Arya Stark adlı kullanıcının mesajları

    Merhabalar :) Galiba bu aralar yoğun olarak kendimi tanıma sürecindeyim. Belki de yaşımdan dolayı biraz geç bu sürece girdiğimden zor ilerliyor hayat. Etrafımda eşcinsel arkadaşım yok umarım güzel arkadaşlıklar kurabilmek ve aklımdaki sorulara bir nebze de cevap alabilmek için buradayım. Herkese merhabalarr tekrardan :saint:

    Birşeyi istemek başarmanın yarısıdır derler. Umarım mutlu olursun ve tüm sorularına cevap bulursun :)

    Selam millet,

    Var mı Breaking Bad izlemiş olanlar? Veya izlemeyi düşünenler? Bence bu dizi, dizi tarihinin kült yapımları arasında hiç tartışmasız.

    Ayrıca bir dizide karakter gelişimi nasıl yapılırın cevabı resmen. Şimdiye kadar izlediğim hiçbir yapımda Walter White olsun Jesse Pinkman olsun, hatta yan karakterlerin bile karakter gelişimleri tam yerindeydi. Sadece bir karakter sinematografik açıdan nasıl işlenirin cevabı için bile izlenir bu yapım.


    Tamam belki konu itibari ile 3 sezonda da bitirilebilirdi ama bu haliyle bile gayet sürükleyici, sıkmıyor.

    Konusundan falan bahsetmeyecem dizinin. Zaten internette bulursunuz. Bende yeri ayrıdır bu dizinin. Bu diziyi izleyen insanların hangi karakteri sevip sevmediğinden karakter analizi bile yaparım yani o derece :D


    İşinde ve sosyal çevresinde zeki ve bilgili olmasına rağmen başarısız olmuş bir adamın kendini arama öyküsüdür Breaking Bad!


    Gelelim detaylara;


    Kısaca izleyin gençler :D

    Az önce buraya 3 sayfalık yazı yazmam, akabinde ise yazdıklarımı bir sebeple silmem... Söyleyecek çok fazla şeyi olup da bunları söylemekten imtina etmem...


    Neyse ben sadece şunu söylemek istiyorum.


    Sevmeyi bilmek gerek, hem sevmeyi hemde sevilmeyi.


    Aşık mıyım? diye sorgulama yapıyorsan bil ki aşık değilsin ama bu demek değildir ki o insanı sevemezsin. Seviyorsun ki güzel şeyler hissediyorsun hayaller kuruyorsun. Tereddüt etme devam et! Sevmek için aşık olmak gerekmez!...

    Belki de senaryo olarak yeni bir düzen (first order) yerine yeni kurulan cumhuriyete odaklansalardı. oluşan otorite boşluğundan kaynaklanan savaşlar vs. olsaydı. (Uygarlıkların savaşı) İllaki bir sith lord olacaksa da cumhuriyet dışından saldırı vs. teması işlenirdi. Yeni gelen snoke da bu şekilde yedirilirdi senaryoya daha güzel olurdu. En azından eskinin üzerine yeni birşey eklenirdi. Bu hali ile eski filmin yeniden çevrimi gibi duruyor.

    Selam millet,

    Star Wars hayranlarını bu başlık altında topluyoruz. Yayım haklarının Disney'e satılmasından sonra çıkan Star Wars filmleri ve spin-offlar hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu başlık altında tartışalım.

    Şahsen ben Disney sonrası filmleri özellikle Force Awakens'i ilk başta başarılı bulmamıştım. Hatta hala daha çok mantıklı bulmuyorum özellikle...

    ve bu ışın kılıcı kullanımı ve force jedi'lara özel bir şey değil miydi hani? tamam bu değişiklik Rouge One ile yediriliyor bize ama bilemiyorum tabi.


    Bir de

    Tamam bir sürü yeni film çekmek istediğinizi anlıyorum. Ama bu yeni filmlerin hedef kitlesini genişletecez diye eski star wars hayranlarını niye görmezden geliyorsunuz?


    Neyse sonuçta star wars bir döneme damgasını vurmuş kült bir seri. Yeni filmler de biraz zorlama olsa da fena sayılmaz. İzliyoruz. :love:

    Cinsel yöneliminiz ne olursa olsun zaten her gördüğünüz insana cinsel anlamda birşeyler hissetmeniz gerekmiyor. Böyle birşey de imkansız zaten. Hoşladığınız insanlar olur, itici bulduğunuz insanlar olur. Kendinizi bu kadar kategorize etmeye çalışmayın bence. Zamanla herşey yerine oturacaktır.

    ...Değirmenin tuğladan çıplak duvarları, turunç bahçesi gibi parlıyordu güneşin keskin ışığının altında. Ben sevdiceğimi beklerken yere yansıyan karaltı yavaş yavaş sonsuzluğa doğru yola çıkmaya başlamıştı çoktan. Bir müddet sonra artık karaltıyı ayırt etmek epey zorlaşmıştı. Gökyüzünde tehditkar lekeler adeta her tarafı kuşatmıştı. Oradan gitmemi istiyordu sanki. Yaprakların tiz hışırtısı ve rüzgarın boğuk sesine kaygısızca ciyaklayan cırcır böceklerinin sesi karşılık veriyordu. Adeta büyük bir orkestra gibi birbirleri ile kusursuz bir uyum içinde kaplıyordu her bir yanımı ormanın sesi. Sevdiceğim aklımdan çıkmış adeta bu lanetli ezginin kollarına teslim etmiştim kendimi. değirmenin tuğladan duvarlarla örülü bahçesi ve yediyüz yıldır ailemin toprakları olan bu orman sebepsiz yere güven veriyordu sanki bana. Hiçbir kötülüğün giremeyeceği adeta kutsal saydığımız bu ormanda bana zarar verecek ne olabilirdi ki zaten? O sırada en çok sıcak tenime konan fosforlu uçan karıncaların kaşıntısını düşünüyordum zaten. Turkuaz renkli fosforlu karıncalar henüz ayın aydınlatmadığı gökyüzünde ne kadar da fazla görünüyordu öyle? Tüm bunları ancak şimdi fark edebildiğimi düşündüm. Bu fosforlu karıncalar insanlara zarar vermese de eğer yanlışlıkla nefes borunuza kaçarsa günlerce geçmeyecek öksürük krizlerine sebep oluyordu. Birden bu düşüncenin beni kaygılandırdığını fark ettim. Bir ateş yakmalıydım ama eğer orman bekçileri ateşi görürse beni fark edebilirlerdi. Sevdiceğimin gelmesi an meselesiydi artık. Öylece değirmenin duvarının dibine sindim ve sevgilimi beklemeye devam ediyordum. Yerden biten fasulye mantarlarının bacaklarıma dolanması ile bu illet şeyin özellikle nemli duvarların dibinde yetiştiği aklımdan çıkmış. Bir yandan mantarları hızlıca temizlemeye çalışırken çıkan hışırtılı sese daha çok mantar yapışmaya başlamıştı. Bu mantarların bir özelliği de derinizden içeri sivri bir diken batırıp kanınızı tıpkı bir sinek gibi emmesidir. Binlerce minik iğnesinin artık bacaklarıma batmaya başladığını hissedebiliyordum. Salgıladığı o garip sıvı damarlarımdan yavaş yavaş kanıma karışıyor ve uykum gelmeye başlıyordu. Heybemde sakladığım çakmak taşını duvara sürterek yerdeki kuru yaprakları yakmaya çalıştım. birden ışıldayan yapraklar mantarın küllü uzantılarının hemen toprağa gömülmesine yetti. Sanırım bu mantarların neden duvar diplerinde yaşadıklarını anlamışsınızdır. Duvar dibinden uzaklaştım ve ne kadar üşüsemde çayın kenarında beklemeye başladım. Nerede kalmıştı ki? Şimdiye değin gelmiş olmalıydı. Acaba korucular onu yakaladı mı? Eğer onu yakalamış olsalar beni muhakkak bulurlardı. Riski göze alarak çayın kenarında bir ateş yakmaya karar verdim. Hem biraz olsun ısınacak hemde şu kollarımı kaşındıran fosforlu karıncalardan biraz olsun kurtulacaktım....

    arastrdm çok kisiyle konustum hastanelere bile hocalarimla konustum cok yere sordum. Kimse farklı bişi demiyo

    Hocaların söylediğini kaale alma. Adamlar akılları sıra bulaşıcı hastalığı varsa hiç gelmesin diğer öğrenciler riske girebilir diye düşünüp o şekilde söylemiş de olabilir. (Kuvvetle muhtemel) Bunu en net öğrenebileceğin KKTC'de konsolosluğun numarasını bul onlarla konuş. Hocaymış, arkadaşmış bu kişilerin söylediği bilgileri dinleme.


    Yarın ara konsolosluğu veya yakınsa git konuş. Onlar sana söyler zaten.


    Başka birşey daha yazacaktım ama gg diye yazamıyorum. :P

    Bu bilgiyi tam olarak nereden öğrendiniz?

    Hastalık vb. nedenlerle eğitim hakkının elinden alınabileceğini düşünmüyorum. Sonuçta bu hastalık bildiğim kadarı ile kan transferi ile bulaşıcı.

    Ancak böyle bir şey olursa hukuki yollara başvurabileceğinizi düşünüyorum.


    Eflatoon 'unda dediği gibi çalışma izni ile öğrencilik durumu tamamen farklı konular. Belki devlet bazı durumlarda çalışma izni vermeyebilir ama bu durum bence farklı. Siz yetkili birilerinden bu bilgiyi doğrulatmaya çalışın.

    Amaç eşcinsellerin yaşamına empati kurdurmak. Sığ homofobiklerin anlayacağı düzeyde. Sevdiğiniz kişiyi ya herkesten gizlemek zorunda kalsaydınız?

    Bu bakıma güzel bir çalışma. Daha önce izlemiştim. "Ee nasıl ürüyorlar?" gibi sığ bir sorgulama yapmadan izlerseniz beğenebilirsiniz.


    Ama sinematografik açıdan başarılı bulmadığımı söylemem gerek. Senaryo fazla basit ve birtakım problemleri de beraberinde getiriyor. Kurgu desen çekip çekip montajlamışlar işte. Ayrıca gereğinden fazla uzun. Diyaloglar daha yaratıcı olabilirdi. Sonuç olarak da bir yere bağlanmıyor. Bir sorgulama yok daha çok kabulleniş var. Bu bakımdan eleştirel bir film olarak göremedim.


    Yani beğenmedim maalesef.

    Hepsine homofobik demek çok doğru olmaz bence. İçeriğe göre değerlendirmek lazım. Yani sadece LGBTİ açısından değil, başka savunduğum fikirler konusunda da bu böyle. Bazılarını iyi bir mizah örneği olarak görmekteyken bazılarının art niyetli olduğunu düşünüyorum. Aklıma örnek gelmedi o yüzden örnek bulamadım. :/

    Tüm özgür ruhlara...


    Buruk yüreğim, tenim tarumar.

    Yanıyor durmadan düşlerim bir duman.

    Ulaşamadan göklere,

    Savuruyor dört bir yana.

    Akıp giderken renkler birbiri ardına,

    Sonsuza kadar bekliyorum sadece.

    Bir kağıt olsam uçsam,

    Rüyalarımdaki duman gibi.

    Belki çıkartırım göklere,

    Hayallerimi.

    Bir ateş olsam yansam,

    Isıtırım belki yüreğimi.

    Bir gemi olsam uçsuz bucaksız denizlerde,

    Kollarımı açıp tutarım ezeli düşmanımı belki.


    (E.)


    Ask The Mountains - Vangelis (Müzik de bu olsun)