Çocuk İstismarı ve İhmali ile Mücadele Derneği

  • Çocuk İstismarı ve İhmali ile Mücadele Derneği'nin gözünden LGBTİ+ bireyler..


    Bizi tüm birimlerimizin katkılarıyla bu çalışmaya iten en önemli sebep, üyelerimizle yaptığımız sohbetler sırasında Psikolojik Destek Koordinasyon Merkezi'mizde görevli bir Psikolog arkadaşımızın paylaştığı bir anısı olmuştur. Çocuk ve Ergen Psikolojisi ile Aile Terapisi Uzmanı olan arkadaşımıza bir aile danışmaya gelir. Anne baba 15 yaşındaki oğullarının eşcinsel davranışlara yönelmeye başladığını ve tedavi edilmesi gerektiğini beyan ederler. Ekonomik ve kültürel seviyeleri orta ve üst sınıf görünen aileye arkadaşımız, bu durumun bir hastalık olmadığını, bu sebeple de tedavisinin mümkün olmadığını belirtmesi üzerine, anne "Oğlunuz kanser deseydiniz, bunu kabullenebilirdim. Fakat bu söylediğinizi kabul etmem mümkün değil. Daha uzman birine gidelim." diyerek ayrılırlar.


    Konuyla ilgili bir çok bilimsel makale, uluslararası bir çok araştırma ve pek çok uzman görüşü alınarak toplanan bilgilerin sizlerle paylaşılması sonrasında sizlerden bir kaç ricamız olacak.


    1-) Önce dış ülkelere bakmak istedik. Amerika'nın Kaliforniya Eyalet Valiliği tarafından alınan kararda "Herhangi bir bilimsel ve tıbbi dayanağı olmadığı için eşcinsel kişilerin tedavi edilmelerine yönelik çalışmalar yasak."


    2-) Dünyada #OnurYürüyüşü adlı eyleme en büyük katılımın olduğu Brezilya'da her 24 saatte bir eşcinsel öldürülüyor.


    3-) İngiltere'de bir polis merkezinin önündeki bayrak direğine dayanışmayı temsil etmek için gökkuşağı renklerinde bayrak asılırken; Irak'ta, Suriye'de, Libya'da dinci terör örgütleri tarafından eşcinsel avları düzenleniyor, öldürülenler şehir meydanlarına asılıyor.


    4-) Hollanda tarafından yapılan uluslararası bir araştırmada, eşcinsellikle ilgili toleransı ölçmek adına katılımcılara yöneltilen sorulardan biri, "Eşcinsel bir komşumuz olsun ister misiniz?" Ülkemizde verilen cevapların %85'i "HAYIR". Yani 7 kişiden 6'sı.


    5-) HAYIR diyenlerin farklı gerekçeleri olsa da "EVET" diyenlerin en önemli ortak özelliği; bir lgbti birey tanımış, konuşmuş ya da birlikte çalışmış.


    6-) Ülkemizle aynı kategoride olan ülkelerden bazıları; Zimbabve, Gana, Fas, Ruanda, Irak, Güney Kore...Bu ülkelerin neredeyse tamamında eşcinsellik cezalandırılan bir suç. Oysa ki ülkemizde son dört padişahın babası Abdulmecid döneminde, günümüzden 150 yılı aşkın süre önce,


    7-) eşcinselliği suç olmaktan çıkartmıştı. Uluslararası Lezbiyen ve Gay Birliği'nin ( @ILGAWORLD ) verilerine göre dünya genelinde LGBTI bireylerin sayısı 3 milyara yaklaşmakta.


    8-) Cumhurbaşkanı, "Eşcinseller, domuzdan da, köpekten de daha aşağılıktır." diyen, Zimbabve ile "Yaratılanı severiz, Yaradandan ötürü." diyen Yunus Emre'nin yetiştiği coğrafya aynı kategoride mi olmalı?


    9-) Homoseksüellerin düzelmesi için zorla evlendirildiği, lezbiyenlere tecavüz edildiği, polis ve durumdan vazife çıkaran milislerin yasalarda suç sayılmadığı halde LGBTI avı yaptıkları orta doğu ülkeleriyle hoşgörü abidesi Mevlana Celalettin Rumi'nin yetiştiği coğrafya aynı...


    10-) ... kategoride mi olmalı? Oysa ki; Anayasa Mahkemesi'nce "SAPKIN" söyleminin Anayasa'ya aykırı olduğunun ve nefret söylemi sebebiyle suç sayıldığı kararı alınmıştır. Eşcinsel öğretmenin işten atılmasını Danıştay hukuka aykırı bularak öğretmen lehine karar vermiştir...


    11-) Bir Ağır Ceza Mahkeme heyeti 17 yaşındaki eşcinsel oğlunun kafasına ateş ederek öldüren babaya ve azmettiren amcalara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermiştir. Zabıtlara; "Cinsel Tercih" yerine, "Cinsel Yönelim" ibaresini yazdırabilen savcılarımız olmuştur.


    12-) Örnekleri çoğaltabilecekken, ülkemizin; Ruanda, Gana gibi ülkelerle aynı kategoride olması ne derece doğru? Tabi ki ülkemiz ve dünya LGBTI hakları konusunda bugünlere kolay gelmedi. Özellikle eğlence sektöründe çalışanlar çok ağır şiddet gördüler, işyerleri yağmalandı.


    13-) Kadına benzeyebilmek için "DUVAR" ameliyatları oldular. Tabi ki genel beklenti, bir valimizin #OnurYürüyüşü 'ne en ön safta katılıp, elinde gökkuşağı bayrak saklaması değil. Ancak 10 yıl önce yalnızca 30 kişinin katıldığı bu yürüyüşe bugün 10.000ler katılıyor.


    14-) Yine de bu insanlar, günlük hayatlarının her alanında sürekli olarak ayrımcılığa uğruyor ve homofobik söylemlerle karşı karşıya kalıyor. Bu insanlar büyük bir depresyon ve anksiyete sıkıntısı yaşıyor. Alkol ve madde bağımlılığına yöneliyor.


    15-) İş bulamamak, eğitim alamamak onları zamanla yoksulluğa itebiliyor. Yoksulluk, beraberinde suç işlemeye ya da seks işçiliğine yönelmeyi arttırabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü ( @WHO ) 17 Mayıs 1990'da açıkladığı çalışmanın sonucunda "Eşcinsellik Hastalık Değildir!" demiştir.


    16-) Dünyada LGBTI bireylerle ilgili her türlü yasal düzenlemeyi yapan, hatta resmi ve dinî evliliklerine dahi onay veren ülkelerde bile LGBTI bireyler ciddi bir nefret söylemi ve nefret suçu ile karşı karşıyayken, Türkiye 2008-2015 yılları arasında trans cinayetlerinde...


    17-) ...35 cinayetle Avrupa birincisi. Avrupanın tamamında aynı dönemde öldürülen LGBTI bireylerle sayısı 57! Avrupa ülkeleri,bu konuda çok gelişmiş yasalara sahip. Ancak bilindiği üzere yasalar tek başına yeterli olamıyor. Dünyanın her yerinde geniş kesimleri tepki gösteriyor.


    18-) Çünkü LGBTI bireyler hakkında çok az şey biliyoruz. Bu bilinmezlik bizi korkutuyor. Korku zamanla öfkeye, öfke nefrete, nefret de şiddete dönüşüyor. Bu yüzyıllardır süre gelen bir korku aslında. Yüzyıllardır eşcinselliğin, veba gibi toplumdan arındırılması gereken bir ...


    19-)... hastalık olduğunun düşünülmesi korkusu! Yüzyıllardır inançlara aykırı olduğu, günah olduğunun düşünülmesi korkusu! Yüzyıllardır üremeye yaramadığı için, doğaya aykırı olduğu korkusu! Elbette herkesin kültürüne, inancına, dünya görüşüne saygımız sonsuz.


    20-) Ancak bugün doğada 500'den fazla türün; kuştan, balığa; ördekten, solucana kadar eşcinsel davranışlarda bulunduğu bilimsel bir gerçektir. Tamamı olmasa dahi büyük bir kısmı bilimsel yöntemlerle izah da edilebiliyor. Bu bilimsel çalışmalar konunun doğaya aykırı olmadığını...


    21-) ...doğa eşcinsel davranışı defalarca tekrarlayan bir sistem. 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. Oturumunda kabul edilen 30 maddelik “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak imza atmamızla birlikte,


    22-) bütün insanların onur ve haklar açısından özgür ve eşit olduğunu kabul etmişiz. Tüm insanların güven içerisinde, özgürce yaşam hakları olduğuna imza atmışız.

    Bildirgede “TÜM İNSANLAR” yazıyor. Bir bölümü değil. Devletimiz temel haklar açısından her bireye eşit muamele...


    23-)...etmek zorundadır. Kimse temel hak ve özgürlüklerden mahrum edilemez. Devletin her yurttaşına eşit haklar vermesi ve koruması Anayasal yükümlülüğüdür.

    Eksik yasalar tamamlanabilir, yanlış yasalar düzeltilebilir. Önemli olan zihniyetleri değiştirmektir.


    24-) Zihniyet de yalnızca bilimle değiştirilebilir. Bilim bize bugün DNA üzerindeki 3 bölgede, öncelikli olarak erkek eşcinselliği il ilgili etkileyen bölgeler olduğunu göstermekte. DNA üzerindeki 3 bölgenin başında X, Q, 12 kromozomu geliyor. Bu bölgede çok sayıda gen var.


    25-) Henüz hangi genlerin eşcinselliğe yol açtığı bilinmiyor. Ancak eşcinselliğin genlerle ilgili bir boyutu olduğu da gerçektir.

    DNA üzerinde metil grupların eklenmesiyle ortaya çıkan bazı değişiklikler de cinsel yönelimi etkiliyor. Bilim insanları buna “EPİGENETİK” diyor.


    26-) “Dış etkenlerin meydana getirdiği epigenetik değişiklikler.” Fakat bu dış etkenler asla, “ Dominant bir anne, evde olmayan baba, ya da cinsel istismara uğrama” değildir. Epigenetik değişiklikler moleküler düzeyde ve anne karnında başlayan değişikliklerdir.


    27-) Annenin hamileliğinde aşırı strese maruz kalması gibi. Moleküler olarak eşcinsellik henüz tam olarak tanımlanamamış olsa da, şu muhakkak ki, davranışı ağır cezalarla etkileyebilirsiniz belki ama yönelimi değiştirmeniz mümkün değildir.


    28-) Cinsel yönelim ne tercih edilebilir, de özendirilebilir, ne öğretilebilir, ne de seçilebilir bir olgudur.

    Çocuk istismarı ve ihmali alanında çalışma yapan bir dernek olarak, “Bu konu sizin ne üstünüze vazife ki?” diyebilirsiniz. Aslında tam da bizim üstümüze vazife.


    29-) Çünkü cinsel yönelimler ergenlik çağı ile başlayan bir durumdur ve yasalarımıza göre 18 yaş altı herkes çocuktur. Cinsel yönelimi farklı olduğu için çok ağır şiddete, dışlanmaya ötekileştirilmeye maruz kalan 14-15 yaşındaki çocuklar da bizim çocuğumuz.


    30-) Bu çalışmayı bu noktaya kadar okuma duyarlılığını gösterdiyseniz eğer, sizlerden birkaç ricamız olacak. Aşağılanan, ayrımcılığa uğrayan, oturacak ev, okuyacak okul, çalışacak iş bulamayan; depresyona, hatta intihara sürüklenecek kadar ağır psikolojik travmalar yaşayan...


    31-) ... insanların; bir an için, anneniz, babanız, kardeşiniz, çocuğunuz, öğretmeniniz, öğrenciniz, doktorunuz, hastanız; aslında hepsinden önemlisi kendiniz olduğunu düşünün!


    32-) Nasıl ki ÇOCUK İSTİSMARI İLE MÜCADELE çocukların vermesi gereken bir mücadele değilse, Nasıl ki KADIN CİNAYETLERİ kadınların kendi başlarına vermesi gereken bir mücadele değilse, Nasıl ki toplumun her kesiminin bu iki konuda ortak bir çaba içerisinde olması gerekliyse;


    33-) LGBTI bireylerin hakları ile ilgili olarak da; hepimizin, hep birlikte çaba sarf etmesi gerekir.


    34-) Şimdi sizlerden ricamız, bu çalışmayı okuduktan sonra cinsel yönelimin tabiatın içinde bir çeşitlilik olduğunu çevrenizde en az bir kişiye anlatın. Sizden ricamız, çevrenizden en az bir kişiye, her şeyden önce İNSAN olduğumuzu anlatın!


    35-) Sizden ricamız, her insanın hayatını istediği gibi yaşamaya hakkı olduğunu, her insanın istediğini sevme hakkı olduğunu çevrenizde en az bir kişiye anlatın. Huzur, güven ve mutluluk içinde yaşayacağımız bir dünya umuduyla…


    CipOrgTr

Şimdi katılın!

Henüz bir hesabınız yok mu? Şimdi kayıt olup topluluğumuzun bir parçası olun!