Eflatoon adlı kullanıcının mesajları

    İntersex hem çok orijinal güzel ve özel, hem de nadir bir kimlik.


    Çok geç öğrendiğim için üzgünüm. Küçükken yaşıtlarımın söylediği bazı çocuklarda olan ve ergenliğe gelince öldüren(!) bir hastalık tarifi ben de yer etmiş ve öylece kalmış.


    Yıllar sonra din işleriyle temasımda eşcinsellik konusu incelerken yine gündeme geldi. Beni intersex sanıp uzun uzun derslerine çalışmışlar.


    O kadar eski kalın ve çok kitap yazıldığını bilmiyordum. İnce onlarca detay... Ama 21yy sığlığı ve popüler kültür içine girince hangi yanından kurtulmak istiyorsun kabalığına kadar iniyordu.


    Anladığım çok önceleri psikolojik ve biyolojik algoritmalar ve prospektüslerle konuya bir payda getirmeye çalışılmış. Böylece toplum eziyetinden bireyi korumak için gayret edilmiş.


    Asli olan bireyin mahremiyeti kabulü ve itibarı temel hak iken taciz ve gasp çağında çerez olunuyor.


    İntersex bireylerin genetik bozukluk değil çeşitlilik olarak görülmesi zor değil. Bunu en kolay eşcinsel anlar.

    Bir trans a emin misin diye sormak ona hakaret gibi geliyor. Zaten trans kelimesinin anlamı bu. Hayat sistem toplum bu kadar aşağılık muamelesi yaptığı halde birisi kendi gerçekliğini tamamlamak adına geçiş işlemi istiyorsa ona saygı sevgi destek ve duadan başka bir yaklaşımımız olamaz.


    Ama renkler renk paletinde durduğu gibi gökkuşağında durmaz. Ara tonlar doğar. Geçiş renklerinde tüm hayatını geçirmek isteyenler bulunur.


    Kadınsılığa aşık heteroseksüel bir cross dresser için kendini ifade etmek zordur.


    Eşcinsel ve kendi gibi birisiyle ömür geçiren bir Drag queen için feminen olmak trans olmak ayrımını karşısındakine ifade etmek zordur.


    Feminen ve maskülenliğe aynı mesafede ve devamlı duran bir intersex için mahalle baskısı karşısında geçiş yapmasına teşvik etmek onun diğer yarısını silmek demektir.


    Ruh sarkacı kimliklerde gezen bir gender fluid için karar vermesini istemek, rüzgarı zindana hapsetmek demektir.


    Tüm bu ara renklerin halini bilmeden iki şıklı bir otoyola sokmak, işte böyle aktüel haberlerle örnekler ortaya çıkmasına sebep olur.


    Trans kimlik asli ve temel bir renktir. Geçiş ise onun manası ve sonucudur. İstisnalarla, popüler haberler, muska ve terapilerle bulandırılamaz geciktirilemez. Zarar sadece o bireye olur.


    Hayatı boşa geçirmemek ve yaşanır kılmak için daha çok gayrete ve bilgiyi paylaşmaya ihtiyacımız var.

    Satyriasis adıyla da bilinen seks bağımlılığı, psikolojide bir kişilik bozukluğu şeklinde ele alınır. Bütün bağımlılıklar zararlıdır ama bazıları diğerlerinden daha nazik bir durumu içeriyor olabilir. Kumar ya da alkol bağımlılarının kumar oyunları veya alkolden uzak durmaları gerektiğini anlayabilirsek, seks bağımlıları ya da bulimia hastalarının da bağımlılıktan tamamen kurtulamadıklarını anlamalıyız çünkü seks ve gıda doğru miktarda gereklidir.


    DSM-V’ye göre seks bağımlılığı


    DSM-V‘ye (Zihinsel Hastalıklar Rehberi) göre seks bağımlığı bir ‘hiperseksüalite bozukluğu’dur. Kişinin düşüncelerini kendi istemiyle kontrol edemediği bir obsesif kompülsif bozukluktur. Psikiyatri uzmanlarına göre normal bir hayat sürmemize engel olan, sosyal ya da iş hayatımızı bölen bütün o obsesif eylemler, bir patolojik bozukluk olarak sınıflandırılabilir.

    (Seksolojistlerin yaptığı çalışmalar sonucu) Eldeki istatistik verilerine göre küçük bir bağımlılıktan söz etmiyoruz. İspanya’da üç milyon ABD’de 19 milyon ve Arjantin’de yine üç milyon kişi seks bağımlısı. Şunu anlamalıyız ki bir insan ömür boyu çok aktif bir cinsel hayata sahip olup seks bağımlısı olmayabilir.

    Bağımlı kişi kendinden tatmin olmaz. Bunun sonucunda azalmış bir motivasyon durumundan muzdarip olmalarına karşın eylemlerini kontrol edemez. Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi seks bağımlısı biri de zaman ilerledikçe ihtiyacını yatıştırmak için bu zevk anı tek bir saniye de olsa onu yaşamak için daha fazla uyarıcıya ihtiyaç duyacaktır, ardından rahatsızlıklarını gidermek için yeni hedefler arayarak kendisi açısından yıkıcı bir döngüye girecektir. Kompalsif bir şekilde sekse dönmek yalnızlığımızı yok etmek ya da varlıksal boşluğumuzu, öz güvenimizi besleyen dış unsurlarla doldurmak anlamına gelebilir.

    Seks bağımlılığı genellikle büyük miktarda pornografi tüketimi, randevular veya tek gecede birden çok kişiyle cinsel ilişkiye girmek (tanıdığımız kişiler ya da hayat kadınlarıyla) ve kompülsif bir şekilde mastürbasyon yapmak gibi durumları içerir. Seksi bu şekilde yorumlamak, günlük hayatımızı mahvedip darmadağın hale getiriyorsa, seks bağımlısı olduğumuzu söyleyebiliriz. Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi bu bağımlılıktan kurtulmak için de atmamamız gereken adım, sorunu, günlük hayatımızı engelleyen ve yaşamımıza zarar veren gerçek bir şey olarak kabul etmektir. Profesyonel yardım almak ve bu cinsel sorun konusunda uzmanlaşmış merkezlere başvurmak, çözüm bulmak için en iyi yoldur.


    Kaynak https://www.google.com/amp/s/a…s-gercek-bir-problem/amp/

    Her insan kendi başına iç dünyasına daldığında özelliklerini bilir. Bazen de bunu anılarla muhasebe ederken farkeder. Bu kişisel özellikleri başkaları ile ortak isimlendirilebiliyorsa kimlik adını alır.


    Hormonlar ve cinsellikle ilgili ortak kimlikler ise cinsel kimlikler dir. Akılda, kalpte ve biyolojik olarak rengarenk çeşitlenir.


    Bunlardan daha zevklisi, karlısı yada size daha kazançlısı diye bakılmaz. Siz kendinizi tarif edersiniz. O tarifle örtüşen isim kimliğiniz olur. Bu yüzdeyüz olmak zorunda değil, genel olarak sizi tarif etse yeter. Elbette kişisel farklılıklarınız da olacaktır.


    Kendini tanıma eğer başkasına göre yapılmak istenirse her uyumsuzluk sonrası yeni bir deneyim için başka birisi aranır.


    İnternet dünyası buna uygun zemin sağlar. Birey hızla "kendini tanımaktan", "yeni tecrübelerle başkasını tanıma" ya kayar. Bu artık yemeden içmeden kıymetli hale gelir. İtikadını, insani değerlerini bağımlılığına feda eder.


    Genelde eşcinsel cemiyette kullanılan "sen artık orospu olmuşsun" ifadesine katılmıyorum. Çünkü birey bunu para karşılığı yapmaz. Bunu bağımlı olduğu için yapar. Sürekli internette, sürekli arayıştadır. Ama aradığı cinsellik değildir. Çünkü böyle "harika" bir cinselliği bulsa dahi duramaz.


    İşte bu nokta köprüden önceki son çıkıştır.

    Konu başlığı eşcinsellik ve islam


    Bu konu başlığına dolayısıyla giren İslâm'ın yada eşcinselliğin doğrudan konusu olmadığı halde nasılsa musibete dönüşen başlıklar var.


    Refakat


    Refakat hastanede yada evde düşküne yardımcı olmak için yanında kalmak. İslamda teşvik edilmiş. İş başa gelince hazır mıyız? Refakat in en büyük zorluğu süre sonu belli olmadığından bıktırmasıdır. O sebeple gün gün yaşamalı. Her günü farklılaştırıp güzel bir anı haline getirmeli.


    Askerlik


    Eskiden daha zordu. Hele harp zamanı ki bi şekilde her zaman bi yerlerde korunması gereken hep vardır. Askerlik kurumu içinde zaten epey varız. Öte yandan milli aidiyet açısından dedelerimiz şimdi olsaydı bunu yapacaklardı. Biz o zamanda olsaydık zor da olsa onların yerinde sabredecektik. Askerlik yapmak bu açıdan milli kimlik bağını parlatıyor. Hayatın diğer sayfaları gibi bunda da ciddi şefkatli ama mesafeli bir duruş kolaylaştırıyor.


    Veraset


    Eşcinsel kimlik geç olgunlaşır. Eğitim sisteminde teşvik edilmediği için geç adım atar. Hukuk sisteminde yerini bulmadığı için silik kalmaya meyilli olur. Gelenek onu görmediği için o kenardan kenardan gider. Hayatı kendi yalıtılmış dünyasında rengarenk yaşar. Bu sebeple yaşıtlarından genç görünür. Kimlikdaşları ise onu daha yaşlı görür. Otuzundayken, evli barklı eski sınıf arkadaşları yanında yirmi gibi, ama diğer eşcinseller yanında kırk gibi muamele görür.


    Bu çok uzun sürmez. Otuzyaş krizi ensesinden yakalar. Hayatın rutin bıkkınlığı üstüne çöker. Bunu kaldırmak ancak çok samimi ve sıkı bir çevre ile mümkün olur.


    Hemen ardından yakın uzak akrabadan ilk ölümler gelmeye başlar. Eskiden duyduğu gibi değildir. Artık bizzat olayın trafiği kendinden beklenir.


    Geleneklerimiz ağırdır. Ölümle ortaya çıkan kontrolsüz an tüm insanların başka yüzlerini de aydınlatır.


    Eşcinsel ensesine vurulması en kolay aile bireyi dir. Miras saygı ile geçmişin bağını anlatırken olay başa gelince iştah malzemesi haline dönüşür. Artık kimse ormandaki kırmızı başlıklı kıza tahammül etmez.


    Miras


    Eşcinsel yaşlanmaya başlayınca önünden arkasından hatta duyura duyura malına toplanan çok olur. Miras hukukumuz güdük olduğu için arkanızda noterli vasiyet dahi bıraksanız aile bağı sizden üçte bir alır. Eğer eşcinsel bir aile iseniz birbirine hibe yada ömür boyu kullanım hakkı tanıyabilirsiniz. Bu seferde ortaya mantıksız derecede yüksek tapu harçları çıkıyor.


    Benim kendi fikrim, hukuk ve toplum pratikleri içinde yer almak için genel sistemin içinde hem yer almalı hem görünür olmalı. Çarşıda camiide askerde devlette heryerde zaten varız. Ama eşcinseli "tüm erkeklerle yatan bir Aids adayı" figüründen kurtarmalı.

    Eşcinsellere her yerde ihtiyaç var.


    Kendi beden bakımını bilmeyen adam cephanelik bakımını yapamaz. Askerlik en önemli yer.. Ve varız...


    Güvenliğin her kademesi hassasiyet gerektirir ve keskin nazar işe yarar. Her kademede varız...


    Öğretmenlik valilik nüfus vs vs vs hep varız...


    Ama kanunen korunmuyoruz. İsminizin çıkması durumunda soruşturma geçirirsiniz. Bunun sonucu meslekten ayrılırsınız. Yalana tenezzül etmez onurlu bireyler den emekli olanı da var ayrılanı da....


    Bu çok uzun sürmez. Kimlikle ilgili kanun eşitliği çıkınca ne kadar aslında kıymetli işler başarıldığı çok daha görünür olacak....

    Güzel bir konu başlığı olmuş. Çokca yorum yazılsa hepsi genel bir davranış paydası oluşturabilir.


    Örneklerini çokca hem kendimde hem çevremde gözlemliyorum.


    Yahudiler hakkında İslami cemiyetlerde hemen yapılıveren negatif genellemelere denk gelirsem müdahele ediyorum. Genelleme en çok bize yapılmış ve zarar vermiş. Ama benimde kontrolsüz anlarım oluyor.


    Kadınların dinde takva ile ilgili ifadelerinin erkekler tarafından dillendirilmesini de bu kapsamda düşünüyorum. iyi diyeyim derken yanlı ve ters oluyor.


    Hristiyan yada Budist olması alim olduğunda eserinde atıf bile yapabilir oluyor. Ama iş dostlar meclisinde dünya kurtarmanın şevkindeylen "onlarrr" deyip genelleniveriyor.


    Free speech 20. yy için idealdi. Başaran başardı. Artık kimse bahsetmiyor. Ama biz daha varamadık bile... Hal böyle olunca benden önceki kuşak genelleme ile puan yapıştırıyor. Akranlarım geleneksel değerler adı altında genelleme yapıyor ama bunu yaparken de sebepler sıralamaya kalkıp batırıyor. Benden sonraki kuşak ise tahammülsüz ve genelleme düşmanı... Hala tam notayı tutturamıyoruz.


    Genelleme o genelin ne kadar başlık altına girip aynı olabildiğine göre doğruya yaklaşır. Yanılma payı ile beraber bir hüküm belirlenebilir. Mümkünse bu hükmü ben vermek istemiyorum. Ama bazen hâdiseler fırsat vermiyor. O zaman da genelleme ile kendime göre en yakın bakışı sahipleniyorum.


    Küfür edebilme bahsi de önemli. Bu ara denk geldiğimde görüyorum. okul çıkışlarında gençlerin kolay küfür edildiklerini görmek beni üzüyor. Artmış azalmış demekten çok, bunun yakışmadığını söylemek istiyorum.


    Saygı ve tolerans yada tahammül, en olmaz hali ile de olsa, genelleme ile tohumu ekilen nefret suçuna tercih ederim.

    Bu ilk değil son değil

    Hatta her ülkede kendine göre kahramanları var.


    Bizde de bulut duman vakası denecek bir formül ortaya çıkmış


    Eşcinsellerin biyolojik verimliliği ile pek az kimlik yarışabilir. Eğer ilkeli bir hayat ve sahiplenilmiş bir maneviyat olmasa bir ömürde bir kasabayı peşinde sürüklemiş ama nefret edilen bir karakter ortaya çıkabiliyor.


    Ayar sınır limit kalkınca maddiyat karışınca duman bulut ortalığı kaplıyor. Hakikaten kim noldu belli değil... Bu çok depresif duruma hiç bir genç insan düşmemeli... Hayatın en neşeli çağı böle heba edilmemeli...

    İşin cerrahi kısmı olsa da olmasa da insanlarla bir şekilde görüşeceksin. Hem sosyal ortam hem mesleki alanlarda temas edeceksin. Oysa belirttiğin gibi anti sosyal bir huy sende yerleşmiş...


    Bence profesyonel yardım - ki kesinlikle ilaç kastetmiyorum - psikolog tavsiyesi ile ve zor yoldan bu adımı atmalısın.


    Çevre ve tanışabilme engeli kırıldıktan sonra diğer adımlar ona göre sıraya girer.


    Her kabiliyet ve güzelliği olan hem kendi görmek hem göstermek ister. Kendini keşfetmek denilen hayat macerasında dengeli uyumlu ve girişgen olmak önemli...

    Çalışma izni başka öğrencilik başka.


    Hele kıbrısta içine kapanık olmanın verdiği durumla uyumsuz yasası da çok.


    Bu yüzden en dertsizi öğrenciliği hemen bitirip dönün yada derse asılıp yatay geçişle ülkeye dönün.

    1 Aralık Dünya AIDS günü

    bugün değişik bir gün...

    büyük bir kederin ve hastalığın şifa bulması için dileklerin toplandığı bir gün... keder çünkü hastalık yetmezmiş gibi hastalıktan daha öte bir itilmenin, atılmanın, uzaklaştırılmanın toplumdan arınması için büyük dua günü...


    bu büyük musibete düşmüş herkes için bu musibetin onlara sabırları ile ahireti kazandıracak bir vesile olmasını temenni ederim... musibet hatayı temizler... bu dehşetli musibet ise dilerim doğru yaşama gayretini paylaşan, sevgi ve muhabbet çiçeğini yeşerten gönüllerin tüm hayatlarını temizleyip onları pırıl pırıl yapar...


    "SEKİZİNCİ DEVÂ

    Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü'z-zünub (günahların keffareti) olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki, "Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker."

    Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah'ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et. Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus (özellikle) âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat'î ilâç ve kat'î şifa verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.

    Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz'î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.


    DOKUZUNCU DEVÂ

    Ey Hâlıkını tanıyan hasta! Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise, hastalık bazan ölüme vesile olduğu cihetindendir. Ölüm, nazar-ı gaflet ve zâhirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesile olabilen hastalıklar korkutuyor, telâş veriyor.

    Evvelâ bil ve kat'î iman et ki, ecel mukadderdir, tagayyür etmez (değişmez) . Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar ölmüşler, o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar.

    Saniyen: Ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat'î, şeksiz, şüphesiz bir surette, Kur'ân-ı Hakîmin verdiği nurla ispat etmişiz ki, ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten (kulluktan) bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir. Hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır. Hem zindan-ı dünyadan, bostan-ı cinâna bir davettir. Hem Hâlık-ı Rahîminin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir. Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilâkis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazarıyla bakmak gerektir.

    Hem ehlullahın bir kısmının ölümden korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım diye, vazife-i hayatın idamesinden kazanacakları hayrat içindir.

    Evet, ehl-i iman için ölüm rahmet kapısıdır, ehl-i dalâlet için zulümat-ı ebediye kuyusudur.


    * * *


    YİRMİ ÜÇÜNCÜ DEVÂ

    Ey kimsesiz, garip, biçare hasta! Hastalığınla beraber kimsesizlik ve gurbet, sana karşı en katı kalbleri rikkate getirirse ve nazar-ı şefkati celb ederse, acaba Kur'ân'ın bütün sûrelerinin başlarında kendini "Rahmânü'r-Rahîm" sıfatıyla bize takdim eden ve bir lem'a-i şefkatiyle umum yavrulara karşı umum valideleri, o harika şefkatiyle terbiye ettiren ve her baharda bir cilve-i rahmetiyle zemin yüzünü nimetlerle dolduran ve ebedî bir hayattaki Cennet, bütün mehâsiniyle bir cilve-i rahmeti olan senin Hâlık-ı Rahîmine imanla intisabın ve Onu tanıyıp hastalığın lisan-ı acziyle niyazın, elbette senin bu gurbetteki kimsesizlik hastalığın, herşeye bedel Onun nazar-ı rahmetini sana celb eder.

    Madem O var, sana bakar; sana herşey var. Asıl gurbette, kimsesizlikte kalan odur ki, iman ve teslimiyetle Ona intisap etmesin veya intisabına ehemmiyet vermesin.


    * * *


    YİRMİ BEŞİNCİ DEVÂ

    Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi (faydalı) ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak (ilaç) isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal ediniz.


    Evet, dünyaya muhabbet ve alâka yüzünden, güya, adeta ehl-i gafletin dünya gibi büyük, hasta, mânevî bir vücudu vardır. İman ise, o dünya gibi zeval ve firak darbelerine, yara ve bere içinde olan o mânevî vücuduna birden şifa verip, yaralardan kurtarıp hakikî şifa verdiğini pek çok risalelerde kat'î ispat etmişiz. Başınızı ağrıtmamak için kısa kesiyorum.


    İman ilâcı ise, ferâizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesât-ı nefsâniye ve lehviyât-ı gayr-ı meşrua, o tiryakın tesirini men eder. Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, gayr-ı meşru keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakikî imanın kudsî ilâçlarından ve nurlarından, tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla istimal ediniz.


    Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü'z-zünub yapsın. Âmin, âmin, âmin.


    Said Nursi"


    Kaynak : http://gayislam.blogspot.com/2…alk-dnya-aids-gn.html?m=1

    eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz!

    eğer müstakbel eşinizin mutluluğunu düşünüyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle kendisine usulen sorulup, nikah masasına otutturulup evlendirilmiş, ömür boyu asık yüzlü bir lezbiyenin kocası olmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer oğlunuzun intihardan uzak olmasını istiyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle kendisine usulen din ve millet öğretilip sürüklenen ve çıkış bulamayıp hayatına son vermeyi düşünen bir evladın babası olmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer kızınızın iffetini düşünüyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle üstü kapatılıp gizlenerek yaşayan bir eşcinselle evlendirilmiş, hayat boyu neyi tam yapamadığını düşünerek geçiren bir bayanın babası olmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer arkadaşlıktan öte bir dostluk düşünüyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle en temel bir özelliği sizden saklayarak hakkında hiç bir şey bilmediğiniz bir yabancıyla arkadaş olduğunuzu sanmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısnız.


    eğer cemaatinizin ihlaslı olmasını istiyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisniz. böyle geçiştirilip hastalık sayılarak, değiştirilemez özellikleri değiştirilebilir sanıp, ömür boyu meşgul edilerek yol alamayan, silik, neşesiz, kapalı mü'minlerden oluşan bir cemaat olmamak için "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer çalışanınızın yüksek verimli olmasını istiyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle düşünceli ve dalgın yaşayarak verimsiz çalışan bir işçinin patronu olmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer milletinizin aziz olmasını istiyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle vatanına aidiyet hissedemeyen ve samimi sevgisi ile askerliğini yaptığı, vergisini verdiği, vatandaşlık hukukuna uyduğu halde vatandaş bile sayılmayan en az 8 milyonluk üzüntülü bir kesimin içinde olduğu bir millete sahip olmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer ahlakın artmasını ve kültürün ilerlemesini istiyorsanız eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz. böyle kendi sahip olmadığı kimlikleri taklit ederek en büyük sahtekarlığa itilen, ortak kültüre katkısı sırasında kendi özelliklerini verirken en sinsice harekete zorlanan bir düzenin parçası olmamak için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız.


    eğer yalanın ortadan kalkmasını, dürüstlüğün yine bu milletin en temel özelliği olmasını istiyorsanız eşcinsele özgürlüğünü vermelisniz. böyle taklit tavırların içine girip gizli başka dünyaları yaşayan, sizin kendiniz gibi zannettiğiniz bir çevrede yaşadığınıza aldanmamanız için baştan "ben eşcinselim" diyebilen bir özgürlüğü eşcinsele tanımalısınız....


    Kaynak http://gayislam.blogspot.com/2…unu-vermelisiniz.html?m=1

    1 Aralık


    kış lastiği takma zorunluluğu


    Eğitim sempozyumu gibi yurdum gündemi haricinde tüm dünyada Aids hastalığına karşı bilinç oluşturmak için paylaşımların yapıldığı özel bir gün


    80 lerdeki cahillikle eşcinsel kanseri olarak isimlendirilmişti.


    O zamandan bu zamana neler değişti ve neler hala değişmedi? Bilinçlenmek için neler yapılmalı? Sağlık bakanlığı istatistiklerinde eşcinsellerde daha az oranda görülmesine rağmen bu ithamlara karşı neler yapılmalı?


    Red ribbon Aids e karşı toplumsal bilinç için sembol...


    Taşıyıcısı yada hastası olanlarla hiç görüştünüz mü? Neler gözlemlediniz?

    Açılma konusu çok değerli ve değer katan bir kavram.


    Kimlere açılır insan?


    Milletine... Millet anayasada yerini bulur. Ama anayasada bize açık bir yer daha bulamadılar. Devlet içinden bizimle alakalı güzel ifadeler paylaşanlar var ama henüz bağlayıcılığı yok.


    Akrabalar... Akrabalara açılmak özellikle aynı kuşaktan yakınlara oldukça sık denen bir yöntem. Artısı keyifli bir gençlik. Ama kimse kimsenin arkasını toplamaz. Hele heteroseksüel dünyanın yaşam ilkeleri ile yüzleşmek tüm o baştaki kazancı acıya çevirebiliyor.


    İnternet camiası... Düşünün ki lgbtqai diye uzayıp giden bir alfabe var ve teorik olarak siz de harflerden birisiniz. Ama ya tanıştıklarınız örtüşmüyor yada sizi dejenere ediyor. Sürekli istekli ama denk olmayan birileri insanı sadece büyük ve sonuçsuz bir anafora çeker.


    Psikiyatr... İlaçlı destek veren sağlık uzmanları profesyonel yardım için en doğrusu gibi görünüyorlar. Ama eşcinselliği silinmesi gereken bir kimlik olarak gören bir Homofobik in elinde sadece hayatı tüketmek demek. Tıp etiğini çiğneyerek beyin sıvısı özelliğine temas eden tehlikeli ilaçlarla hayata yeni sıkıntı ilave ederken üstüne cüzdan boşaltıyorlar...


    Psikologlar... Uzun konuşmalar ve içselleştirmelerle aidiyetini ve kendini anlamayı çok güzel ifade ediyorlar. Ama biz zaten kendimizi biliyoruz. Kimliğimizden şüphemiz yok ki... Şüphesi olan bize bakan bizi izleyen toplum... Toplumun reddedişinden kaynaklanan sıkıntıyı kendi içinde biz çözmeye çalışıyoruz... Yine de psikologlar en makul önerileri ile hayatı kolaylaştırıyorlar...


    Yakın arkadaşlar... Genelde iki türlü gelişiyor.. Ya ömürlük bir arkadaş ama bu sefer topumsallaşamadığımız için mahzun bir sırdaşlık oluyor. Yada bu duyguyu bulana kadar sıradan her uygun olana açılmak. Ama bu da riski artırıyor. İncitecek çevrelere kişilere yakın ediyor.


    Eşcinsel çevre... Özel seçilmiş ve el sıkışırken senin üzerine plan yapamayacak ve seni dinleyecek bir çevre çok kıymetli ve nadir. Takıldığı yerleri aşmada ve benzer sorunlarla başetmede belki en yararlı çevre bu görünüyor. Böyle bir çevre için ortak payda gerekir. Konuşmanın başka yere çekilmediği kısa ama doğru cümlelerle ifade edilen sohbetlerin yapıldığı çevrede sanırım tüm lgbtaqi.... rahat eder.


    Dilerim bunları paylaşmak böylesi bir sonuç için ilk adımlar olur....

    Kişisel olarak sürekli itham ediliyoruz. Hem kesim olarak sürekli itilip kakıldığımızı görüyorum. Herkes bizi hedefine koymuş gibi görünüyor. Acaba doğru mu algılıyorum?


    Toplum rengarenk parçalardan dikilmiş bir battaniye gibi vatanı sarar diye öğrenmiştim. Ama tam böyle değilmiş. O rengarenk parçalar kendi varlıklarını korumak için ha bire birbirlerinin temas ettikleri yerde mücadele halindeler. Ne kadar dinamik ve değişken hatta su gibi bir yapı içinde olduğumuzu net hissettim.


    Neredeyse tüm dini ve milli kimlik grupları sürekli bir alan kapma halindeler. Cinsel kimlikler için bunun geçerli olduğunu daha yeni görebiliyordum.


    Hem medyada eşcinselliğe hem kişisel özel mesajla bana yapılan hücumlar ve ahlak bozuculuk ithamları gibi refleksleri doğru mu algılıyorum?


    Ben de kendi rengimi korumak adına acaba başka renklere baskı yapıyor muyum?

    İfadem kendi özelliğimden doğmalıyken eşcinsel olmayanlara tepkimden doğuyor olabilir mi? Biseksüellerin, fluid gender, intersex yada başka renklerin de ben den şikayeti oluyor mu?


    Evet bi oranda ben de nefret ettiğim daha fazla yer kapma adına dışa baskı hareketini doğru ve samimi kendini farklı ifade eden bir başkasına yapıyorum.


    Bu çok derinlerde bir kod olsa gerek. Öte yandan toplumsal her kesimdeki eşcinselin de üzülmesine gerek yok. Bu bir kimlik taşımanın insan alemindeki bedelidir. Kimlik taşımaz silik olursan baskı kalkar. Tüm kimliklerden sıyrılmak rahatlatır ama sen sen olmazsın. Öyleyse eşcinselim dediğinde sen dışındaki tüm kimliklerle temas başlar.


    Bu teması akademik bir seviyede içsel muhasebe ile her renkten insanla bir araya gelerek saygı çerçevesinde çözmek çok insana yakışır bir durumdur. Ama bu halka yayılan bir aydınlanma olamaz. Hattâ bu tür yüksek ifadeleri doğrudan toplumla paylaşmak hatalı olur.


    Milletler diğer milletlerle mesafeli dir. İslam bu duvarı hacc ile kaldırır. En uzak ve siyaseten ters milletin bireyleri yanyana o büyük havuzda aynı damla olduklarını anladıklarında önyargı kalkar. Ben kendim bizzat bunu hissettim. Sonrasında öteki millet hakkında olumsuz bir genelleme yapıldığında sadece kuramsal olarak hatalı değil aynı zamanda bireyleri ile arkadaşlık yapıp hayatı başka pencereden seyredenleri tanımış olan biri olarak yanlışlığını biliyorum.


    Bu sebeple her rengi bir arada görmek gözlemlemek çok mühim. Hem her rengin topluma ahenkle katılması çok mühim.

    Topyekun bir tehdide karşı hiç kimse zayıf halka olmamalı. Bu da birbirini tanıyıp saygı duymayı önceden öğrenmiş olmakla başarılır. Yoksa panik anında hiç bi şey geliştirilemez.

    Hayat sizin. Kıymetli eşsiz ve tekrarsız.


    Her ne yaparsanız sizin özelliklerinizi aksettirecek... Yazdığınız en sizden olacak... Roman gibi macera gibi....


    Ben sizin yerinizde olsam sorunu adımlara bölerek küçültürdüm.


    Ben kimim

    Beğeni grubum ne

    Beğenim mevcut mu

    Onun beğeni grubu ne

    O kim


    Aseksüellik bir yetersizlik değil. Hele gereksiz iç savaşları bi tarafa atıp hayata güzel odaklanılırsa muhteşem bile olabilir. Cinsellik baskısının verilmediği nadir insanlardan biri olarak değerli ömür vesvesesiz geçirilebilir


    Yaşa ve psikolojik duruma göre bazen ailenizin dediği gibi öyle geçici de olabiliyor. Aileniz emin olmanızı istemiş. Bunu sizin için düşünmeleri size sahiplenmeleri güzel...


    Hissetmemeniz gereken yanlış duygular konusuna gelince... duygu, merkezindeki insanın kimliklerini yok saymıyor ve ona zarar vermiyor ise yanlış kabul edilmemeli... Belki daha tam ve doğru ifade edilmek için erkendir.


    Böyle meyil duyulan kişilerden harika dostlar da çıkabilir. Vakit ayırıp iletişim kurmak meseleyi çözüme götürür.


    İletişimde ortak konular sadece alışveriş yada eğlence değil. Maneviyat ve hayata bakış da olmalıdır. Hem davranış söz uyumu önemlidir.


    Çocuk konusu çok ilginç bir konu. Çocuk yapmak yanlış bir ifade. Çocuk ikram edilir. Niceleri var, arar bulamaz. Her renkten sonuç toplumda parlar... Anne kucağına aldığında sütün geldiği anda sütten daha lezzetli olan Anne şefkati de kalbine ikram edilir. Artık çocuk sevmeyen o kadın çocuğu için her riski göze alır. Baba kucağına aldığında o da geri dönüşsüz değişir. Hiç kimseyi değil yalnız evladının kendinden iyi olmasını ister. Bu değişim, bebeği yaratanın nasıl yönlendirdiğini ve sevk ettiğini bizlere gösterir.


    Bir şey yapmak için her zaman sabırla ve temkinli hareket etmek ve doğru an geldiğine emin olunduğunda cesaret göstermek gerekir. İstediğim sonucun yaratılıp yaratılmayacağı Allahın tasarrufundadır. Her olay güzeldir. Ya hakikaten güzeldir. Yada neticesi itibariyle güzeldir. Ümidi kaybetmemek için yalnızlıktan kaçınıp özellikle Allahla iletişimden ve duadan geri adım atmayın.

    Erkeğim. Ben de erkekler gibiyim. Ama diğer erkekler benim gibi değil.

    Kadınım. Ben de kadınlar gibiyim. Ama diğer tüm kadınlar benim gibi değil.

    Bunu tam algılamadan nefes almaya çalışıyoruz. Bağırmaya çalışıyoruz. Hürriyet diyoruz.


    Amerika'daki sen gibi değil. İngilteredeki sen gibi değil. Eşcinsel önce kendini doğru ifade edecek. Toplumun içinde ama farklı bir renk olarak görünür olacak. Bu rengi doğru ve içten gösterecek. Sonra bir araya gelecek. Artık bu kesim kendi hürriyeti yolunda yürümeye başlar. Allah da hem dünyada hem ahirette muvaffak edebilir.


    Benim güzel ülkemde çoğu eşcinsel evli. Hakikaten yüzdesi çoğunluk. Bunu görüyor muyuz? Anam ağladı babam zorladı. Üfürükçüden iki muska, şarlatan terapistten iki hormon iğnesi... Onlara başka sinyal, Eşcinsele başka sinyal...


    Gücü iktidarı statüsü yerinde. Ne işin var club da nette o zaman. Eşcinsel olduğunu mu hatırladın? Defol eniklerine bakmaya evine... Toplumun tüm alkışını topla kullan... Çevreni kemir yut. Sonra eşcinsele çukur kaz. Herkese hürriyeti bu melun istemez. Ortaya çıkmayı istemez. Onlara orman kuytuluğundaki gölge evler lazım. Sessizlik bilinmez bulanıklık lazım.


    Allah bunlara hidayet versin. Bunların şu haliyle kaldıkça mutlu olmaya hakkı yoktur. Ahiret mutluluğuna hakkı yoktur. Sağlık ve servetlerini Allah yerin dibine geçirsin. Çünkü umutları yokeden masumlara zulmeden bu melunlardır. Hürriyet yolunda bunlar bize kolaylık değil ağırlıktır.


    Arkadaşlar soruyor ayetten hadisden bize bakan nedir diye

    Hüküm çoğunluğa göre konur. Kader de ona göre hedef eder.


    Ekseriyeti yalancı yapmacık ve haysiyetsiz bir topluluk olursa karşıdan bakan da ona göre vazgeçirici yani zecri hükümleri böyle dizer. Ama dertleri zaten bunu duymak olmadığı için daha kararmış yüzlerle daha sinsi derinlere dalıyorlar. Ergen, İslamiyeti samimi anlamak isteyen eşcinsele bu ok vuruyor.

    Ben de burada bunu bağırıyorum. Vallahi biz bunlardan değiliz. Biz yalancı değiliz. İki kimliği bir arada onurla taşımak en lezzetli bir insaniyettir. Bizim beyaz ve aydınlık hürriyet yolumuzun bu sefillerle hiç bir ortaklığı yok.


    İslam zecri hükümlerle topluma yön verir. Kanun koyucu hükmünü birey birey verir. Bunu yaparken de terazi ile günahını sevabını kıyas eder. Eğer bu hükümlere hedef olmanın acısı varsa o zaman sağ kefeyi ağırlaştırmak bizim elimizde. Doğruluk bizim elimizde... Samimiyet ve sevgi bizim elimizde.... Görünen büyük yönetimi ve düzeni saygı ve ibadetle cevaplayabilmek bizim elimizde.... Iman bizim elimizde... Iman sıdktır, doğruluktur.... Sakın elini gevşetme...


    Evet Eşcinsele güzel bir dünya var. Gayret et doğru dur doğruluğun yanında dur...


    Hem Eşcinsele güzel bir ahiret var. İmana sahip çık. Eline ne geçse güzel yapanın en fazla odaklanması gereken ve menfaati olan budur.


    Bizim farkımız ne ki bu kadar toplumsal olay bizi vuruyor?


    Çünkü senin sınav kitapçığın herkesten ağır ve kalın. Çok yetenek büyük sınav gerektirir. Hem diğer ülke eşcinselinin görmediği kadar nifakla boğuşabilir... Öyleyse başına gelecek.. Ve başaracak... Kendini doğru ifade edecek. Doğrunun yanında hamdle şeref ve onurla duracak... Ahirette de alkışlanacak...


    Senin bu uzun ve zor yolda çevreden gelen kaybettirici saçmalıklar için vaktin yok. Bu yolda en büyük yardımcın senin yanında... Allah senin yanında... Allah seni izliyor... Kalabalık seyirciler akibetini merak ediyor. Melekler heyecanla takip ediyor. Çok ihtiyacın var yolunu ve önünü görmeye... O zaman dile... O zaman dua et...


    Hidayet perdenin kaldırılıp hakkın hak, batılın batıl görülmesidir. En büyük hidayet budur. Namazda nestain diyerek istenen yardıma en büyük cevap budur. İyyake diyerek sadece sana verilmiş bir hak için bunu kullan. Sadece insan Allaha sen diye hitap edebilir. Diğerleri siz bile diyemez. Ancak büyük temiz ve doğru aracılarla ona muhatap olabilirler. Madem bu kadar iltimasın ve değerin var bunu hidayet ve avf için kullan. Günahları kusurları ve herşeyi örten Rabbinden dua ile tüm hallerimiz örtmesini dile... Madem bu hak verilmiş kullan...


    Doğru odaklan başar ve kainata bu hayat denilen iş nasıl yapılır göster...

    İslam ve eşcinsellik başlığımız


    Neredeyiz? Bir harita lazım ki konumlandırdığımızda herkes için aynı noktayı ifade etsin. Haritacılık heryeri ifade edebilmeyi gerektirir.


    Bilim bunu yapmak için bize metodu sunuyor. İçine doğduğu gibi de söyleyebilirsin. Bu doğru da olabilir. Ama temellendirmeyince bilimsel değeri olmaz. Bilmin altdalı olan mantık onun adımlarıdır. Felsefe ise hüküm çıkarma sonuca çıkarma sistemidir. Bilmin mantık adımlarına uygun olup felsefe haricinde de kabul ettiği kavram çoktur. çağımızın maddi ve materyalist yükselişi gereği Bilmin başka bir alanı olan siyasetle tüm katmanlar karışınca artık o eski adımlar hatırlanmıyor. Oysa bugünkü bilmin gövdesi içinde çoktan kaynaşıp doku olmuşlar....


    İnsanlığı etkileyen her ne varsa eğer başka bakışlarlarla da düşünülüp ifade edilebilirse bilmin konusuna girer. Big bang gibi tekrarsız yada antik bir balta gibi devamsız olması farketmiyor. Bu açıdan İslam insanlığı tümden etkileyen en önemli kavramdır. Bilmin içinde önemli yeri olagelmiştir.

    İslam bilimdeki felsefeden farklı araçlar kullanır. Hayata öyle bakar. Kendi enstrümanları ile bilimsel metodu ve sistematik üzerine yürür. Bu yürüyüşten geride büyük izler kalır. Yani önce hareket edenler geçer. Gider. Ardında patikalar ve yollar kalır. Biz de sonradan isimlendiririz. Yolun vardığı yere gitmek isteyen bu yol ismini söyler.


    Tüm yollar Kurandan alınmıştır. Kimi kimisinden daha kısa uzun zahmetli yada pratik olur. O çağın insanı kendine uygun gelende ilerler.


    Peygamberimiz Kuranın yaşayan şeklidir. Temelde bu yollar ikiye ayrılır. Peygamberimizin edebine varis olanlar yani tarikat okulu ve ilmine varis olanlar yani medrese okulu...


    Tarikat okulunda temel değerler kalp duygu his ve bunların zamanla eğitimidir ki hedef edepdir. Tüm iletişimin temeli budur. Zikir murakabe seyr gibi esaslar bu atmosfer içinde yerini alır. Tarikat büyüğünden o büyüklüğü ile orantılı bilimsel çıkarım beklemek yersizdir. Onun eğitim odağı kalptir.


    Medrese okulunda temel değerler akıl düşünce ve bunların bilgilendirilmesidir ki hedef ilimdir. iletişimin temeli fikirdir. Mantık kelam fıkıh gibi esaslar bu atmosfer içinde yerini alır. Medrese büyüğünden o büyüklüğü ile orantılı duygusal bir ifade beklemek yersizdir. Dersin odağı akıldır.


    Bu sebeple usülü imaniye den olmayan meselede bir "tarikat büyüğünün bilgisine baş vurmak" diye bir kavram olmamak lazım gelirken yada "medrese aliminin bir meselede hissi çıkışı" tamamen konu dışıyken medyanın üzerine düştüğü konu haline gelivermektedir.


    Mesele burada kalsa İlmi bir hata olduğu için hükümsüz hezeyanlar kuyusuna atılmaya layık iken iletişimin hızından dolayı en ulaşamayacak insana saniyesinde çarpıyor. Kendi kimliğini algılamaya başlayan bir genci ümitsizlik oku vurabiliyor.


    Madem burada tartışmada asıl sorun orijinal hadis metnine yüklenen bir mananın kişinin kendi sağlıklı bütünlüğüne bir engel olduğu çelişkisidir. Öyleyse ilk adım bu yolun açılmasıdır. Gelen bilgi nereye konulacak doğru algılanmalıdır. Sistematik kaybolunca hayatlar kararıyor. Adeta göz hastasına nasır ilacı vermek gibi geri dönüşü zor yıkımlar ortaya çıkıyor.


    Bu noktaya gelinmiş olsa bile herşey bitmiş değil. Dünya gittiyse ahiret bizi bekler. Kalpteki o kuvvetli bağ herşeyi toparlayacak güce ulaşabilir. Bunun için o bağa sahip çıkmak gerekiyor. Sahip çıktığını göstermek ilan etmek gerekiyor. Rol modeller gerekiyor. Sessiz ve tek başına hissi her insanın ama önce lgbt nin sınavı. Oysa Rabbi ona nazar ediyor. Onu izliyor. Onu büyük bir alacak için mahkemeye davet ediyor. Ona büyük ikramlar vermek diliyor... Eğer bağını koparmazsa... Eğer barışırsa... Eğer....

    Katıldığım nokta


    yarım yamalak görebildiğimi size umutla anlatmaya çalışıyorum ama kelimelerim de benim gibi kusurlu olduğu için tam yerine ulaşmıyor. Ne ben imam Rabbani gibi " Ben ne geceyim ne de geceyi severim. Ben ezeli güneşten haber veririm" diyebiliyorum... Ne de siz Ahmed-i Hani k.s. Karşısındaki eşkiyasınız ki o gizli kalp kapıları açılıp ağlaya ağlaya tövbekar oldular. O da bahane oldu....


    Köhnemiş olduğunu gördüğünüz şey kendi bencil anlayışlarımız... Kendi Kabullerimiz... Beklentilerimiz... Ümitsizlik içindeki durağanlıktan ve mahmur sarhoşluktan keyif aldığımızı sanmamız. Oysa ümitsizlik ve karanlık tüketicidir... O küçük haz noktası için ödenen tertemiz masumiyet, bembeyaz umut, rüzgar gibi şevk çok fazla... Müsrifçe....


    dışarıda gayet ahlaksız hain alçak gibi kelimeler için kullanılan bir ünvaınımız var. Buraya başımızı daldırınca aslında bu ünvanlar ötesinde insanlar olduğumuzu görüyorsunuz... Ama siz samimiyet mizanında tartıp kıymet veriyorsunuz. Bu sayılı nefes için haktır diyorsunuz.


    Dışarıda köhnemiş eski dar kafalı gibi kelimeler için kullanılan başka bir dünyayı da algılayabilirsiniz. Buraya başınızı daldırınca aslında bu ünvanlar ötesinde de insanlar varolduğunu göreceksiniz. Aynı mizanı hiç bırakmayın. Çünkü ebedi bir alemde nefes için bu haktır.


    İşin literatüründen önce bu adımı atıp sonra o aleme girin...


    İşte bu mütalaa ve münazara dır. Bu dünyada şüphe ve tenkit ile yürünmez. O sebeple ben de en hassas o ilk adımlar doğru atılsın diye uğraşıyorum...


    Bu adımlar bizi kimliklerimizi doğru anlamaya ve doğru taşımaya götürsün...


    Katılmadığım noktayı ayırmak yerine aka geldiği gibi satırlara doldurdum... İstediğiniz gibi....