Arya Stark adlı kullanıcının mesajları

    evde yıllardır elektro gitar kutusunun içinde duruyor. küçükken özel ders alıyordum baya ilerletmiştim. Şuan hiç çalmıyorum.


    birkaç ayda bir klavyesini limon yağı ile silip tellerini değiştirip akortlayıp geri kutusuna bırakıyorum. Oda aletin sap ayarı vs bozulmasın diye o kadar.


    En azından sıkılıp bırakan bir ben değilmişim içim rahatladı bir nebze ^^

    Arkadaşlar, Aranızda enstrüman çalan var mı? Ya da bir zamanlar çalmayı denemiş? Hobi olarak veya profesyonel seviyede?


    Bu aralar Darbuka ve ORG'a merak saldım. Ama nedense birkaç gün uğraşıp sıkılıp bırakıyorum her seferinde.


    <X;(||

    Ben takip ediyorum.


    Gereksiz insanlar her yerde var maalesef. Forumda gene de güzel konularda var. Biraz da artık insanlar eskisi gibi tartışma ortamlarında bulunmaktan sıkılıyor. Facebook, twitter gibi anlık akışın olduğu sosyal medya platformlarında vakit geçiriyorlar. Tabi bu tarz ortamlar bilginin kalıcılığı açısından çok yetersiz. Forum siteleri yıllar sonra bile konu hakkında insanların yazdıklarını okunabilir kılıyor. o açıdan forum sitelerinin internetteki bilgi veritabanı için güzel olduğunu düşünüyorum.

    İşin komik tarafı, beğenmiyoruz ama kat kat kötü evlerde oturmaya razıyız. Başka çaremiz yok çünkü. Apartmanlar insanların ruh sağlığı açısından çok kötü, gerçekten kötü yaşam alanları.


    Bu evlere burun kıvırıyoruz ama inanın apartmanda yaşamak, yan yana dizilmiş konteyner evlerde yaşamaktan çok daha kötü kanımca.

    Resimdeki evlerin hiçbiri bana güzel gelmedi maalesef.

    A şıkkındaki evin pencereleri çok ufak ve dış cephe güzel değil.

    B şıkkındaki ev ise fazla transparan.

    C şıkkındaki evin ise planı güzel değil. Sundurma gibi bişeyler eklense olabilirmiş.


    Benim hayalimdeki ev daha çok şuna benziyor.

    images.jpeg


    Ama maalesef yaşadığım yer şuna benziyor.


    PiotrBednarski_06.jpg


    Bir nevi hayaller - gerçekler.

    ;(

    Evet ama şöyle bir dezavantajı var,bazıları maalesef birini “düşürmek”,sevgili,flört ya da fuckbody olmak amacı konuşuyor ve utanmadan bunlarla övünüyor,bazıları ise aşırı egoist ve onlara yazan herkesin onlarla beraber olmak istediklerini düşünüyorlar.Saçma :/ Bence gerçek hayatta arkadaş edinmek daha mantıklı.Evet,sanaldan lezbiyen arkadaşlarım oldu ve 2-3 tanesi çok sevdiğim arkadaşlarımdan biri oldu.Ama bazıları aşırı egoist ki gerçek hayatta da öyle

    Kesinlikle katılıyorum. Genelde internetten pek arkadaş edinilmiyor. %98'i sadece flört veya sizin tabir ettiğiniz cinsten oluyor. Zaten edinilsede pek güvenilir olacağını sanmam. İnternette tanıştığım hiçbir insana gerçek kimliğimi açıklamıyorum. Zaten internetten insanlarla tanışmak gibi bir amacım da olmuyor. Tek bir istisnası var zamanında world of warcraft oynarken çok arkadaş edinmiştim. Hatta bazıları hala arkadaşım olarak duruyor. :D:D Artık oyunlara da zaman ayırmak istemiyorum açıkçası. böyle bir paradoks :/


    edit: lezbiyen değilim

    Impossible Food adlı şirket laboratuvarda hayvan DNA'larını kopyalayarak yapay et üretti.

    Yapısal olarak normal bir etten farkı olmayan bu gıda hiçbir canlı hayvan katliamına da sebep olmuyor haliyle.

    Peki sizce laboratuvarda üretilen bu eti veganlar ve vejetaryenler olarak tüketmeyi uygun buluyor musunuz?


    Tartışalım.:saint:

    Evet arkadaşlar. Bu konuyu hep merak etmişimdir.


    Trans kadınlar ve trans erkekler ameliyat olduktan sonra libidoları (cinsel dürtüleri) artar mı? trans arkadaşlar cevap yazarsa sevinirim.

    Benim bir arkadaşımın arkadaşı arttığını söylemişti. Hatta ameliyattan önce hiç cinsel dürtüsü olmadığını söylemişti.


    Hatta söylediğine göre eskiden hiç mastürbasyon yapmıyorken ameliyat olduktan sonra yapabildiğini söylemişti.


    Sizde de aynı şekilde mi oldu?


    Cevap yazacaklara şimdiden teşekkür ederim. :)

    yaşam nihayetinde karanlık denizlere yelken açan bir gemiyse neden vahşi dalgalara manasızca direnir insan? En nihayetinde dönülmez bir rota değil midir karanlık? Niçin inatla fırtınaya kafa tutar ahmakça? Karanlığın huzur veren sükuneti yanı başında bedelsizce bekliyorken neden çatışır inatla galip gelemeyeceğini bildiği bir kavgada?

    İslam'a göre bir insan günah olduğunu kabul ederek cezamı çekerim diyerek bir günah işleyebilir.

    bu durumda sadece günahkar olur, dinden çıkmaz.

    İlgili mesaj bu doğrultuda düzeltildi. :)


    Ayrıca şöyle birşey ilave etmek isterim. İslam dininde işlenen günahın şahitleri olduğu takdirde sanırım ceza'da değişiyordu. Tam emin olamamakla birlikte böyle bir anektot'da geçmek isterim.

    Şimdi öncelikle şunun iyi kavranması gerektiği kanaatindeyim;


    Faşizm, liberalizm ve daha nice ideolojilerin çıkış noktası "tanrı" dediğimiz otoritesinin sorgulanamaz ve hükümlerinin değiştirilemez olduğu bir kaynaktan gelmiyor. Dolayısı ile din ile nasyonal sosyalizmi birbiri ile kıyaslamak en hafif tabir ile ahmaklıktır. İnsanlar örneğin klasik liberal anlayışı ilkel bulur modern liberalizmi ortaya koyarlar birileri çıkar bunun üzerine yeni fikirler ve öneriler ortaya atar.


    Ancak din öyle birşey değil ki. Birileri çıkıp hristiyanlıkta evli çiftlerin boşanması imkansız bu hükmü lağvedelim diyebilir mi? Diyemez dediği anda dinden çıkar dolayısı ile diyemez ve öneri getiremez. Çünkü Tanrı böyle emretmiştir ve siz onun otoritesini asla sorgulayamazsınız. Bunu en başta kabul edelim.


    Ettik mi;


    İslam dininin bakış açısı bellidir. Bunu asla ve katiyen değiştiremezsiniz.

    İslam dininde kadınların miras hakkı erkeğin yarısı kadardır. İslama inanan her kadın ve erkek bu hükme tabidir ve uymak zorundadır. Bu asla değişmez. değiştirilmesi teklif dahi edilemez. (bkz: Anayasanın ilk 3 maddesi)


    İslam dininin yahudi ve hristiyanlara bakış açısı bellidir. Bu asla değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilmez ilaveten yazan şey kısmen şudur:

    MAİDE 51: ey inananlar! yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. şüphesiz allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.


    siz bunu bile bile bu yazana karşı gelemezsiniz. En fazla günahımı kabul ediyorum diyebilirsiniz. Ama bu düşüncenin yanlış olduğunu söyleyemezsiniz.


    Şimdi bu düşünce tarzını benimsiyorsanız benimseyin tabi ama aynı anda hem elma hemde armut olamazsınız bunu da bilmiş olun.

    kendime drone mu alsam diye araştırma yapıyorum. Youtube’da terk edilmiş binaları, mağaraları, yılan, börtü böcek vs inceleyen insanları gördükçe kanım kaynadı. Sanırım onların kullandıkları dronelar radio controller menzili yüksek ve 800 mhz civarı çalışan aletler hazır pek yok genelde kitleri alıp montaj yapıyorlar fiyatlar çok pahalı o yüzden şimdilik vazgeçtim sanırım. :(;(

    (Anlatım tarzını değiştirdim)

    ...Beriki yüzüne tokat gibi çarpan bu yalın gerçeklikle yüzyıllardır karanlık bir zindanın çehresini kaplayan duvarlar gibi solgun bir ifade ile kız kardeşine bakıyordu. Ancak şimdi olayın vahametini kavramaya başlamıştı. Ne tatlı bir hülya ne de masumane bir sevgiydi kız kardeşine duyduğu hisleri. Aksine şimdi kardeşine tıpkı cehennem kapısında bekleşen zebaniler gibi nefretle bakıyor, gözleri felfecir okuyordu. Beriki abisinin bakışlarında beliren nefreti özümseyemeyecek kadar masum ve safça bir tavır ile "yedi hamama gidip yedi tas su dökünelim. Annem olsa beni muhittin amcanın fingirdek oğlu ile başgöz ederdi. Bu hadisede burada sona ererdi." diye mırıldanıyordu. Cüneytin öfkesi bu sözlerin karşısında adeta beton bir duvara çarpan yapraklar gibi savrulmuştu. Gözlerinde beliren nefret dolu parıltıdan eser kalmamıştı. Tıpkı çocuklarını emziren bir annenin bakışları kadar masumane ve kinden uzaktı. Kardeşinin elini sımsıkı ama oldukça nazik bir biçimde tutarak, "haydi hamama gidiyoruz!" dedi.


    geleneksel apaçi özeti: annaa kardeşimle halvet oldum ya la ben dedi cüneyt. Kız kardeşi anam olaydı beni muhittin amcanın fingidek oğluyla gerdeğe sokardı, hadi hamam gidek yıkanırız geçer dedi. Abisi iyi fikir len hadi gidelim dedi hamama doğru yola çıktılar.

    Al dedi git dedi kardeşini de dedi hamama dedi al dedi bir tasta su dök dedi

    iki kardeşin hazin birlikteliği artık hiç olmadığı kadar büyük bir tehlike içindeydi. Cüneyt kız kardeşine karşı hiçbir zaman cinsi hisler beslememesine rağmen gün batımında açan akşam çiçeklerinin solgun pembe ve narin yapraklarının ansızın bir rüzgara kapılıp gitmesi misali kardeşinin rüzgarına kapılıvermişti. Odanın içinde birbirlerinin varlığını reddedercesine oturuyorlardı. Serpil’in gözleri parıldıyor, tıpkı van rijin tablolarında olduğu gibi yüzünün sağ tarafına burnunun gölgesi düşüyordu. hayatın sillesini omuzlarında taşıyan bir kadının bakışlarındaki mahmurluk biraz kendisini belli ediyor fakat küçük kız bunu ustaca gizliyordu. Cüneyt kardeşinin gözlerine bakmaktan imtina ederek ve yalnızca şark ülkelerinin yaşlılarında görülen umursamaz bir eda ile kaşlarını çatmış, dudaklarını buruşturarak kız kardeşine eşcinsel olduğunu acı bir sesle ama hiç tereddüt etmeden itiraf etmişti. Beriki omuzlarını silkti ve abisine ve belki hayatının aşkına...


    Ergen özeti:

    (1) iki kardeş birlikte olur kız hamile kalır. (2) oğlan kardeşine döner ve ben eşcinselim der.

    ailenin en küçük kızı abisinin iskarpinlerini cilalamaktaydı. Kızın abisi Cüneyt şimdi oldukça lakayt bir tavırla kıza dönerek “bu işte oldukça iyisin!” dedi. Beriki gözlerini adeta karanlık bir odadaymışçasına anlamsız bir noktaya çevirerek uzun bir müddet sessizce bekledikten sonra abisine döndü. Yüzü oldukça solgun, boynundan yanaklarına doğru yükselen kızarıklık kızın çehresini kaplamıştı. Dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Köşede çıtırdayan sobadan adi tezek kokuları tüm odayı sarmış, lakin ev halkı uzun süre bu kokuya maruz kaldıkları için artık kokunun farkında değillerdi. Tavanda yanan sarı ampül odayı kasvetli bir şekilde aydınlatmakta dışarıdan çöp kamyonunun uğultusu tüm odayı inletmekteydi. Baba abdürrezzak efendi dışarıdaki kerevitte sigarasından son bir nefes çekmiş tam bu sırada içeriye girmişti. Yüzüne vuran odanın sıcaklığı dudaklarını buruşturmuş, adeta kölelerini selamlayan efendileri gibi yerde oturmakta olan Cüneyt’e doğru bakarken gözlerinde yaşamın bu anından kopuk adeta bir asilzade gibi bulunduğu yeri hicveden bir edayla duraksamış, sobadan yayılan tezek kokusu ile sarsılmıştı. Cüneyt babasına ürkek ve imtina eden bir ses ile ve birazda cilvelenerek “kapatsanda şu kapıyı içerisi buz gibi oldu!” diyivermiş, beriki bu lafı duyunca adeta kalbinden bir hançer saplanmışçasına yere yığılmıştı. Elbette biricik oğlundan böyle naif ve titrek bir edayla böyle cümleler duymaya aşina değildi. Cüneyt soğuğun verdiği vahametle babasına karşı büyük bir gaflette bulunmuş, adeta yüreğinin en derinlerinde sakladığı benliğini dışarıya vurmuştu...



    dört cümlelik ergen özeti: çocuk kız kardeşi ile otururken babası evin önünde sıgara içiyordu. (1) babası sokak kapısını açıp içeri girdi (2) çocuk babasına ayol baba kapıyı ört buz gibi oldu içeri yha dedi(3) baba oha benim oğlan elden gidiyea dedi ve yere yığıldı (4)