Bölüm 137

Bu hikaye profesyonel bir ibne tarafından yaşanmıştır. O yüzden okuduklarınızı uygulamaya kalkmayın! Yazdıklarımı yaşamak “biz”e bir şey kazandırmaz ama okuyup “uygulamaman” çok şey kazandırır. (Evde denemeyin, lütfen! Burada yazan bir şeyleri denerken başınıza bir hal gelirse çok üzülürüm.. Okurken güzel böyle şeyler, sadece ve sadece “okurken” güzel..) Teşekkürler!


***


Ertesi gün yine etütlere ve planlanmış ders saatlerine göre dağıldık.. Diğer öğrenciler ders saatindeyken, o dersten kalmamış olanlar etüt yapıyordu.. Dolayısıyla Pan’la etüt saatlerinde bir türlü denk gelemiyorduk, sağolsun 3 dersten taktığı için.. Haliyle bütün gün ayrı kalıp, o “matematik” dersinde bir araya geldiğimizde, birbirimizi dürtüp güldürmekten değil dersi dinlemek; nefes bile alamıyorduk.. Yine biz birbirimizi dürtüp dururken Boris gözlerini dikti üzerimize “Siz ikiniz!” diye bağırarak.. Sene içinde benim derslerime Boris girdiğinden ben tanıyordum hocayı ama Pan sadece duydukları kadarını biliyordu hakkında.. Hemen gözlerimi defterime dikip soru çözüyormuş gibi yaptım.. “Anıl! Anıııııııl! İyi bak o deftere, iyi bak.. Çünkü bir sene daha aynı defteri kullanacaksın!” diye salladı kalemini bana doğru.. Korkudan gözlerim yaşarmıştı..


Bu arada havalı bir okuluz ya, o yıllarda millet “kara tahta-tebeşir” takılırken biz okulca “beyaz tahta-boardmarker kalemler” takılıyorduk.. Her hoca, kendi kalemiyle gezerdi ve sınıfların da kendine zimmetlenmiş ikişer kalemi olurdu.. Bu kalemlerin bile sorumluları vardı.. Bir kaleme bile “sorumlu” atanan okulumuzda kendimize “zarar vermek” de yasaktı.. Kalkıp “Banane yaa çok üstüme geliolaaaaağr ben intaaaağr edicim” diyemezsin, çünkü “devletin malı”ydık; sike sike korumalıydık kendimizi.. Bize bunca sorumluluk ve “kendine iyi bak”ma mecburiyeti tanıyan okul, bu hocalara “bizlere iyi bakmayı” şart koşmamıştı.. Hani bu şey gibi yaaa; “Hocam sen zahmet etme bırak ben sikerim seni aheste aheste”.

Boris’in “O deftere iyi bak, çünkü bir sene daha aynı defteri kullanacaksın!” tehditiyle ben sikilmekten hamileliğe dikey geçiş yapmıştım; hem de en sınavsızından böyle yaldızlı bir torpille.. Gözlerimi kocaman kocaman açıp Pan’a döndüm, öylece birbirimize bakakaldık.. Kısımdaki herkes ölüm sessizliğine bürünmüştü.. Abi Boris yaa Boris! Taktığı öğrenci değil sınıfı geçememek, okulu bitiremiyor! Öylesine moralim bozuldu ki “matematikten kafadan kaldım ne de olsa” deyip taşşakları serdim.. Pan da “Kardeşim napak, bi sene fazladan okuruz biz de” diyerek benim o “sınıfta kaldım” psikolojime cansız atladı.. Hava da sıcak zaten amcık hoşafına dönmüş beyinlerimiz, oturup ders mi çalışılır bu havada yaa..


Boris’in dersten, ellerimiz ceplerimizde taşşaklarımızı “bili bili”leyerek çıktık.. “Sence harbi bırakır mı Boris seni lan?” dedi birden Pan.. Gözlerimi dömberterek baktım öylece.. “Kötü oldu bu yaaa, valla bak, cidden çok kötü oldu yaaaa” deyip duruyordu başımda.. “Abi sikicem haa bi sus amk!” dedim.. Bu sefer de Pan bana gözlerini devirerek baktı.. “Bahane arıyormuş orospu çocuğu ya! İlk kez abi ilk kez piçin dersinde konuştum.. Sene boyunca ölü taklidi yapıyordum ısırmasın diye ama takası varmış sikiğin işte amaaaaaan salla valla salla yaaa” diyerek of’ladım.. Pan, “Neydi o?” diye sordu gülerek; “Ne neydi la?” dedim.. “Şey yaa, hani sen bana demiştin ben kaldığımda” diyerek parmaklarını şıklatıp duruyordu “Yaa sikicem neydi o” diye sayıklarken.. “Haaaaaaaa tamam tamam” dedim aniden.. “Hah! Hatırladın dimi? Neydi?” diyerek gülmeye başladı.. “Bilmem” dedim… “Amk senin” dedi hevesi kırılmış bir şekilde.. “Tamam tamam; sıkma canını, okşa patlıcanını!” dedim artist artist gülümseyerek.. “Malak adam! O, bana yakışan versiyonu onun.. Sana yakışanı; sıkma canını, okşa bamyanı” diyerek koşmaya başladı.. Yine o önde ben arkada merdivenlerden koşarak iniyorduk.. Biz böyle koşarken; Pan, kantine uçarak girdi.. Ama bildiğin uçarak..


Ayakkabısını kantinin girişindeki yarım santimlik çıkıntıya takmıştı.. Öyle bir “şaaap!” sesi çıktı ki bir anda herkes Pan’a döndü.. Merdivenlere oturdum, tırabzanları ısırarak avaz avaz gülmeye başladım.. Uzandığı yerden gözünün ucuyla bana bakıp yardım bekliyordu ama benim değil yardım etmeye, ayağa kalkmaya halim yoktu.. Hademe koştu yardımına “Bir şey oldu mu kardiiiş” diyerek.. “Silmedin mi abi şurayı sen yaa, baksana biri yere sümük yapıştırmış” diye seslendim hademeye.. Öyle bir gülüyorum ki su ter içinde kalmışım.. Pan birden sinirle kalktı o yapıştığı yerden ve beni kovalamaya başladı.. Yarım saat aralıksız koştuk durduk okulun her yerinde.. En sonunda pes etti ve “Senin gibi arkadaş olmaz olsun lan” diyerek surat asıp geri döndü..


Peşinden “Oğlum ama sen olsan sen de gülerdin” diyordum ama sikleyen kim.. “Harbiden gülerdin lan” dedim özür diler gibi.. “Sikicem amk hep ben düşüyorum böyle!” dedi isyan ederek.. “Yok lan sen Sırık’ın nasıl düştüğünü görmedin mi geçen sene?” diye sordum.. Bana ciddi olmaya çalışarak “Görmedim yoooo yooo görmedim” derken bir yandan da otuz iki dişiyle sırıtıyordu.. Sırık bizim cüsseli çocuk biliyorsunuz, işte o da kısımlar bloğundan koğuşlar bloğuna geçerken, taş bahçede takılıp düşmüştü.. Hem de amı götü kaybederek 10 metre kollar sağa sola açık şekilde planör taklidi yaparcasına koştuktan sonra yapışmıştı yere.. Gül Allah gül, götümüz çıkmıştı kahkaha atıcaz derken..

“Abi bi şii dicem ama kızmak yok” dedim peşin peşin sırıtmaya başlayarak.. “Off de amk de! Ama bak birinin yanında taşak geçersen değişiriz külahları haberin olsun” dedi.. “O bu değil de harbiden lan kız olsan, o düşüşten sonra kadın olarak kalkardın ayağa.. Zar mar kalmazdı” dedim kişneyerek.. Sinirlenmeye çalışıyordu ama gülmekten ağzını kapatamıyordu.. “Harbiden de haa” dedi en sonunda pes ederek.. Gece boyu sigara içerken dumanı yutup durduk gülmekten.. Çünkü her sigara içişimizde tuvalete birileri geliyordu ve “Oğlum sen hala hayatta mısın lan! O nasıl düşmek öyle” diyerek kahkahayı basıp gidiyordu..


Tuvaletten tam çıkarken Pan’ın kolunu tuttum. “Ne oldu lan?” diye sordu merakla. “Yok bi şii amk, sen önüne bak” dedim.. “E niye tuttun kolumdan ki?” dedi gözlerini kafam kadar açarak..”Yine düşüp kendini rezil etme diye” diyerek krize girdim yeniden. “Harbi malsın ama lan bak cidden malsın, hem de öyle böyle değil! Malın önde gidenisin” dedi gülmemeye çalışarak. “Tamam tamam kızma hemen. Keşke kola alsaydık lan içerdik” dedim. “Yaa ben bugün meyve suyu depolamıştım dolabıma.. Kafaları çekek mi lan?” diye sordu.. “Heee çekek tabi.. Kayısı da fena kafa yapıyor” dedim “teyallaaammm” der gibi bir sesle.. “Yok lan kolonya katarız güzel olur bence” dedi gözlerini yine iri iri açarak.. “Traş kolonyası var bende bir tek abi iğrenç olur lan” dedim kusma reflekslerimi bastırmaya çalışırken.. “Bende mis gibi eyüp sabri tuncer limon kolonyası var” deyip dolabına doğru yürümeye başladı.. O “eyüp sabri tuncer limon kolonyası”nı öyle bir söyledi ki sanırsın “yıllanmış tekila”dan bahsediyor bizimki.. “İyi ama bardak nerden bulcaz ki?” diye sordum.. “Bende vaaaar” diye seslendi.. “Oğlum sen kullanamazsın ki ilaçların var lan” dedim. “Bugün almayı unuttum ben o ilacı, bu da demek oluyor ki içebiliriz” dedi kalp kalp olmuş gözlerle.. “Oğlum kör olmayak lan” dedim endişeli endişeli.. “Yoooook ya bizim eski mahalleden bi abi hep içiyordu, kafası da güzel oluyormuş!” dedi teselli edercesine..”Tamam o zaman, o şişe yeter mi ikimize de lan?” diyerek elinden aldığım kolonyayı incelemeye başladım. Şeftali sularımız ve “eyüp sabri tuncer”imizle beraber etüt odasına geçip ışıkları söndürdük..

Yorumlar