Geç Dönem Roma İmparatorluğu’nda Eşcinsellik

  • Konstantin’den yaklaşık yarım asır sonra, MS 390’da ünlü bir at arabası yarışçısının diğer erkeklere olan eğilimi, Roma İmparatorlu-ğu’nu zayıflatıp imparatoru gözden düşürerek Katolik Kilisesi’nin siyasi gücünün pekişmesine neden olacaktı. Araba yarışçısının yarışları kazanmaktan başka bir şey yapması gerekmediği gibi cinsel zevkleri de alışılmadık türden değildi. Fakat yarışçının, Roma’nın ilk eşcinsellik karşıtı yasalarından biri doğrultusunda tutuklanmasına karşı çıkan halkın şiddetli tepkisi, imparatorluğu kasıp kavuran ve etkisi asırlarca sürecek bir dizi kanlı isyanı tetikledi.


    Antik dünyada öteden beri yaygın olan erkek erkeğe seks, Yunan şehri Thessalonika’yı denetleyen Got garnizonu ve özellikle de komutanları Butherik’e ters geliyordu. Hıristiyanlık merkezli yasa, askerlere yerel uygulamalara müdahele yetkisi vermişti. Kadınsı olduğu tahmin edilen araba yarışçısına karşı yapılan suçlamanın mahiyeti tam olarak belli değil. Sebep ne olursa olsun, bu suçlamalar hipodromun yüz bin seyircisini gözde yarışçıdan yoksun bıraktı. Halkın araba yarışçısının oyunlara katılması için Butherik’e yaptığı başvuru reddedildi. Kahramanından mahrum kalan halk, sayıca az olan Got barbarları ve Thessalonikalılara karşı besledikleri derin nefretle meydanlarda öfkeden köpürdüler.


    Halk, Butherik’in vücudunu parçalayarak kalıntılarını şehrin dört bir yanına saçtı. Önce isyan, ardından da gözde generallerinden birinin linç edildiği haberi, İtalya’da bulunan İmparator Theodosius’u öfkelendirmeye yetmişti; gaddarca intikam alınmasını emretti. Sonraki Thessalonika oyunlarının başlamasından hemen önce takviye edilen garnizon, hipodromun kapılarını kapatarak imparatorun emrini yerine getirmek için içeri girdi. Askerler bir günlük eğlence için oraya gelmiş insanlar arasında isyandan kimlerin sorumlu olduğuna bakma zahmetine girmediler. Bir Romalı tarihçinin anlattığı gibi “istinasız herkes, hasat zamanında kesilen ekinler gibi doğrandı”.


    Katliamdan geriye kalan yürek parçalayıcı bir hikayeye göre, iki oğlunu oyunlara getirmiş bir tüccar, askerlere kendisini öldürüp çocuklarının hayatını bağışlamaları için yalvarır. Gotlar, çocuklardan birinin hayatını bağışlamayı kabul eder, ama hangisi olacağını seçmeyi tüccara bırakırlar. “Feryat figan ağlayan baba oğullarına bakıp aynı ölçüde çok sevdiği iki oğlu arasında tercih yapamadığı için çocuklarının katledilmesini çaresizce izlemek zorunda kalır.”


    Erıc Berkowıtz, Seks ve Ceza

  • Askerler o gün en az yedi bin kişiyi katletti. Erkekler, kadınlar ve çocukların parçalanmış ölü bedenleri, Yunan güneşinin altında çürüsün diye stadyumun çevresine saçıldı. Bu dehşetengiz katliamın haberi çabuk yayıldı, şiddetli şok dalgası imparatorluğun her yanını sardı. Hıristiyan merhametine sahip biri olarak tanınan İmparator Theodosius pişmanlık içinde kıvranıyordu ama artık olan olmuştu.


    İmparator’un ruh halindeki değişimleri ve yaşadığı dayanılmaz kederi bilen Milan piskoposu Ambrose (daha sonra aziz olacaktı), Theodosius’u huzuruna kabul etmeyi reddetti. Bunun yerine ona, kendini aforoz edene veya kefaret ödeyene kadar komünyon ayininden -ve dolayısıyla kurtuluştan- mahrum bırakılacağı tehdidini içeren bir mektup gönderdi. “Eğer gelirseniz, kurban sunmaya cüret edemem,” diye yazıyordu. “Tek bir masumun kanı döküldükten sonra bile buna izin verilmemişken, bir sürü insanın kanı döküldükten sonra izin verilir mi? Sanmıyorum.”


    Şimdiye kadar hiçbir kilise görevlisi bir Roma imparatoru için kamusal ceza talep etme cesareti gösterememişti. Theodosius’un kendisine sunulanı kabul etmekten başka seçeneği yoktu. Canı tehlikedeydi. Eşsiz bir kendini aşağılama gösterisi içinde, “dünyanın efendisi, her zaman muzaffer, ebediyyen kutsal Augustus,” rütbelerini çıkararak Milan katedralinin soğuk taş zemininin üzerinde feryat figan ağladı. Sekiz ay sonra, Theodosius’un komünyon ayinine katılmasına izin verildi. İmparator canını ancak, kilise nezdinde kritik olan itibarını yitirme pahasına kurtarabildi.


    Ambrose çok geçmeden bu avantajını kullanıp Theodosius’u paganizmi bastırması için zorlayarak Roma’nın, Hıristiyanlık öncesi dinlere gösterdiği yapmacık hoşgörüsüne son verdi. Bir asırdan biraz daha uzun bir zaman sonra, eşcinsellik resmen Hıristiyan Tanrısı’na karşı suç sayılarak yasaklandı ve ihlal edenler ölümle cezalandırıldı. Taşralı bir araba yarışçısının tutuklanmasıyla başlayan hadise, sadece birkaç ay içinde Roma ve Hıristiyan tarihinde bir dönüm noktasına dönüştü. İsmi bilinmeyen araba yarışçısının kaderi de bilinmiyor ama kadim pagan dinleri gibi onun da mutlu günlerinin sayılı olduğunu tahmin etmek zor değil. O vakte dek rağbet görmeyen seks yasalarını yürürlüğe sokan Theodosius, imparatorluğu kiliseye tabi kıldı. Butherik’i dilim dilim eden kalabalık dindar değildi, ancak eşcinselliğin onları imparatoru ettiğinden çok daha az rahatsız ettiği -en azından oyunlar kadar önemli bir olay söz konusu olduğunda- açıktı.


    Her ne kadar Roma’daki güçlü kültürel normlar, uzun zamandan beri mevki sahibi erkeklerin yalnızca aktif cinsel rol almalarını öngörse de erkek erkeğe seks Roma dünyasında çoğunlukla yasaldı. Köleler, yurttaş olmayanlar ve fahişeler gibi diğer ayak takımından, pasif -kadın- rol üstlenmesi bekleniyordu. Seneca, kişinin cinsel pasiflik yüzünden erdemini yitirmesinin “özgür doğanlar için bir suç” ve “köleler için bir zorunluluk” olduğunu yazmıştı. Pasif roldeki erkek için kullanılan Latince ifade muliebria patitur, yani “kadın deneyimini yaşamak” idi. “Vir” (erkek) sözcüğü salt bedensel özelliklerle tanımlanmıyordu. Daha ziyade “erkek”, kadınların ve kölelerin kaderi olan cinsel hakaretlere asla maruz kalmayan Romalı yurttaş demekti.


    Yunan toplumunun kimi seçkin tabakalarında ergen bir oğlan, akıl hocalığı ve sosyal bağlantılar için seks hizmeti verdiği olgun bir adamla hassas bir ilişki kurabiliyorken, Roma’da durum bunun tam tersiydi. Genç erkek yurttaşların pasif konuma sokulmalarına asla izin verilmiyordu. Theodosius’tan önce eşcinsellikle ilgili birkaç yasadan biri, -işin içinde üst sınıf oğlanlar varsa- oğlancılığı yasaklıyordu. Genç erkek yurttaşlar, dokunulmaz olduklarını belirtmek için penis şeklinde tılsımlar takardı. Özgür delikanlıları sokakta takip etmek bile yasaktı.


    Romalı bir yurttaş “erkekliğini koruma yasasını” ihlal etmekle suçlanabiliyordu. MÖ 326’da bir yargıcın oğlu olan Titus Ventruius, iflas edip onunla seks yapmak isteyen bir adama satıldıktan sonra “borca karşılık kölelik uygulaması” kaldırıldı. Titus’u satın alan adam, artık bir köle olduğu için onu istediği gibi kullanabilirdi ama Titus direnerek adamı konsüllere ihbar edince adam hapse atıldı.[49]


    İki yüzyıl sonra, ünlü general ve konsül Gaius Marius’un ordu görevlisi olan yeğeni, sürekli tecavüz etmeye çalıştığı bir asker tarafından öldürüldü. Normal koşullarda askerin infaz edilmesi gerekirken, Marius onu onurlandırdı. Yeğeninin, askeri zevk için kullanma niyetini görmezden gelmesi, askerin bedeninin seks nesnesi olmasına yol açardı ve Marius buna izin veremezdi.


    Roma’da eşcinsellik (en azından pasif olanı) her zaman utanç verici olmasına rağmen Hıristiyan döneme kadar yasadışı değildi. Pasif eşcinsellik suçlamaları yaygın olmakla birlikte genellikle zararsız ithamlardı. Alay konusu olan kişi, özgür bir erkeği zorla alıkoymadığı sürece, büyük olasılıkla ağır cezadan kurtuluyordu. Roma iktidarının timsali ve Galya fatihi Julius Sezar’ın, Bitinya Kralı Nikomedes’i “arkasına aldığı” yaygın bir kanıydı. Hatta askerleri “Sezar Galyalılara fazla geldi ama Nikomedes de Sezar’a fazla geldi,” diye şarkı söylüyorlardı. Sezar bu hakareti savuşturdu. Yeğeni Octavian da (daha sonra Augustus denilecek) meşhur amcasının eşcinsel arzularına teslim olmakla suçlanıyordu; şüphesiz korkunç bir iddiaydı bu ama Octavian’ın kariyeri tehlikede değildi. Claudius hariç, Roma’nın ilk on beş imparatorunun hepsi erkeklerle seks yapmıştı.


    Alaya maruz kalma ihtimaline rağmen yönetici sınıftan erkekler, ya tedbiri elden bırakmadan kendi aralarında ya da açıkça fahişelerle ve kölelerle seks yapmaya devam ettiler. “Efendisinin tarlasını sürmek zorunda olan zavallı delikanlı, bizzat efendisini ‘sürmek’ zorunda kalan delikanlıdan daha az köleydi,” diyor Juvenalis. Üst sınıfın altındaki erkek yurttaşlardan kaç tanesinin bu görüşü paylaştığını bilmiyoruz. Quintilian, vasıfsız bir adamın mahkemede şöyle dediğini iddia diyor: “Siz zenginler evlenmezsiniz, oyuncaklarınız yeter size, sizin için kadın rolü oynayan şu oğlan köleleriniz.”


    Öte yandan 4. ve 5. yüzyıllarda Hıristiyanlığın büyüyen hakimiyetiyle beraber eşcinsellik hem yasadışı hem de utanç verici bir hale gelmişti. Paganizmle ilişkilendirilen erkek erkeğe seks, yoğun devlet baskısına maruz kalmıştı. Fenike’deki rahipler “Venüs diye tanınan menfur iblise” yenik düşüp “ismi lazım olmayan erkekler cinsiyetlerinin saygınlığını unuttuktan” sonra Konstantin, Fenike’deki tapınakları yıktı. Mısır’daki imparator daha da ileri giderek aynı suçlama üzerine bir grup rahibi infaz etti. Eşcinselliğe şiddetle karşı çıkan bir Hıristiyan senatörün etkisinde kalan Konstantin’in oğulları, Konstans ve II. Konstantinyus, 342’de tarihi bir kararname çıkardılar:


    Bir erkek kadınmış gibi çiftleşirse, erkeğe kendini sunan kadın ne arzulayabilir ki? Seks işlevini yitirdiğinde, bilinmemesi evla olan suç işlendiğinde, Venüs doğasını değiştirdiğinde, sevgi aranıp da bulunmadığında, o zaman yasaların devreye girmesini ve yasaların intikam kılıcıyla perçinlenmesini emrediyoruz. Bugün ve yarın, arsızlar öngörülen cezalara çarptırılsın diye.


    İfadeler örtük ama çoğu tarihçi şu noktada hemfikir ki, yasaların hedef aldığı “arsızlar” pasif eşcinsellerdi. Utancı ortadan kaldıracak olanın, en azından bir süreliğine, devletin intikam kılıcı olduğu da açıktı.


    Kırk sekiz yıl sonra 390’da Theodosius, Thessalonikalı araba yarışçısını kapana kıstıran bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre Roma’nın intikam ateşi, “erkek bedenlerini… karşı cinse özgü eylemlere” teşvik eden herkesi yakıp kül edecekti. Burada da yasa retorik açıdan uzun ama ayrıntılar açısından kısaydı. Yine de şurası açıktı ki, Theodosius esasen erkek genelev işçilerini, yani yasanın apaçık belirttiği tek grubu hedef almıştı. İmparator, aktif eşcinsellerin de diri diri yakılmasını kastetmiş miydi? Muhtemelen hayır; zira burada da yasa, erkek bedeninin kadın bedeni gibi kullanılmasının doğal olmadığını vurguluyordu. Ne var ki, bu bile Butherik’in araba yarışçısını tutuklamasına ve farkında olmadan da olsa Aziz Ambrose’nin güç oyunlarının kıvılcımını ateşlemesine yetti.


    Bütün bu Hıristiyan ateşine rağmen, aktif eşcinselliğe karşı açık bir yasa 533 yılına kadar çıkmadı. O yıl Justinian, “doğanın tersine eylemlerde bulunanların” öldürülmesini emretti. Bundan böyle her türlü eşcinsellik Tanrı’ya karşı resmen bir suçtu. Roma’nın cezaları ilahi iradenin araçlarıydı sadece. Justinian bilhassa din adamları arasındaki eşcinselleri infaz etmeye başlamıştı çoktan. On yıldan uzun bir süre önce Justinian’ın zulmü artık taşradaki eşcinsel psikoposlara da ulaşmıştı. Birçoğu yakalanıp Konstantinopolis’e getirilerek işkenceden geçirilip hadım edilerek öldürüldü. Hadım ederek öldürme, eşcinselliğe verilen resmi cezalardan biri haline geldi.


    Erıc Berkowıtz, Seks ve Ceza

  • Justinian, Sodom’un eşcinsellik yüzünden yıkıldığı yolundaki hikayeyi doğru kabul etmişti. Ayrıca yönetimi sırasında Konstantino-polis’i sallayan depremler için de eşcinselliği sorumlu tutuyordu. İmparator, “erkeğe yakışmayan şehvetin düşmanı” olarak Tanrı’ya hizmet ettiği inancına sımsıkı bağlanmış olsa da eşcinsellik karşıtı girişimleri düpedüz ahlaksız ve feciydi. 18. yüzyıl tarihçisi Edward Gibbon şunları yazıyor:


    İnfazlarının acımasızlığı, geçerli sebeplerle izah edilemez. Her türlü adalet ilkesine karşı çıkılarak… günahkar bir uzvun kesilmesi veya keskin kamışların en hassas bölgelerin kanallarına, gözeneklerine sokulması suretiyle acı dolu bir ölüm infaz ediliyordu… Haysiyetsizlik ve ölüm cezası, çoğu zaman bir çocuk veya hizmetçinin şüpheli ve zayıf ifadesine dayandırılıyordu: [İmparatora karşı çıkan] zengin gençlerin ve [imparatoriçe] Theodora’nın düşmanlarının suçluluğu söz konusu olduğunda hakimler peşin hükümlüydü ve oğlancılık, suçlanamayacakların suçu olmuştu.


    Gördüğümüz gibi eski Yunan ve Roma, cinsel kategorilerini cinsiyete değil, aktif-pasif ikiliğine dayandırmıştır. Bir erkeğin başka erkeklerle seks yapması genellikle tali bir meseledir, önemli olan o erkeklerle tam olarak ne yapıldığıdır. Ne İncil ne de Justinian sonrası Batı hukuku sekse dair bu tür ayrımlar yapmıştır. Yaklaşık bin beş yüzyıl boyunca bütün eşcinseller sapkınlık ve patolojiyle ilişkilendirilecek ve eşcinseller hukuk yüzünden çok sıkıntı çekeceklerdir.


    1986 gibi yakın bir tarihte bile, ABD Yüksek Mahkemesi, Georgia eyaletinin “eşcinsel livata”[50] yasağını ele alırken, Thessalonikalı araba yarışçısına karşı kullanılan Roma yasasına başvurdu. Başyargıç Warren Burger söz konusu yasayı nefret uyandırıcı ve adaletsiz görmek yerine “bin yıllık ahlak öğretisinin” bir örneği olarak değerlendirdi. Burger, Roma yasasının eşcinselerin yarısını -aktif olanları- suçsuz saydığı gerçeğini göz ardı ettiği gibi, bu yasanın bir halk isyanını başlatıp binlerce insanın ölümüne yol açtığı ve imparatorluğun gücünü kalıcı şekilde zayıflattığı gerçeğine de değinmemişti.


    Hayat Justinian’dan sonraki asırlar boyunca, eşcinseller ve aslında seksten zevk alan herkes için çok daha kötüye gidecekti.


    Erıc Berkowıtz, Seks ve Ceza

Şimdi katılın!

Henüz bir hesabınız yok mu? Şimdi kayıt olup topluluğumuzun bir parçası olun!