Kendisiyle internetten üzerinden tanışmıştım. Belki çoğunuz 'internet üzerinden sevgili mi olunur?' diyeceksiniz. Belki de haklısınız ama bu benim için ilk değildi ve gerçekten aşık olmuştum. Geçen yıl bahar aylarında tanıştık. Kısa sürede sevgili olduk. Sesli/görüntülü iletişimle aramızdaki fiziksel mesafeleri yok saymaya çalışıyorduk. Yazın da buluşmayı planlıyorduk. Çokça plan yapmıştık buluştuğumuzda ne yapacağıma dair. Fakat o buluşma hiç gerçekleşmedi. Yazın ortalarına doğru benden ayrılma kararı aldı. Aradan bir yıl geçti. Tesadüfen bir kurumun işe alım sınavı için onun yaşadığı şehre gitmem gerekti. Bir daha böyle bir şansı bulamayacağımı düşünerek şehre vardıktan sonra kendisiyle iletişime geçtim. Geçen 1 yıl içerisinde bir kez bile konuşmamıştık. Pek umutlu değildim ama onunla konuşabilmek milyonda birlik bir ihtimal bile olsa denemeye değerdi benim için. Hiç beklemediğim bir şekilde mesajlarımı yanıtladı ve buluşmaya karar verdik. Onunla ilk defa buluşacaktım. O buluşma için eve dönüşümü geciktirmem ve pek çok şeyi aksatmam gerekti ama hiçbirinin önemi yoktu. Onunla en azından bir kez yüz yüze konuşabilmek ve belki de kendimi affettirebilmek için hepsine değerdi. Doğum günü geçeli birkaç gün olmuştu. Ona bir de doğum günü hediyesi olarak ayıcık aldım. Epey önemsiz bir şeydi ama gücüm ancak ona yetti.
Nihayet buluşma gerçekleşti. Daha telefonda sesini duyduğumda yolunda gitmeyeceğini sezmiştim. Konuşmaya başladık. Geçen 1 yılda başımızdan neler geçtiğini paylaştık. Sonrasında konu aramızda yaşananlara geldi. Bana karşı en azından bir kızgınlığının olmasını zaten bekliyordum. Çünkü son konuşmamızda beni özlemeyeceğinden ve tekrar benimle zamanını boşa harcamayacağından emin olmak için ona kendimden nefret ettirecek sözler sarf etmiştim. Ama bana karşı hissettiği şey nefret değildi. Bana karşı hiçbir şey hissetmiyor gibiydi. Onun için kötü bir anıdan ibaret gibiydim. Uzun uzun bana beni neden terk ettiğini anlattı. Kullanıcı adımdan da anlaşıldığı üzere son derece karamsar bir insanım. Özellikle kendime karşı. Bundan dolayı çok yorulduğunu dile getirdi. Ayrıca ciddi anlamda özgüven problemim var. Ona alalen yalan söylememiş olsam da hep beni yakından tanırsa benden soğuyacağı korkusuyla kendimle ilgili olabildiğince az detay vermeye çalıştım. Bu da onun bana olan güvenini kırmış. Söylediği her şeyde harfi harfine haklıydı. (İşin komik tarafı bundan önce birebir aynı sebepten terk edilmiştim ve aynı hataları tekrar yapmayacağıma yemin etmiştim.) O kadar mantıklı konuşuyordu ki söyleyecek fazla bir şey bulamadım. Hatalarımı düzeltmek için bana şans vermesini istedim ama o şansı vermedi. Bunun için onu suçlamıyorum. Hatta belki kulağa saçma gelecek ama onunla gurur duyuyorum. Kendisi için iyi olanın beni hayatından çıkarmak olduğuna karar vermişti ve bu kararın sonuna kadar arkasında durdu. Bu benim asla yapamayacağım bir şey. Bir yanım hayatından çıkarak ona yapabileceğim en büyük iyiliği yaptığımı söylüyor. O gerçekten her açıdan çok harika bir insan. Benim asla olamayacağım kadar. Benden çok daha güçlü, benden çok daha kültürlü, benden çok daha sosyal ve bir ton şey. Gerçekten çok daha iyi insanlarla birlikte olmayı hak ediyor. Diğer yanımsa eğer o hataları yapmasaydım, ya da düzeltme fırsatı bulsaydım belki de harika bir ilişkimiz olabilirdi diyor. İlişkimiz belki sadece birkaç ay sürdü ama ben delicesine aşıktım. Ruh eşimi bulduğuma inanıyordum. Çok güzel paylaşımlarımız da oldu. O ise ortada güven olmadığı için yaşadığımız şeyin sevgilik bile olmadığını söyledi. Ama o kadar iyi bir insan ki buna rağmen benle buluşmayı kabul etmiş, bana yaptığım yanlışları sayıyordu. Ama bunu yaparken beni suçlayıp öfkesini kusmuyordu. Öğrencisini azarlayan bir öğretmen gibiydi daha çok. Bana kendime bakmam, geliştirmem gerektiğini vs. söyledi. Beni gerçekten mutlu etmek istiyorsan kendini toparla dedi. Ama bunları söylerken sesinde zerre bir sıcaklık yoktu. Bütün konuşma boyunca bir kez bile gülümsemedi, laf arasında saçma sapan espriler geçtiğinde bile. İstese bile bana yardımcı olamayacağını, durumumun tamamen platonik olduğunu söyledi ve ben de bunun farkına varmıştım. Belki de hiç buluşmamalıydım. Çünkü öncesinde en azından çocukça da olsa hayallerim vardı. Derinlerde bir yerlerde bana karşı, en azından yaşanmışlıklardan dolayı bir hisler beslediğini umuyordum. (Ne kadar saçma değil mi? Beni unutsun benden kurtulsun diye kendimden nefret ettirmeye çalışan ben, hala bana karşı bir şeyler hissetmesini diliyor.) Belki bir gün karşılaşırız, belki bir gün beni affeder... Artık onlar yok. Gitmeden önce telefonumdan kendisine dair her şeyi silmemi istedi. Artık hatıralarım da yok. Yine de pişman değilim. Eğer onla buluşmasaydım ölene dek buluşsam nolurdu diye merak edecektim. Kendimi ona affettirmek için her halükarda denemeye değerdi. Beni engellediği sosyal mecralarda engelli olarak kaldım. Ve bu görüşmenin ikincisinin olmayacağını dile getirdi. Onu ilk görüşüm, son görüşüm oldu.
Oradan ayrıldıktan sonra direkt yaşadığım şehre doğru yola çıktım. Yol boyunca içime içime ağladım. Bana artık kendimden nefret etmeyi bırakmam gerektiğini söylemişti fakat bu kadar sevdiğim, değer verdiğim bir insanı bu kadar üzüp incittikten sonra kendimi nasıl sevebilirim? Eğer onu geri getirmeyecekse neden değişmek için çabalayım? Evet, belki daha pek çok insanla karşılaşıcam. Ama her insan ayrı bir dünya, hatta bir evrendir bence. Hiçbiri bir diğeri gibi olamaz. Ben hayatımda bir sevgili olsun değil, hayatımda o olsun istemiştim. Ben de onun sığınacağı bir liman olayım, ağladığı omuz olayım, her derdini açabileceği, her zaman yanında olan biri olayım, ona hak ettiği sevgiyi vereyim istemiştim. Bunları ona söylediğimde olanları büyüttüğüm gözüyle baktı. Dünyanın sonu olmadığını söyledi (ve yine bana karşı artık bir şeyler hissetmediğini o yüzden bu söylediklerimin mümkün olmadığını). Büyük ihtimalle haklıdır da. Yine de aradaki samimiyet ne olursa olsun, değer verdiğin birini bir daha asla göremeyecek olmak kadar acı verici bir şey olabilir mi? Üstelik kendi hatan yüzünden.
Şimdiyse evimdeyim. Döndüğümden beri yatağımdan çıkmadım. Yolda akıtamadığım göz yaşlarımı kaldığı kadarıyla yastığıma yorganıma akıttım. Yapılmayı bekleyen bir ton ödevim var ama uğraşmak gelmiyor içimden. Belki uyurken kalbim durur da bir daha kimselerin canını yakmam diye bir umut bekliyorum. Beni tanıyan, sevdiğim herkes benden umudu kesti. Onlar benim düzelemeyeceğimi anladı. Artık ben de anladım. Artık ben de umudu kestim.