik göz yaşlarımızın tören geçişini.. “Hadi kardeşim, bol şans.. Gelme yanımıza sakın.” dediler bana.. Başlarına gelen onca kötü şeyden sonra bile size “iyi dileklerle” gelen arkadaşlarınız var ya! İşte onları sakın ayırmayın yanınızdan.. Onlardan kimseye zarar gelmez..


Bana tek koyan ne oldu o gün biliyor musunuz? Oturdum yatağıma.. Kucağımda matematik kitabım.. Önümdeyse hayat.. Yine beni “hayatla başbaşa” bırakmıştı sevdiklerim.. İlkin ailemden ayrıldım.. Sonrasında “ailem” dediğim yakın arkadaşlarımın hepsi gitti.. Bana yine duymak istediklerimi duyana kadar “hayata söz vermek” kaldı.. Kitabı açıp ilk kez “anlayarak” çalışmaya başladım.. ve söz verdim hayata, kendime, arkadaşlarıma, aileme, Pan’a….


Gerekirse uyumadan çalışacağım ve o Boris şerefsizi elinden geleni ardına koymasa da sike sike beni geçirecek.. Bu sefer bana değil, beni geçirecek o orospu çocuğu! Pan için ve Pan’ın hatrına geçeceğim Boris’in karşısına.. Sadece pis pis sırıtıp bu sefer de ben “Başaramadınız.. Üzgünüm..” diyeceğim..


Söz veriyorum.

Yorumlar