Bölüm 145

Fizik Sınavı’nın ardından kutlama amaçlı bir kez daha okuldan kaçmaya karar verdik; Kimya sınavına üç gün vardı ne de olsa.. Fırsat bu fırsat deyip içmeye karar verdik Pan’la.. Efsane Abi hemen her gece okuldan kaçtığı için gündüzleri derslerden sonra uyuyordu.. Okuldan kaçarken ona katılmak istediğimizi söylemek üzere yatakhanesine girdiğimde garip bir şey keşfettim.. Bu Efsane bildiğin Firavun pozisyonunda uyuyordu! Ben ki uyurken yılların “çılgın semazen”i; karşımda “uslu firavun”u görünce ne yapacağımı şaşırdım.. Abi yaa yok böyle bir şey; sırtüstü yatmış ve kollarını da sağ eli sol omzuna, sol eli de sağ omzuna gelecek şekilde çaprazlamış uyuyor Efsane.. Yan ranzaya oturup izlemeye başladım.. Sapık sapık bir izlemek de değil haa! Nasıl uyandırsam diye düşünüyordum..


Her zamanki gibi üniformalarıyla uzanmıştı “Bi beş dakika kestiricem” diyerek.. Kolları Firavunvari pozisyonda uyuduğundan pazuları iyice belirginleşmişti. Pencereden vuran gün ışığı, o pazuların üzerindeki tüyleri “görünür” kılıyordu.. İçimden “Vay beeee… Bizim Efsane de gizli kıllılardanmış” diyerek kendimi güldürüyordum.. O an oraya onu uyandırmaya gittiğimi unutmuş ve santim santim Efsane’yi izlemeye başlamıştım.. Tabii canımmm; madenine doğru kaymaz mı gözlerim! Yani o bölgeye bakmadığım gün ibneliğimden şüphe ederim..


Tam böyle oradaki kabarıklığa bakıp salak salak hayaller kurarken, Efsane “Haa sen miydin?” diyerek açtı gözlerini.. Kafamı öyle ani bi hızla çevirdim ki boynum kütledi.. “Benim abi, kusura bakma uyandırdım ama.. Bu gece çıkacak mısın dışarı?” diye sordum.. “Mmmmmh..” diyerek tek gözü kapalı şekilde esnedi gerine gerine ve “Tamam, istersen seninle gelirim dışarı sorun değil” dedi uykudan çatallaşmış bir sesle.. “Benimle değil, bizimle gelmeni isteyecektim abi?” diyerek ağzımı “özür diler”mişçesine büktüm.. “Hmmmm.. Kim kim çıkmak istiyorsunuz?” diye sordu.. “Pan’la ben istiyoruz; belki Artist de gelir.. Bugün onların sınavı vardı biliyorsun.. Biraz kafa dağıtmak istedik işte ama yardımınıza ihtiyacımız var abi..” dedim.. Kaşlarımın ikisi de kalkık şekilde “He de be abi, he de” der gibi bakıyordum.. “Tamam çıkarız akşama o zaman” diyerek gülümsedi uyku mahmuru gözleriyle.. O öyle gülümserken yüzüne mal mal bakakaldım..


Birden göz kırptı “Ne var?” der gibi.. Kafamı çevirdiğimden de hızlı bir hareketle yerimden kalkıp “Ha şeey yok bir şey abim gözlerim daldı öyle.. Uykusuzum ben de dün geceden.. Tamam öyleyse yoklamadan sonra geliriz yanınıza olur mu?” diye sorarak yatakhane kapısına doğru yürümeye başladım.. “Uykusuzsan uzansana sen de şu yan yatağa; akşama sahilde esneyip durarak keyif alamazsın..” dedi.. “Kimin yatağı ki o; sorun olmasın abi?” diye sordum.. “Yok lan saçmalama, yat işte amk” dedi gülerek.. “Abi uyuyabilecek olsam kendi yatağımda uyurdum.. ama ben gündüzleri uyuyamam ki..” dedim kararsız bir ses tonuyla.. Bu “kararsız ses tonu”nu genelde “kararlı” olduğum durumlarda kullanırdım; benim için bir nevi “Yok ben almayayım yeaaa” demenin kibarcasıydı.. “Gündüz uyuyamıyorsun haa.. Gece sanki uyuyorsun amk” diyerek güldü yeniden.. “Uykuyla aram pek iyi değil abi.. Hadi akşama görüşürüz, size iyi uykular” diyerek çıktım yatakhaneden..


Benim istediğim beni istemez; beni isteyeni ben istemem.. Cinsimi sikeyim!


Pan”la Artist düne göre neşeliydiler; fizik sınavları çok iyi geçmişti.. İkisi de 60’ın üzerinde bekliyorlardı.. Zaten geçmeleri için gereken 50’ydi.. Eh bu da mı gol değil! Bunu da mı kutlamayalım!


Bizimkileri kantinin önündeki o balkonda goygoy yaparlarken buldum.. “Hadiyin beyler yine iyisiniz! Efsane Abi’yle konuştum; akşam içkiler sizden..” dedim ve “hehheeeeeyt” diyerek enselerine vurup yanlarına oturdum.. “Ooooooo herhalde oğlum! 3-5 biranın aramızda lafı mı olur” dediler bir ağızdan.. “Harika! Beş bira senden, beş de senden… huh huuuuuuuu!” diyerek alkış tutmaya başladım… Pan “Alkolik piç!” diyerek gülmeye başladı..


Akşam bize Efes de katılmıştı.. Piçin keyfi yerine gelmişti fizik sınavından sonra.. Bu sefer o fabrika duvarından çok daha rahat bir şekilde atlamıştım.. Efes’in yanında Efsane’yle yakınlaşmak tehlikeli olabilir diye düşünerek “alllaaaaaamyarepsim” deyip salmıştım kendimi aşağıya.. İşin garibi siktimini duvarı aslında o kadar da yüksek değilmiş. Sadece ben biraz(!) “dramatik” davranmışım..


Sahile vardığımızda yine aynı tekel büfesine uğrayıp yüklendik nevaleleri.. Bir bank’a hepimiz sığamadığımızdan biz Efsane Abi’yle deniz kenarına oturmuştuk; malum Fizikzedelere yer vermek gerek.. Altıncı biradan sonra herkes yine ayrı telden çalmaya başladı.. Biz Efsane’yle deniz kenarında göt göte otururken diğerleri de bankta muhabbet ediyordu.. Ha bire arkama dönerek “Acaba biri bakıyor mu?” diye kontrol ediyordum.. Efsane’yle kollarımız ve bacaklarımız birbirine tamamen yapışık şekilde oturuyorduk.. Yine de konuşurken elimden geldiğince “Saygılı ve mesafeli” davranıyordum.. Sonuçta aramızda ibneliğinden emin olduğum tek kişi “ben”dim ve “kardeşçe” yakınlaşmaları yanlış değerlendirebilecek tek kişi de bendim.. Bir ara Efsane elimi tuttu.. Gözlerim yerinden fırladı “Noooluyo” diye düşünürken..


Ardından “Oğlum kaç gün oldu iyileşmedi mi şu çizikler?” diye sordu.. Derin bir nefes verdim ve “Yok abi, tahmin ettiğimizden derinmiş.. Bildiğin kesik onlar” diyerek gülümsedim.. Eli hala elimdeydi.. “Bu gayet normal bir şey” deyip duruyordum kendime.. Birden körfezi çepeçevre süsleyen turuncu semtleri işaret edip “Şuralar tam olarak hangi semtler Abi” diyerek elimi elinden kurtardım.. Koluma yapışık olan kolunu omzuma atarak “Bak Anıl, şurası tam olarak Bornova..” diye tek tek semtlerin yerlerini göstermeye başladı.. İç sesim, Efsane’nin sesini bastırdığından ne dediğini duyamıyordum..


Omzumda olan kolu bana kendimi iyi hissettiriyordu.. O yüzden; gerisinin umrumda olmamasını hiç yadırgamadım.. Yadırgadığım tek şey; Keş’in semtine bakarken Efsane’nin kollarının altında oluşum ve bunu Efes’in önünde yapışım.. Önümde Keş, arkamda Efes ve yanımda Efsane..


Birden gülümsedim kendi kendime.. Anladım ki o kadar da “karmaşık” değildi o “iki bilinmeyenli denklemin” yanıtı..

Yorumlar