Posts by Arya Stark

    Adalet; toplumun her bir ferdinin bir diğerine olan sorumluluğunun farkında olmasıdır. Adil olmak için eşitlik gözetilmez, adil olmak için toplumun zaman içinde oluşturduğu kanunlar başta olmak üzere bireylerin durumu gözetilir. Tüm bu kanunlar ise her zaman üzerinde tartışılabilmelidir.


    Adaletin yerine getirilmesi; toplumun içinde bulunduğu zamana göre doğru olduğuna hükmettiği kararları vermesidir. Ancak takdir edersiniz ki her karar bireyin tüm haklarını gözetmez. Adaletin de böyle bir gayesi yoktur. Şu halde toplumda bireyi önemsiyorsak sadece adil olmayı değil, aynı zamanda ne kadar çok insanı memnun ettiğinizin de önemi büyüktür.


    Doğru kanun diye bir şey yoktur. 200 yıl önce eşcinselleri ölüme mahkum eden mahkemeler de adaleti sağlıyordu. ( yazının alt kısmında açıklama yapıldı) Bugün eşcinsellere nefret suçu işleyenleri cezalandıran mahkemeler de adaleti sağlıyor. Değişen tek şey bilim ve felsefenin ışığında insanların anlayışı oldu. İkisi de adildi belki ama biri diğerinden bugünün penceresinden baktığımızda zalimce ve son derece yanlış geliyor.


    O nedenle sadece adalet değil aynı zamanda konuşulması gereken felsefe ve bilimdir. Salt adalet diye bir şey yoktur. Salt adalet için tüm kararları şansa bırakmanız gerekir. Suçlu? Suçlu değil? Ancak bu olanaksızdır.


    Adil olabilmek için bilimin ve felsefenin ışığında elde edilen sonuçlara göre kanunlar yapmak ve bu doğrultuda kararlar vermek gerekir.


    Az önce dediğim gibi 200 yıl önce eşcinseller hasta kabul ediliyordu ve tedaviyi reddedenler ölüme varan cezalar alıyordu. O zamanın bilimsel ve felsefi çıkarımları da bu yöndeydi. Dolayısı ile o zaman bu kararları veren yargıçları bugünün anlayışı ile yargılamak yanlış olurdu.


    Ancak bugün bilim bize işin öyle olmadığını söylüyor. Bu bağlamda hala sırf toplum böyle istiyor diye eşcinselleri mahkum eden bir ülke varsa bu kesinlikle insanlık namına utanç verici ve adil olmayan yaklaşımdır.

    Dediğim gibi ilaçlar ile beklediğiniz türden bir değişim elde edemezsiniz zaten. Olabilecek değişimler zaten olmuş anladığım kadarı ile. Bunun için operasyon geçirmeniz lazım. Ayrıca ben doktor değilim ilaç tavsiyesinde bulunamam fakat ilaçları doktora yazdırabilirsiniz. Ayrıca zaten doktor kontrolünde kullanmanız gerekiyor.

    Hormon ilaçları trans kadınlarda cildin yağlanması, göğüslerde hafif belirginlik ve hassasiyet vb etkileri vardır. Trans erkeklerde ise tüylenme, saç sakal çıkması ve sesin kalınlaşması gibi etkileri vardır. Onun haricinde yüzdeki kadınsılık veya erkeksilik kemik yapısı ve kafatası şekli ile ilgilidir. Hormon ilaçları bunlara etki etmez. Böyle bir sonuç beklemeyin. Estetik operasyon düşünebilirsiniz.

    Sivilce problemi için kükürtlü sabunda öneriliyor benim bir arkadaşım kullanıyordu memnundu ama çok bir bilgim yok.


    benimde cildim güneşe karşı çok hassas güneş kremini mecburen kullanıyorum ama onlarında temelde 2 çeşidi var. İçinde titanyum dioksit vb olanlar mekanik koruma sağlıyor ve en güvenlisi. Önemli olan partikül boyutunun nano seviyesinde olmayanından bulmak. Bunu da sürünce beyaz beyaz durmasından anlarsınız. Kimyasal koruma sağlayan güneş kremlerini ise en az 30 dk önceden sürmek lazım. Ama mekanik olanlar daha güvenli


    Ayrıca şuraya faydalı bir link bırakayım. Burada piyasada satılan ürünleri giriyorsunuz içerik bilgisi analiz edilmişse size o ürünle ilgili bir rapor çıkartıyor. 1-5 arası puanlıyor. Direkt kimyasalların adını da tek tek aratıp insan vücudunda olası etkilerini vs varsa yazıyor.


    Link: https://cosdna.com/

    Merak edip baktım en ucuzu 1.100 TL idi. Elektronik kitap okumak için bir cihaza o kadar para vermek ilginç :)

    Sadece elektronik kitap okumak için değilde örneğin yabancı dil öğrenirken vs Türkiye’de çok fazla seçenek olmuyor veya aradığımız dilde bir kitap bulmak zor oluyor. Amazon’dan veya bu tür elektronik kitap satan yerlerden orijinal dilde her kitabı bulmak mümkün oluyor. Bir de sadece kitap değil. İnternette herhangi bir yazılı makale, haberi de kindle üzerinde okumak göz sağlığı açısından daha iyi oluyor. Bir de seyahatlerde yanınızda kitap taşıma derdi olmuyor. Basılı kitabın yeri ayrıdır tabiki sonuçta arşiv için kütüphane için.


    Bu kindle ekranları çok farklı bir teknoloji kullanıyor. Tıpkı kağıttan okur gibi bir hissiyatı var. Yani ben o açıdan tavsiye ederim. Daha önce bana da saçma geliyordu ama alışınca vazgeçilmezim oldu diyebilirim yani 🙂🙂

    Bazılarınız merak ediyor olabilir bir trans kadının hayatı nasıldır diye. Bazılarınız da bazen trans olmayı düşünüyorum gibi şeyler yazıyor bu forumda. Ya da buna benzer şeyler. Gelin şimdi trans bir kadından yaşamın nasıl olduğunu dinleyin.



    Öncelikle sosyal yaşamında trans olduğunuzu benim gibi gizliyorsanız problemler ardı arkası kesilmeden devam eder. Hoş trans olduğunuzu söyleseniz onun da problemleri farklı ya konumuz bu değil ama.



    Benim gibi insanlar için hayatın iki önemli aşaması vardır. Ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası. (Tabi geçiş süreci de önemli)


    not: yazacaklarım tamamen kişisel tecrübelerdir.



    Ameliyat olmadan önce tuvalete bile girmek benim için işkenceydi. (En azından benim için öyleydi diyebilirim) Vücudumdan o kadar irrite oluyordum ki koli bantları ve kumaşlarla acayip acayip şeyler yapıp örtmeye çalıştığım, canımın fiziksel olarak çok acıdığı ve bazen de acıdan yürümekte zorlandığım zamanlardı. Neredeyse bir keresinde çok ciddi bir kanama yaşamışlığımda yok değil. Çoğu zaman tuvaletimi kedi gibi tutardım. Artık dayanamayacağım ana gelene kadar tuttuğum zamanları bilirim. Bazen yapamazsınız da kaçırırsınız falan İğrenç şeyler yani. Banyoya girerken tarikatçı gibi kıyafetlerle girer doğru dürüst temizlenemeden geri çıktığım zamanlar da oldu. Cinsellik namına ne bir his ne de bir duygunun olduğu zamanlar. Öyle ot gibi yaşadığım zamanlar. Ergenlik çağına girmeyen çocuklar gibi düşünün bu kısmı. İnsanlar neden aşka ve cinselliğe bu kadar değer veriyor diye aptal aptal düşünürdüm. Artık durumum bir noktadan sonra o kadar boktan hale gelmişti ki ailem bile bana kızamaz oldu. (Gene kızıyorlardı tabi) Sonunda kabullendiler. Üstünüzün ve bir kısmınızın çıplak olması gereken zamanlar tuvalet, banyo gibi benim için işkence gibiydi yani kısaca. Gerçi daha birçok konu işkence gibiydi. Sokakta yürümek, okula gitmek, insanların size dokunması, fotoğrafınızı çekmeye çalışması, yüzünüzde çıkan tüyler ne bileyim. Zaman geçtikçe değişen vücudunuz. Çok kötüydü. Bu öyle aman kadın gibi davranayım, kadın gibi giyineyim gibi bir şey kesinlikle değil. Zaten öyle bir durumda düşündüğünüz en son şey giyim kuşam. Okulda garip davranışlarımı fark ediyorlardı. 6-7 defa okul değiştirip en sonunda lisede okulu bırakmıştım. (Sonradan bitirdim) okulda yaşadıklarımı anlatmama gerek yok. Benzer şeyleri birçok kişi yaşamıştır. Mental olarak yıpranmış haldeydim. Bu okul hayatı çok enteresan bir dönemdi. Buda başka bir yazının konusu olsun.



    En sonunda doktorların da yönlendirmesi ile tedavi süreci başladı bu süreç boyunca gurup terapileri, bireysel terapiler, bolca geçen yalnız günler ve asosyal bir dönemden sonra biraz da olsa vücuduma yaptığım işkencelerden vazgeçmeye başladım. Yani en azından tuvalete banyoya girebildiğim zamanlardı.



    Doktor tedavisi burada gerçekten işe yarıyor. Yani birtakım ilaçlar vs içiyorsunuz. Antidepresanlar, hormonal ilaçlar vs. Biraz kendimi rahat hissetmeye başladığım zamanlar. Hatta duygusal anlamda karşı cinse karşı bir şeyler hissediyor ama bu normal anlamda cinsi bir histen ziyade erkekler ne kadarda muhteşemler gibi bir his.



    Bu hormon tedavileri vs devam ederken artık giyim vs olarak tabi kadın gibi giyinmeye kadın gibi yaşamaya başladığım zamanlar. Ama benim hayatta en son takıldığım şey giyim kuşam. Yani şuan bile gömlek ve pantolonla gezen bir insanım. Hiç öyle kadın gibi giyineyim aman makyaj yapayım diye bir özentim olmadı. Çoğu zaman makyaj yapmıyorum. Üniversitede bile yaptığım makyaj bir elin parmağını geçmez yani. Benim sorunum tamamen bedenseldi.



    Fotoğraf falan çekinmeye başladığım zamanlar da burada başlıyor. Yüzümdeki tüylerin gitmesi, biraz ilaçların vs etkileri. :) Bu dönemde zoraki bir yakınlaşmam olmuştu karşı cinse ama açıkçası hiçbir şey hissedememiştim. Bunu neden yaptığımı da bilmiyordum. Kafam karışıktı. Gene de kendimi kabullenmek için iyi bir fırsattı belki. Gerçi sonradan çok irrite olup karşı tarafı da pişman etmiştim. :D Her neyse. Gel zaman git zaman derken ameliyat oldum. Kimlik bok püsür falan değişti. Bir küçük operasyon daha geçirdim. Cinselliği ergenliğe yeni giren tüyü bitmemişler gibi 20 yaşında keşfetmeye başladım. Libido seviyesi arttı. Masturbasyon falan yapmaya başladığınız dönemi düşünün işte. Orama burama dokunup bişeyler hissetme kısmı. İşte o an insanın aşk adına yaptığı ve yapacağı şeyleri anlamaya başlamışsınız demek oluyor. Karşı cinse falan daha farklı bir gözle bakıyorsunuz. Yani bende böyle oldu. Erkekler daha farklı gelmeye başlıyor. :D Önceden sadece ilgi olarak bakarken şimdi daha farklı yani. :D



    Artık sağlığına kavuşmuş bir insan olarak hayata devam etmem gerekiyordu tabi. Üniversite sınavlarına girdim. Kazandım.



    Ama sorunlar bir türlü bitmek bilmedi. Hayat trans kadınlar için işkence gibidir ya. Üniversiteyi kazanırsınız ama kazandığınız üniversite Anadolu’nun küçük bir şehrindedir. Çantayı toplar gidersiniz ama trans olduğunuzu kimselere söyleyemezsiniz. Arkadaşlarınızdan, hocalardan trans olduğunuzu saklamanız gerekir.



    Nitekim bende öyle yaptım. Hiç kimseye söylemedim. İki ayrı sosyal medya hesabı açtığımı bilirim. Birine akrabaları birine okuldaki arkadaşlarımı falan eklerdim. Olur da biri ağzından kaçırır eyvah eyvah. Üniversite benim için çok farklıydı. Çok güzel arkadaşlarım oldu. çok sıkı dostlarım oldu. Hiçbiri beni anormal bulmadı. Resmen sıradan bir insan olmuştum. Muhteşem bir his bu ama hiçbirine söyleyemedim trans olduğumu. Üniversitede zaman geçtikçe içimde bir paranoya büyümeye başladı. Ya biri öğrenirse ya ev sahibi duyarsa ya o olursa ya bu olursa diye artık bunu öyle bir takıntı haline getirdim ki acayip acayip obsesyonlar geliştirmeye başladım. Benim gibi gizli bir hayatı yaşayan herkes böyle bir hisse kapılmıştır eminim. Başa çıkması zordur. Sırf bu paranoyalar azalsın diye psikiyatriste gidip anlatmayı bile denedim ama doktora da söyleyemedim ki durumu. Öyle bir kısır döngü düşünün. Zaman geçtikçe kaygılar azaldı trans olduğumu aklıma getirmemeye karar verdim. Her şeyi unuttum normal bir insan gibi hayatıma devam ettim. Bu unutuş öyle bir unutuştu ki bir noktadan sonra durumu kanıksadım. Trans olduğum için utandığım bir dönem. Hiç kimseye söyleyemezdim. Çünkü bu utanılması gereken bir şeydi benim için.



    Yani benim gibi gizli bir trans iseniz hayatınızın her döneminde ya okuldakiler öğrenirse? Ya iş yerimden öğrenirlerse ve beni işten çıkartırlarsa? Diye düşünmeye başlıyorsunuz. Hayatınıza sevgili anlamında kimseyi sokamazsınız çünkü büyük bir risktir. Bir noktadan sonra da kendinizden utanıyorsunuz benim gibi.



    Ben şu an trans kadın olduğumu kabullenmek istemiyorum. Geçmişim ile yüzleşmek istemiyorum. Nefret ediyorum bana trans denmesinden. Hormon ilaçlarını içiyorum ama kontrole falan gitmiyorum. Doktora belki en son 6-7 sene önce gittim konuyla alakalı. Bende kafama göre içiyorum hormon ilaçlarını. En son eski bir arkadaşımla bana trans dediği için kavga bile ettim.



    Hatta o kadar utanıyorum ki LGBTİ üzerine olan bu sitede anonim bir hesaptan yazmama rağmen translarla ilgili hiçbir gönderiye yorum yapmadım ve trans olduğumu belirtmedim şimdiye kadar.



    Bir keresinde internette tanıştığım bir trans kadın ailesinden kaçıp istanbul’a gelmek istediğini ailesinin kendisini asla kabul etmeyeceğini elbise ve topuklu ayakkabı giyip dışarıda gezmeyi kadınlığını yaşamayı çok istediğini ve bir de erkek arkadaşı olmasını istediğini söylemişti şaşırmıştım. Tamam elbette insan istediğini giymek ister. Bende topuklu ayakkabı giymeyi severim. Bence topuklu ayakkabının farklı bir asaleti var :D Ama bir insanın tek problemi ayakkabı olsun yahu. Ne kadar rahat insanlar var aranızda. Bu insanları görünce hayret ediyorum doğrusu. Bende mi bir başka bir problem vardı diye. Yani sırf makyaj yapıp topuklu giymek o kadar problem değil. Çoğu zaman unisex giyinen, saçlarını kısa seven, makyajı da arada bir yapan biriyim. Bunların hiçbirini yapmasam da hayatımda çok bir şey değişmezdi. Yarın bir gün bi moda gelir erkekler topuklu giymeye başlar Bu böyledir. Benim liseye gittiğim zamanlar dar paça pantolon giyen erkeklere ibne diyip gülen insanlar bugün dar paça pantolon giyip küpe takıyor.


    Bundan 50 yıl önce yaşasam belki bu tedavilerin hiçbirini olamayacaktım. Hayatıma o şekilde devam etmem gerekecekti. Belki 50 yıl sonra yaşasaydım da çok daha iyi imkanlar olacaktı kim bilir. Ama günümüz imkanları ile yine de %100 olamasa da sağlıklı bir insan olarak hayatıma devam etmemi sağlayan tıp hekimlerine de teşekkürü borç bilirim.


    Yani gençler kıyafet giymek, ayakkabı giymek, makyaj yapmak bunlar sizi transseksüel yapmaz. Bunlar sosyal hayatın içinde var olan şeyler.


    Biraz içimi dökmek istedim sadece.


    Ben hala kendimi trans kadın olarak görmüyorum. Görmeyeceğim de. Rahatsızlığı olan ve tedavi olmuş bir insan olarak görüyorum kendimi. Umarım bir gün herkes bunu böyle kabul edebilir.


    Kalın sağlıcakla.

    Amatör fotoğrafçı ve görsel sanatlar hayranı biri olarak forumda neyin eksik olduğunu buldum! Bir fotoğrafçılık klübü tabikide :)


    Aranızda fotoğraf çekenler var mı? Hangi türde fotoğraflar çekiyorsunuz?


    Ben daha çok bitki fotoğrafları, mimari fotoğraflar, high key ve low key yakın plan portre fotoğrafları çekiyorum. Ama şu sıralar içimde durdurulamaz bir sokak fotoğrafçılığı sevdası var. Karantina günleri geçtikten sonra kendi tarzımda sokak fotoğrafları daha doğrusu eleştirel durum fotoğrafları çekmek istiyorum. Aklımda çok ilginç sahneler var yakalamayı istediğim.


    Bu arada fotoğrafçılık tekniği ve Photoshop üzerine merak ettiğiniz her şeyi sorabilirsiniz. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.

    yani, böylelikle bir çok yayınevi de e-kitap satışına da odaklanabilir.

    bu anlamda maaliyetler de düşer tabi ben e-kitap okuyamıyorum diyen bir kesim de var

    doğrusu ben de kararsızım yani şöyle 20 30 sayfa okuduktan sonra bu da neymiş deme gibi bir durum da söz konusu olabilir

    Bunların ekranı dediğim gibi tıpkı basılı yayım hissiyatı yaşatıyor. Yazı fontunu ve büyüklüğünü de ayarlayabilmek ekstra daha güzel hale getiriyor. Tabi Arşiv için ve kitaplık için basılı kitabın yeri ayrıdır. Ben mesela benim için önemli yere sahip her kitabın basılı versiyonunu kitaplığımda görmeyi severim. Kitaplığımda olupta kindle üzerinden okuduğum kitap sayısı da çoktur. :) Dediğim gibi okumayı çok kolaylaştırıyor.

    aynen, keşke cep telefonu ve dizüstü bilgisayarlar için de aylarca şarz etmeden kullanılma gibi bir şey olsa :)

    nereden ne kadara almıştın?, nereden uyguna bulabilirim acaba?

    N11'den almıştım ben ama alalı epey oldu. ben aldığım zamanlar 900 lira civarındaydı. Şu anki fiyatlarını inan bilmiyorum. Araştırmak lazım. Dediğim gibi alacak olan arkadaşlar varsa reklamsız versiyonuna fazladan para vermenize hiç gerek yok. N11'e falan bakabilirsiniz. Zaten Amazon Türkiye resmi olarak getirmedi Henüz. Gelecek mi belirsiz. Gelirse içerik açısından çok daha iyi olur.

    ben de bir ara kindle almayı düşündüm, uzun ömürlü pil ömrünün olması dikkatimi çekti ama bilmiyorum uygun bir fiyata bulursam belki alırım.

    Aylarca şarj etmeden kullanabiliyorsun. En büyük avantajı tatile vs. giderken yanında bir sürü kitap alman gerekmiyor. Yükle kindle içine binlerce kitabı hepsini yanında taşıyabilme lüksün var.

    Kitap okuyun....


    atlasekitap.blogspot.com

    E-Kitap okuyacaksanız kindle şart. Kindle ekranı normal ekranlar gibi değil. Elektronik mürekkep teknolojisini kullanıyor. Ben internette uzunca bir makale yazı vb. okuyacağım zaman direkt send to kindle'a basıp oradan devam ediyorum. Kesinlikle göz yormuyor. Telefondan, bilgisayar ekranından kitap okunmaz zaten.


    Bu arada reklamsız versiyonuna boşuna para vermenize hiç gerek yok. Amazon'un Türkçe kitap içeriği olmadığı için iletişime geçip kaldırtabiliyorsunuz ama ben uğraşmadım bile. Reklam sadece slient mode'da görünüyor.

    Herkese merhaba,

    Bugünlerde pek evlerden dışarı çıkamıyoruz ama bu demek değildir ki kendimize bakmayacağız. Evde cildimiz ve sağlığımız için neler yapıyoruz? Formumuzu nasıl koruyoruz hep birlikte konuşalım istedim.


    Ben kendimden bahsedecek olursam;

    Uyku düzenim tamamen bozulmuş durumda yine de günlük 8 saat uykuyu geçmemeye çalışıyorum. Yemek yeme sıklığımı biraz uzattım. Ama kilo almama engel olamadım maalesef.


    Evde müzik açıp arada dans ediyorum kendi kendime. Maksat hareket olsun :D

    Cilt bakımına hiç ara vermedim her akşam temizleme jeli ile yüzümü yıkıyorum, tonik sürüyorum, nemlendirici gece kremimi sürüyorum. Sabahları da normal kremimi sürüyorum yüzümü yıkadıktan sonra. Güneş kremi şu sıralar pek kullanmıyorum gündüzleri. Malum evden dışarı pek çıkmıyoruz. Birde banyo sonrası vücut losyonumu sürmezsem olmaz.


    Birde haftada bir kere mutlaka Türk kahvesi telvesi ile peeling yapıyorum. Yumuşacık oluyor. Ölü derileri vs. çok güzel alıyor. Yalnız yaparken fazla bastırmamak önemli. Bu arada tonik olarak gül suyunu tavsiye edebilirim. Cildi eğer makyaj vs. yapıyorsanız güzel arındırıyor.

    Güneş kremi gibi kremler kullanıyorsanız yüzünüzü sadece jelle temizlemek yetmez. Mutlaka yağ bazlı bir ürünle temizlemeniz gerekiyor. (İsteyene özelden tavsiyede bulunabilirim)


    Birde şu konjak süngerler var malum. Cildi çok güzel arındırıyor sadece su ile ama bende inanılmaz bir sivilce problemi yaşattı. Kullananlar varsa deneyimlerini merak ediyorum.

    göz altları içinde incir çekirdeği yağı tavsiye edebilirim. göz altı morluklarına vs. iyi geliyor.


    Ayaklar içinde Türk kahvesi ve tuz karışımlı peeling uygulayabilirsiniz. Daha sonra ayakları nemlendirmek için muz ve hafif ısıtılmış zeytinyağını lapa gibi karıştırıp içerisine 3-4 damla da lavanta yağı ekleyip ayaklarınıza sarıp 20 dk beklerseniz harika sonuçlar alırsınız.


    Saçlarınızı kabarık seviyorsanız benim gibi sakın krepe yapmayın saçları mahfediyor. Onun yerine gidin bir kozmetikçiden ucuz saç köpüğü alın. (ben ıslak etki bırakan yumuşak joleyi tercih ederim.) Onu kullanın. Saçlarınıza sarımsak vs. sürmeyin. Doğal sabunla yıkamayın. Çünkü kafa derinizi ve saçlarınızı tahrip edersiniz. Şampuan seçerken içinde silikon türevlerinin olmamasına dikkat edin.

    Özellikle dimenticone çok fena bir kimyasal. çoğu şampuanda bu madde var ve bu madde birikme yapıyor. Saçlarınız uzun vadede dökülebilir.


    Kaşlara badem yağı sürün gerçekten işe yarıyor.


    Elleri normal kalıp sabunla yıkayınca fazla kurumuyor onu fark ettim. Sıvı sabunlar daha beter kurutuyor elleri.


    Saçlarımı kesmenin bir yolunu bulursam saçları kesmeyi düşünüyorum ama cesaret edemiyorum ;(


    Sizinde aklınıza gelenler varsa paylaşalım aydınlanalım hep beraber :)

    Kitap okuyorum. Yarım kalan fotoğrafları düzenliyorum. Puzzle falan almıştım ama daha başlamadım. 2 tane puzzle bitirdim daha onları çerçeveletmem lazım. Onun haricinde film izliyorum. Bu aralar Yunan sinemasının en rahatsız edici filmlerini keşfetmekle meşgulüm. Onun haricinde yemek yapıyorum. Evi dağıtıyorum. Ev leş gibi oldu temizlemeye acayip üşeniyorum.


    Uyuyamıyorum. Psikolojim bozuldu. Hafta içi arabaya atlayıp şehrin içinde manyak gibi tur atıyorum. Yazılarımın hiçbirini bitirmedim. Onları bitirmem gerekiyor. Bazılarını düzenlemem lazım. Ama şuan yapmak istemiyorum. Şuan olmaz. Zihnimdeki kelepçeleri açacak bir formül bulmam lazım. Sigara içiyorum. Bolca sigara içiyorum. Alkolden uzak duruyorum.


    İlginç baharatlar keşfetmeye çalışıyorum. Sanırım yeni bir hobi olarak baharat kolleksiyonu yapacağım. Baharatlar ile kokteyl yapmayı deneyeceğim. Bir de yaş pasta yapmak istiyorum ama çok fazla üşendiğim için yapamıyorum. Zaten mutfak tezgahı leş gibi. Pasta yapmadan önce tezgahı temizlemem lazım. Ev yapımı krem şanti biraz ağır oluyor. İçine biraz kakule koysam sorun çözülecek gibi ama kakule yok evde.


    Kakule önemli


    Sirke yapmam lazım. Evdeki sirkelerim bitmek üzere ama sirke annesi yok tekrardan oluşturmak lazım. Taze elma güzelinden bulursam buraya tarifini de yazabilirim.


    Sirke annesi buzdolabında suyun içinde bekleyebilir.


    Stay at Home sweet.<X

    Daha önce yaptığım yorumu okudum da neler söylemişim Netflix’e yahu.


    Tamam içerik olarak hala yetersiz olduğunu düşünüyorum. Fakat orijinal içeriklerin hepsine kötü diyemeyiz. Arada güzel diziler ve filmler çıkıyor. Zaman geçirmek için ideal.


    Ayrıca en önemlisi içeriğin %90’ı 5.1 dolby digital desteklemesi. Evinde sinema sistemi olanlar bence abone olmalı.


    Ancak hala Türkiye’de içerik çok kısıtlı.

    tatto tatto sen buraya insanları trollemeye mi geldin senin olayın nedir tam olarak anlamadım ben...

    :cursing:


    Garip garip şeyler yazıyorsun yazdıklarına hiçbir anlam verilemiyor. İnsanlar seni ciddiye alıp bir şeyler yazmış sayfalarca 23 yaşında bir insana göre yazdıklarına bakacak olursak ya aptalın tekisin ya da insanlarla alay ediyorsun.


    Ne tuhaf insanlar var ya aklım almıyor gerçekten......


    :cursing:

    Neden erkek ve kadın ev arkadaşı birlikte oturan hiç görmediniz mi? sürecin başında veya sonunda olduğumun hiçbir önemi yok karşı cinsle birlikte oturan bir cok kadın ve erkek var sizi bilgilendirmek istedim😉

    Karşı cinsle oturmanda elbette bir sorun yok. Ama "özellikle kadın olsun" diyince olay farklı bir boyut kazanıyor. Bilmem anlatabildim mi...

    İlk başta tuhaf görünüyor ama;


    Arkadaş geçiş sürecinin başında olabilir. Ailesi de bu durumu bilmiyor olabilir.


    O yüzden böyle yazmıştır diye tahmin ediyorum. Aslında bu durumu da belirtmesi lazım. Çünkü bu hali ile SiriusAteme ’ nın da dediği gibi tuhaf görünüyor. Aksi bir durum varsa zaten direkt art niyet taşıyor. Ülkemizin durumu malum.


    Yine de ben bu şekilde bir ev arkadaşı ilanını doğru bulmuyorum. Yani özellikle kadın arkadaş diye belirtilmesi özel bir gerekçesi yoksa kabul edilemez.

    evde yıllardır elektro gitar kutusunun içinde duruyor. küçükken özel ders alıyordum baya ilerletmiştim. Şuan hiç çalmıyorum.


    birkaç ayda bir klavyesini limon yağı ile silip tellerini değiştirip akortlayıp geri kutusuna bırakıyorum. Oda aletin sap ayarı vs bozulmasın diye o kadar.


    En azından sıkılıp bırakan bir ben değilmişim içim rahatladı bir nebze ^^